Mehmet Koçak için dua, Paralelciler için ıslah diliyoruz!

Hasan Karakaya

 

 

“17 Aralık darbe girişimi”nden bu yana, hemen her hafta olduğu gibi, geçen hafta da bir hayli gergin ve hareketli günler yaşadık...
Elbette stres!..
Elbette üzüntü...
Ama, “Akit ailesi” olarak bizi en çok üzen olay, yazarımız Mehmet Koçak’ın geçirmekte olduğu “hastalık” oldu...

MEHMET KOÇAK’A DUA

Mehmet Koçak kardeşimiz, bir süredir kendisini “yorgun ve bitkin” hissediyordu...
Geçtiğimiz günlerde “muayene”ye gitti... “Test”lere tabi tuttular, “tahlil”ler yaptılar... “Kan değerleri, anormal derecede düşük” çıkmıştı... Üstelik, “dilinde yara”lar oluşmaya başlamıştı...
Doktorlar, “kemik iliği kanseri”nden şüphe ediyorlardı... Onu, “Bezmialem Tıp Fakültesi Hastanesi”ne sevkettiler... Vücudundan “parça”lar alındı...
Anlaşıldı ki;
“Mehmet Koçak, Lösemi’dir!”
Evet, “kanser”e yakalanmıştır.
Şu anda, Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi olmaktadır.
Durumu “çok iyi” değil,
Ama “çok kötü” de değil...
Koçak, inşaallah bu “badire”yi de atlatacak, Cenab-ı Allah (c.c.)’ın izniyle bu hastalığı da yenecektir.
Kendisine “dua” ediyoruz...
“Acil şifalar” diliyoruz...
Sizlerden de ricamız, Mehmet Koçak için “dualarınızı esirgememeniz”dir... Onun, şu anda “dualarınıza” ihtiyacı var...
Cenab-ı Allah; onu, en başta “eşi, çocukları, ailesi ve sevenleri”ne, daha sonra da “ümmet”e bağışlasın...
Mehmet Koçak; hem “iyi bir insan”, hem de “iyi bir gazeteci”dir... Çeçenistan’da merhum Cahar Dudayev ile, Bosna’da Aliya İzzetbegoviç ile baş başa görüşüp “röportaj”lar yapabilen ender gazetecilerdendir.
Çeçenler’in savaşında oradaydı...
Bosnalılar’ın savaşında oradaydı...
Hem “tarihe tanıklık” etti, hem de bir “Müslüman” olarak “manevî destek” verdi...

İKNA ÇABALARINA RAĞMEN!

“Hasta yatağında” olmasına rağmen, “mücadele”ye devam etti, ediyor.
Bütün “ikna” çabalarına, evine yapılan “ziyaret”lere ve “sohbet soslu tehdit”lere rağmen, “Paralel Yapı”ya karşı hep “dik” durdu ve bir milim bile “taviz” vermedi...
“Tedaviye başlanmazdan önceki son yazısı”nda, her “kirli tezgâh”ın Başbakan’ı güçlendirdiğini yazdı ve özetle dedi ki;
“Sayın Başbakanım;
Milletimize ve ülkemize hizmet yolunda açtığınız ufuk gelecek nesillere de örnek olacaktır. Samimiyetle çıktığınız yolda bu millet de sizi yalnız bırakmadı, bırakmıyor...
Sizin başlattığınız “Yeni Türkiye” yürüyüşünde önemli bir hamle olacağına inandığım bu seçimlere çok katılmak isterdim. Fakat; şu günlerde lösemi hastası olarak, Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi görmekteyim.
Ancak; en ağır ihanetlerle mücadele ederken bir yanda da seçim meydanlarında halkımızla bütünleşmenizi, o coşku ve o müthiş katılımları sevinç gözyaşları içinde hasta yatağımdan izliyorum.
Sizin samimiyetinizin milletimiz nezdinde kitlesel kabul bulmasını görünce ellerimi kaldırıp size sağlık ve güç vermesi için dua ederken ihanet eden hainler için de “Ya Rabbim; onları ıslah eyle ve kalplerine merhamet ver ki kendilerine ve ülkemize zarar vermesinler…” diyerek yalvarıyorum.
Çünkü siz bize “bedduaya lanet, duaya davet” diyerek yol gösterdiniz.
Sizi ve sizinle yürüyen milyonları, aziz milletimizi buradan selamlıyorum. 30 Mart zaferini şimdiden kutluyorum… Çok yoğun bir tedavi süreceğinden yazılarıma ve mücadeleme ara vermek zorunda kalıyorum. Belki de son yazım olur bilemem…
Ama şunu biliniz ki; en ağır şartlarda bile dilimin döndüğünce, o dönmüyorsa kalbimin derinliklerinde sizin için hayır dualarım olacaktır… Benim şifa bulmam ve tekrar sağlıklı bir şekilde aranıza dönmem için dualarınızı lütfederseniz çok sevinirim.
Allah yar ve yardımcınız olsun...”

DURDUĞU YER BELLİ

Gördüğünüz gibi;
“Belki de son yazım olur” demesine rağmen, duruşunda bir “sapma” yok, “kaypaklık” yok... “Eğilme” yok, “bükülme” yok...
“Taviz” yok, “döneklik” yok!..
Hasta yatağında yatıyor,
Ama, dimdik ayakta...
Bu “dik duruş”u selâmlıyorum...
“Saf”ını belli eden, “durduğu yer”den milim kımıldamayan bu kardeşimiz için, herkes “dua” etsin, herkes “şifa” dilesin...
Mehmet Koçak bir an önce iyileşsin, bir an önce ayağa kalksın ki, “yazacaklarından” mahrum etmesin bizi...
Bir defa daha;
Uygulanacak “kemoterapi” tedavisinin olumlu sonuç vermesini ve bir an önce iyileşmesini niyaz ediyoruz...
Lütfen, sizler de;
“Dualarınızı esirgemeyin.”

DÜN ÖYLE... BUGÜN BÖYLE!

Evet, geçen hafta, “üzücü” olaylar yaşadık... 27 Şubat 2011’de vefat eden “Necmettin Erbakan Hocamız”ın şahsında, “28 Şubat Darbesi”ni bir defa daha hatırladık, ona ve onun şahsında “Müslümanlara” reva görülen “zulüm”ler geldi gözlerimizin önüne...
1 Mart tarihli Akit’in sürmanşetinde, “28 Şubat’ta Gülen gölgesi” başlıklı bir haber verdik ve dedik ki; “28 Şubat’ta yürütülen tanklara destek verirken, başörtüsü eylemlerine engel olmaya çalışarak, ‘başörtüsü füruattır’ diyen Gülen, 14 Kasım’da internet sitelerine düşen açıklamada ise, cuntacılar için, ‘Ciğerim yanıyor. Elimden gelse ‘hepiniz serbestsiniz’ derdim’ ifadelerini kullanmıştı.
Bu açıklamadan sonra görülen ilk 28 Şubat duruşmasında da, darbenin mimarları olan Çevik Bir, Çetin Doğan ve Erol Özkasnak tahliye edilmişti...”
Evet, “bu böyle” idi de, bizi üzen şu oldu: Zaman gazetesi, 28 Şubat tarihli birinci sayfasında, şu başlıkla bir haber verdi: “Erbakan Hoca, vefatının 3. yılında dualarla anıldı... Sevenleri, Erbakan’ı mezarı başında andı.”
Aynı Zaman, 9 Şubat 2014 tarihli sürmanşet haberinde şöyle bir başlık kullanmıştı: “Atatürk ve Erbakan: İki sanayileşmeci lider... Sanayileşme gereklidir...”
Peki, sormak gerekmez mi;
Fetullah Gülen, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a, 18 Nisan 1997 tarihli Hürriyet’in manşetinden sesleniyor ve diyordu ki;
“Beceremediniz, artık bırakın!”
“Emaneti iade edip çekilin!”
Ne garip değil mi;
Fetullah Gülen, 18 Nisan 1997’de bunları derken ve hatta “askere taktik” verip; “Refah Partisi’ni kapatmayın ama kapatma dâvâsı açıp, seçime öyle gidin!.. Çünkü, kapatılacak partiye oy vermezler” tavsiyesinde bulunurken; “Fetullah Gülen’in sözcüsü” durumundaki Zaman gazetesi, bugün kalkmış, merhum Erbakan için “sanayileşmeci” diyor, onun “dualarla anıldığını” söylüyor!..
Aklınıza yeni mi geldi?.. “Erbakan’ın değeri”ni yeni mi anladınız?..
Nedir bu tavrın adı?..
“Sahtekârlık” mı,
“Kaypaklık” mı?..
Yoksa;
“Pragmatistlik” mi?..
Yazık... Çok yazık!..
İnsan, “acınacak hâllerine” bakıp, üzülmeden edemiyor!..

YILLARCA KADROLAŞMIŞLAR!

Geçen hafta, bütün milleti üzen olaylar da yaşadık... “Paralel Yapı” tarafından “7 bin kişinin ve hatta daha fazlasının fişlendiğini” gördük...
Piyasaya, “montaj ve dublaj” olduğu kesinleşen “kaset”ler sürüldüğünü ve en önemlisi “Başbakan’ı bile dinlediklerini” gördük... Dünkü Akit’in manşetinden duyurulduğu gibi, “Paralelci bir polis”in, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, duvarlara “sprey boya” ile “Biji Serok Apo” yazıp, “Çözüm Süreci’ne sabotaj” yapmak isterken “suçüstü” yakalandığını gördük...
Neler gördük, neler?..
“Cemaat Medyası Bugün”de yazıyor olmasına rağmen, “gerçek”leri dile getirmekten çekinmeyen Gülay Göktürk’ün yazdığı gibi;
“Binlerce kişi yıllarca dinlenmiş, on binlerce sayfa dinleme tapesi satır satır incelenip “işe yarar” her ayrıntı zamanı gelince kullanılmak üzere istiflenmiş. Bazılarını suçlayıp yargılamak, bazılarını korkutup etkisizleştirmek, bazılarını şantajla operasyona dahil etmek için...
Ekonominin hayati noktalarına, mega projelere can alıcı vuruşlar için planlar yapılmış.
İttifaklar üzerinde dikkatle çalışılmış. İş dünyasının bir bölümü, kimi siyasi partiler, merkez medyanın ana gövdesi, eski ve yeni AK Parti muhalifi aydın kamuoyu yedeğe alınmış.
Ülkenin uluslararası kamuoyundaki itibarını sarsmak, boynuna El Kaideci yaftası asmak için gerekli operasyonlar yapılmış.
Uluslararası ittifaklar tamam. Yabancı basındaki güçlü bağlantılar sayesinde anlı şanlı kimi yayın organları neredeyse her gün siyaset mühendisliği yapıyor, “yol haritası” çiziyor, hatta isim isim yeni hükümeti belirliyor. Marjinal sol molotoflarını hazırlamış bir işaret fişeği bekliyor.”
Olduğunu gördük...
“27 Mayıs 1960 Darbesi öncesinde uydurulan yalanlar”ın, 2014 Türkiyesi’nde de “vizyona konulduğunu” gördük...
Ömrümüz yeter de “sağ” kalırsak, Allah bilir daha ne “ihanet”ler göreceğiz...
Cenab-ı Allah’tan dileriz ki, Mehmet Koçak kardeşimiz de yaşasın, o da görsün olacakları...
“Onun için dua edin.”
Selâm ve saygılarımızla...

yeniakit