Mescidin ruhu, mihrabın dili ve Ramazan Keskin Hoca

Mehmet GÖKTAŞ

Geçen hafta kaybettiğimiz Malatya’nın Güzel Müslümanı Ramazan Keskin hocamız hakkında gecikmeli de olsa birkaç noktaya temas etmek istiyorum.

Onun için söylenecek şeylerin başında Müslümanca bir duruş, Tevhidî bir şuur ve onurlu bir direniş geliyordu. El hak, Ramazan Keskin hocamız öyle birisiydi ve bütün bunlar söylendi.

Fakat fazla dikkat çekmeyen veya az dile getirilen özellikleri vardı onun.

O mescid ruhu taşıyordu, mihrabın, minberin, kürsünün diliyle konuşuyordu.

Ve Türkiye’de eksik olan da buydu. Bir başka deyişle dünyadaki bütün İslami hareketler cami kökenli, cami çıkışlı olduğu halde sadece Türkiye’deki İslamî Hareket cami kökenli değildi, camilere dayanmıyordu. Daha çok dergilere, derneklere, vakıflara dayanıyordu. Özellikle Malatya’nın batısı genellikle böyleydi.

Bu ne anlama geliyordu biliyor musunuz? Türkiye’deki İslami hareket cami cemaatine yani halka dayanmıyordu. Tevhidî şuur ve düşünceler sadece satırlarda, dergi sayfalarında kalıyordu.

Ramazan Keskin hocamız bunun farkındaydı, tevhidi şuur ve Müslümanca endişeyi mescidle birleştirdi, cami dilini kullandı, sırça köşklerde, fildişi kulelerde yazıp çizmedi, her zaman insanımızın içindeydi o. Malatya insanı cenazelerinde onu hep yanlarında buldu, düğünlerinde ve her türlü meşru etkinliklerinde onlarla iç içeydi.

Evet, zor zamanlarda meydanlara indi ve zalimlere meydan okudu, Müslüman Âlim ve Müslüman halk ilişkisinin nasıl olması gerektiğini gösterdi. “Ulema meydanlara inmelidir veya meydanlar ulemasını çıkarmalıdır” diye hasretle dile getirdiğimiz arzumuzu “işte böyle” diye bize gösteriverdi.

Fakat biz onu aradığımızda pasajdaki mescidinde, seçkin cemaatiyle sohbet ederken bulurduk, yolumuz düştüğünde Cuma hutbesini dinlerdik, bazen cübbeyi sarığı bize verirdi, hutbelerle yetinmezdik, kalan kısmını çay ocağında tamamlardık.

Türkiye bu fotoğrafa muhtaç, özellikle Malatya’nın batısı. Bunun farkına varılmış olmalı ki elhamdülillah güzel örnekler görmeye başladık. Çalışmalarını camilere dayandıran, mescidleri kalkış noktası yapan tevhid erlerinin yanı sıra, kendilerini ciddi anlamda yetiştiren ve bulundukları camileri İslam’ın çekim alanı haline getiren hocalarımızın sayısının her geçen gün arttığını görüyoruz.

Bu münasebetle geçen hafta vefat eden Ramazan Keskin hocamızı ve basın dünyasının yiğit Müslümanı Mustafa Karahasanoğlu ağabeyimizi bir daha rahmetle anıyoruz, mekanları cennet olsun.