Dün de dediğim gibi, bugün Melek Hanım’dan, evet Melek İpek’ten, yani “Akın İpek’in annesi”nden söz edeceğim...Ama, önce “Paralel Yapı’nın işleyişi” konusunda bilgi aktarayım...
Efendim; Paralel Devlet Yapılanması hakkında hazırlanan “Casusluk ve Yasa Dışı Dinleme” iddianamesinde özetle deniliyor ki;
l “Gülen’in sahip olduğu özel arşivde örgütün yasa dışı adli ve önleme dinlemeleri, kendine ait gelişmiş cihazlarla yaptığı teknik takip, telefon ve ortam dinleme kayıtları, kamu personeline yönelik fişlemeler ve örgütle teması olan öğrencilerin ve ailelerinin bilgileri bulunmaktadır. Kamu kurumlarında çalışan örgüt mensuplarının bilgileri de örgüt tarafından güncel olarak arşivlenmektedir.”
l “TÜBİTAK’ın özellikle en gizli birimlerinden olan Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi’ndeki (BİLGEM) kadrolar sayesinde devletin üst düzey siyasi ve bürokratlarınca kullanılan kriptolu telefonların dinlendiği ortaya çıkmıştır.”
l “Örgüt, askeri okullara, Polis Akademisi ve Polis Koleji’ne sokulacak öğrencileri kendi dershanelerine gerçek isimleri ile kayıt etmemektedir. Bu öğrencilere sınav soruları sınavdan önce verilir. Buna örgüt jargonunda fetih okutmak denir. Bu; çıkacak soruların öğrencilere okutup ezberletilmesi demektir.”
l “Fuatavni’nin paylaşımları örgüte yakın medya kuruluşları ve internet sitelerince haberleştirilerek geniş kitlelere ulaştırılıyor. Örgüt mensuplarına yönelik yapılan ve yapılacak olan operasyonları önceden öğrenebilmek ve tedbir almak için UYAP, POLNET, TÜBİTAK gibi devletin resmi kurumlarına adli ve idari tüm tedbirlere rağmen sızmışlardır.”
Gördüğünüz gibi;
Paralel Yapı’nın hiçbir işinde düzgünlük ve dürüstlük yok!..
Her işleri yamuk,
Her işlerinde alavere-dalavere!..
AKIN İPEK’İN BABASI CİN ALİ!
Fetullah Gülen’in böyle olduğu bir yapıda Akın İpek’ten farklı bir tavır beklemek mümkün mü?..
Malûm, Akın İpek;
“Uyanık” bir işadamı!..
Herhalde “baba”sına çekmiş!..
Babası Ali İpek’e, çocukluğundan beri “Cin Ali” derlermiş iyi mi?..
Akşam gazetesinden Deniz Göçer ve Gürkan Hacır’ın yazdıklarından öğreniyoruz ki; Kanal Türk ve Bugün TV’nin patronu Akın ve Tekin İpekkardeşlerin babası Ali İpek, aslen Maraşlı imiş...
“1940’ların ortasında hemen birçok hemşerisinin yaptığı gibi Adana’ya göç etmiştir... Ama biraz erken bir yaşta... İlkokulu henüz bitirmiş, 12 yaşında Adana’nın yolunu tutmuştu.
İlk bulduğu iş matbaa çıraklığı oldu. Adana’nın ünlü Melekgirmez Çarşısı’ndaki bir matbaada çırak olarak işe başladı. Ali, zayıf ve çelimsiz hali ama bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle kısa sürede çevre esnafın maskotu haline geldi. Bir matbaa ustasının ona taktığı, yıllar sonra Türk eğitim sisteminin en temel kahramanlarından biri olacaktı: Cin Ali!
Artık Ali İpek’in Melekgirmez Çarşısı’ndaki ismi Cin Ali’ydi. Matbaa makinesine boyu yetişmediği için önceleri altına gazoz sandığı koyuyor ve bu halde çalışıyordu. Çalışkanlığı ve girişimci tavrı sayesinde kısa süredekendi matbaasını kurma şansını buldu. 20 yaşında artık kendi işinin patronuydu. Tabii matbaa derken bunun tek pedallı bir makineden ibaret olduğunu belirtelim.
Ali İpek’in çalışkanlığı ve hırsı dur durak bilmedi. Kısa sürede Adana’nın en çok iş yapan matbaası olması yetmiyordu. Ankara’ya gitmeye karar verdi. Otobüsten Başkent’e ilk adım attığında söylediği bir söz eşini hafiften güldürmüştü:
“Bak hanım!
Bugün Ankara’ya çok önemli bir işadamı indi!”
Ankara’da ünlü İzmir Caddesi’ndeki Turtesan Pasajı’nda bir dükkan kiraladı. Tek kollu makinesini buraya özenle yerleştirdi. Adana’daki matbaasının adı İpek Matbaası’ydı. Kardeşiyle ortaktı. Ankara’da kardeşinden ayrı olarak kurduğu bu matbaanın adını değiştirmeliydi. ‘İpek’Adana’da kaldığına göre, o da İpek’in çıktığı yuva olan ‘Koza’ ismini seçti. Adana’daki matbaada sürekli bastığı düğün davetiyesi işini bu kez Ankara’da ‘Koza Davetiyeleri’ markası altında üretmeye devam etti.
BABA ÖLÜNCE!
Büyük oğlu Akın’ı ve küçük oğlu Tekin’i önce kolejde, ardından yurtdışında okuttu.
Ankara Necatibey Caddesi’ne taşıdığı büyük matbaasında, bir Alman firmayla ortak iş aldı. Bu yurtdışına ilk açılımı oldu. Ama aklında asıl davetiye pazarını elinde tutan İstanbul’a açılmak vardı. Eğitimlerini tamamlayan oğullarını İstanbul’a yolladı. Ellerinde davetiye kataloğuyla İstanbul’da matbaaları dolaşan İpek kardeşler, hayal kırıklığına uğradılar. Hemen hiçbir matbaacı katalogla ilgilenmedi.
İlk İstanbul çıkarmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Bu arada Ali İpek rahatsızlandı. (...) Kansere yakalandı... Akın ve Tekin, işleri devralmış olsalar da yine de hasta haliyle matbaadan ayrı kalmadı.Ali İpek’in hasta halde temelini attığı İstanbul yolundaki dev tesis Ankara ölçeğinde büyük bir matbaaydı.
1996 yılında Ali İpek hayata gözlerini yumdu.”
Sonrası malûm...
Akın İpek, işleri büyütebilmek için Amerika’ya gitti, orada “uluslararası bir marka” oldu.
Gerek “Enerji”de, gerek “Madencilik”te ve gerekse “Medya”da hızlı büyümesinin ve “önlenemez yükseliş”inin altında “Fetullah Gülen’e yakınlığı” vardır... O da, bunu inkâr etmez... Tam aksine; “Fetullah Gülen’in bir tebessümüne bütün servetimi veririm” demiştir ki, gerçekten sözünü tutmuş ve Koza Holding kasalarından “milyarlarca dolar” çekip, herhalde“Hocaefendi’sine” götürmüştür!..
ANA-KIZ YÖNETİMDE!
Her neyse, bugünkü yazı konumuz Akın İpek değil... Annesi Melek Hanım...
Malûm; Melek Hanım; “Akın İpek yurtdışına kaçtığında” da, Koza-İpek Grubu’na “kayyum” atandığında da kameraların önüne çıktı ve “duygusal”konuşmalar yaptı...
Kanal Türk ve Bugün televizyonları da onu “Adı gibi Melek... Hayırsever bir kadın!.. Çok yardımsever bir hanım... Fakir-fukara anası bir kadın!”şeklinde takdim etti...
Olabilir... Melek Hanım; gerçekten de, “Hayırsever... Fakir-fukaraya yardım eden bir kadın” olabilir!..
Ama, sormak lâzım:
“Fakir-fukaraya dağıttığı para kendi parası mı, milletin parası mı?”
Konuyu biraz açalım:
Efendim; “Koza Grubu’nun 22 şirketi”nden en önemlileri “İpek Enerji, Koza Madencilik ve Koza Altın”dır!..
Peki, sormak lâzım değil midir;
Akın İpek’in annesi Melek Hanım ve kızkardeşi Pelin İpek Zenginer’in“madencilik ve altıncılık” işiyle ne alâkaları olabilir ki; hem Koza Madencilik’te hem de Koza Altın’da “Yönetim Kurulu Üyeliği”yapmaktadırlar!..
Hadi; biri “Akın İpek’in annesi”, diğeri de “kızkardeşi”dir, dolayısıyla onları yönetime almıştır diyelim... İyi ama, “Maden ve altın”la ilgili hiçbir bilgi ve deneyimi olmayan “anne ve kızı”na Yönetim Kurulu üyeliği ücreti ödemek neyin nesi oluyor?..
Koza Altın’dan Melek ve Pelin hanımlara, “Yönetim Kurulu Üyesi” olmaları hasebiyle, “30’ar bin lira aylık” ödeniyormuş!..
Koza Madencilik’ten de, yine anne ve kızına “aylık 10’ar bin lira” ödeme yapılıyormuş!..
Sizin anlayacağınız;
Melek Hanım’a 40 bin lira,
Pelin Hanım’a 40 bin lira!..
Oh ne alâ memleket!..
Harca harca bitmez!..
YILLIK 5-7 MİLYON!
Dağıt dağıt bitmez!..
Şu Melek Hanım;
Ne “hayırsever” kadınmış!..
Duruuun, daha bitmedi...
Bir de, “yıllık kâr payı dağıtımı” var ki; burada sözkonusu olan para, öyle“binlerce lira” ile değil, “milyonlarca lira” ile ifade ediliyor!..
Meselâ, “2012 yılı kârları”ndan, aralarında Melek ve Pelin hanımların da bulunduğu “5 Yönetim Kurulu Üyesi”ne toplam “32 milyon lira civarında”bir para tahakkuk ettirilmiş, iyi mi?..
Kişi başı 6-7 milyon lira!..
Melek Hanım’a 6-7 milyon,
Pelin Hanım’a 6-7 milyon!..
2013 ve 2014 yıllarında ise, her ne hikmetse “daha az kâr” etmiş olmalılar ki, “5 yönetim kurulu üyesi”ne, toplam “25 milyon lira”, kişi başı“5’er milyon lira” dağıtmışlar!..
Diyorlar ki;
“Melek Hanım, hayırsever bir kadın!.. Hep yardımda bulunuyor!”
İyi de; kimin parasını kime dağıtıyor?
Söyleyin Allah aşkına;
Dünyanın herhangi bir ülkesinde; böyle bir “holding” yapısı var mıdır?..
“Hayırsever” diyerek, Allah bilir neleri örttüler, neleri perdelediler?..
SPK GÖZ MÜ YUMDU?
“İşi bilen” bir okurum aradı önceki gün... İlginç bilgiler verdi...
Anlattığına göre;
Koza Holding, epey bir zaman önce, “sermaye artırımı”na gitmiş ve milletten “150 milyon lira” para toplamış!..
Oysa, “kasalarında para var”mış ve herhangi bir “yatırım” plânları da olmadığından, sermaye arttırmalarına gerek yokmuş!..
Elbette, Sermaye Piyasası Kurulu, yani SPK da sormamış;
“Kasanızda zaten para var... Bir yatırım talebiniz de yok... O halde, niye sermaye arttırıyorsunuz?”
SPK, maalesef göz yummuş, milletten “150 milyon lira” toplanmış!.. Peki, bu “150 milyon lira” şimdi nerede?..
Yoksa;
“Hayır” olarak mı dağıtıldı?!?..
KASADA PARA VAR MI?
Son bir soru:
Koza Altın, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında, ortalama “500 milyon lira” kâr etmiş!..
Kâr etmiş ki;
Anne Melek İpek ile kızkardeş Pelin Hanım’a, toplam “25 milyon lira” kâr payı vermişler!..
Şimdi, sorum şu:
Koza Altın’ın “bilançosu”nda “3.5 milyar lira” olduğu yazılı!..
Yani;
“Kâğıt üstünde” bu kadar para “var” görünüyor!..
Bu durumda;
Kasada, “keş” olarak, yani “nakit” olarak, en az “1-2 milyar lira” olması gerekiyor!..
Peki, var mı bu para?..
Varsa, mesele yok!..
Ama, yoksa!..
Hiç kimse, “darbe” deyip de, “harbe” filân hazırlanmasın!..
Melek Hanım, şimdi diyor ki;
“Benim oğlum dürüsttür... Onun babası da haram yememişti!”
Babası “Cin Ali”yi bilmem...
Ama, Akın İpek, “Cin”likte babasını mutlaka sollar!..
“Haram lokma”ya gelince...
“Helal”leri saysak daha kolay!..
*****************************************************************************
“Basın özgürlüğü illegal oluşumların şemsiyesi yapılamaz!”
Tarih 6 Mart 2011... O günlerde, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şenergözaltına alınmış, tutuklanmıştı... Hemen herkes, “gazetecilerin tutuklanmasına isyan” edip, “basın özgürlüğüne darbe” aleyhinde tavır alırken, Paralelci Bugün gazetesi şu manşetle çıkıyordu:
“Basın kadar, Yargı da hür!”
Manşetin hemen altında da şu ifadeler vardı: “Basın, elbette özgür olmalıdır!.. Ama, basın özgürlüğü, bazı illegal oluşumların şemsiyesi yapılamaz!.. Bırakın, yargı kararını versin!”
4 yıl önce bunu yazan ve “Yargı”yı savunan Bugün gazetesi, dünkü manşetinde demiş ki; “Kayyumla gasp!”
Peki, “kayyum”u atayan kim?..
Elbette yargı...
O halde, Bugün gazetesine şunu demek gerekmez mi;
“Bırakın yargı görevini yapsın!”
Öyle ya; “Basın özgürlüğü, bazı illegal oluşumların şemsiyesi yapılamaz!”
Öyle değil mi Erhan?..
Fetullah Gülen, “arananlar” listesinde olan bir “illegal terör örgütü lideri”değil mi?.. Bugün’ün sahibi Akın İpek de, “Fetullah Gülen’in bir tebessümüne servetimi feda ederim” demedi mi?..
Bir soru daha: “Terör örgütünün holdingi, televizyonu, gazetesi olur mu?”
yeniakit