Daha evvel çeşitli mecralarda gündeme getirilmeye çalışıldı ve ben de bu köşede yazdım ama devlet pek oralı olmadı. Şubat ayında Dubai’de tutuklanan hayırsever iş adamı Mehmet Ali Öztürk hâlâ tutuklu. Öztürk, bir vakıf insan. Bayır Bucak Türkmen Dağı Derneği’nin kurucusu. Bu dernek vasıtasıyla Suriye, Irak ve birçok Afrika ülkesinde ihtiyaç sahiplerine insani yardım ulaştırdı. Türkiye’deki Uygur (Doğu Türkistanlı), Özbek ve Çeçen muhacirlere de yardım elini uzattı. Şeffaflık içinde gerçekleştirdiği yardım faaliyetlerinin tümü kayıtlı. Kayıtlara göre en çok yetimlere yardım etti. Dubai Savcılığına göre terör suçu işledi. “Suriye Devletini yıkmaya çalışan Özgür Suriye Ordusu, Türkmen grupları, Ahrar-ı Şam ve Nusret Cephesi’ne gidip gelen Doğu Türkistanlıların çocuklarına yiyecek ve giyecek yardımı”nda bulunduğu gerekçesiyle 50 ilâ 70 sene hapis istemiyle yargılanıyor. Bayır Bucak Türkmenlerine yardım götürdüğünde çekilen tüfekli bir fotoğrafı da -savaş bölgesinde kendini koruma ihtiyacı göz ardı edilerek- teröristliğine delil sayılıyor (Böylece Birleşik Arap Emirlikleri’nin kendini Suriye’deki Esed rejimi ile özdeşleştirerek bu rejime karşı mücadeleyi üstüne alındığını öğrenmiş oluyoruz). Ülkücü camiaya mensup olan ve Irak’ta fanatik Şiilerin öldürdüğü Sünni Türkmenlerin yetimlerine yardım ettiği gibi fanatik Sünnilerin öldürdüğü Şii Türkmenlerin yetimlerine de yardım eden Mehmet Ali Öztürk’ü Nusret Cephesi’yle irtibatlandırmak saçmalık. Dubai Savcılığı zaten Özgür Suriye Ordusu ile Nusret Cephesi’ni aynı kefeye koyarak realiteden bağımsızlığını ilan etti. Realiteye zerre kadar itibar etmeyince, yetimlere yapılan insani yardımlardan terör suçu çıkarmak pekala mümkün olabiliyor. *** Mehmet Ali Öztürk’ün yardım faaliyetleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin mazlum ve mağdur Suriye halkına destek siyaseti ile yüzde yüz örtüşmekte. Türkiye Cumhuriyeti bu çerçevede ne yapıyorsa Öztürk de kendi çapında onu yaptı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Öztürk’le meselesi aslında Türkiye ile meselesinin bir tezahürü olsa gerek. Birleşik Arap Emirlikleri dediğime bakmayın; Öztürk’ün davasına bakan hakim ilk duruşmada “Amerika’dan delil bekliyoruz” dediğine ve FETÖ’nün önde gelen kalemşorları sosyal medyada Öztürk’e ve Öztürk üzerinden Türkiye’ye saldırdığına göre, ortada Birleşik Arap Emirlikleri’ni aşan bir dava var. Öztürk sadece bir vasıta, bir mesaj vasıtası; bu davada Türkiye Cumhuriyeti hedef alınıyor. Ve Türkiye Cumhuriyeti susuyor, susuyor, susuyor. Tam dokuz aydır susuyor. Mehmet Ali Öztürk Dubai’de -dile kolay- tam dokuz aydır mahpus, ama vatandaşı olduğu devletten çıt yok. Soruyorum soruşturuyorum ‘yüzeyin altında’ devletin bir inisiyatifi var mı diye, o da yok. Sivil toplum kuruluşlarından da -aylar öncesinde kalan bir iki istisnadan gayrı- çıt yok. İktidar partisinden, muhalefet partilerinden de çıt yok. Yaşadığı yerdeki mahalli MHP teşkilatı hariç, Öztürk’ün çilekâr eşini arayıp soran da yok. 20 bin doları bulan avukat masraflarıyla ilgilenen de yok. İyilik timsali bir vatan evladını devletçe ve milletçe zulme terk etmiş bulunuyoruz. Alayımıza yazıklar olsun! *** Mehmet Ali Öztürk’ün önümüzdeki Salı günü (27 Kasım) duruşması var. Tekrar: 50 ilâ 70 sene hapsi isteniyor. Tekrar: 50 ilâ 70 sene hapsi isteniyor. Tekrar: 50 ilâ 70 sene hapsi isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuz aydır görünmeyen nüfuzunu bu duruşmada da göremezsek sonuç -sadece Mehmet Ali Öztürk için değil, yurt dışına seyahat eden başka vakıf insanlarımız için de- felaket olabilir. Türkiye Cumhuriyet pasaportunun ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası saygınlığını yerlerde süründürmemek bakımından da büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Karargazete