Doğru Haber Yazarı Mehmet Zülfi Tan, İranlı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade’ye yönelik Mossad kaynaklı suikasti konu alan bir yazı yazdı.
Tan, ‘İçimizdeki ihtilafları bir tarafa bırakıp asıl düşman olan Siyonizm’e yoğunlaşmalıyız. Bugün Amerika, işgalci israil ve batı için Sünni ve Şii fark etmez. Bu ümmete katkı sunan alim ve bilim adamları onların gözünde birer teröristtir’ diye belirtti.
Fahrizade’ye Değil Ümmetin Bilim Adamlarına Suikast
Batı her zaman kendilerinin efendi, diğer milletlerin köle olmasını ister. Ve bunun için plan ve program yapar.
Batı her zaman kendilerinin üreten, diğerlerinin de tüketen olmasını ister. Ve bunun için de plan ve program yapar.
Batı her zaman üstün olmak ister.
Ama buna bir son vermek için, içimizden bazı şuurlu insanlar, büyük bir gayret ile çalışırlar. Ve kısa zamanda büyük mesafeler kat ederler.
İşte batı bundan korkar. Ve hemen tedbirler alır. Önce ekonomik zorluklar çıkarır. Olmadı bir suç isnat eder ve ambargoya başlar. O da olmadı ise bu sefer suikastlar yapar.
Türkiye’de, Filistin’de, Afganistan’da, Mısır’da ve en son İran’da gördüğümüz suikastler bunların marifetidir.
Bakın Azerbaycan otuz yıldır kurtaramadığı topraklarını Türkiye’nin gönderdiği İHA ve SİHA’lar ile ancak kurtarabilmiştir. HAMAS İran’dan aldığı füzeler ile siyonist israi’li sığınaklara hapsetmiştir. Pakistan elindeki nükleer güçle ancak Hindistan’ın karşısında durabilmiştir.
Türkiye geliştirdiği silahlarıyla ancak Suriye’de, Azerbaycan’da, Libya’da ve Kıbrıs’ta var olabilmiştir.
Dolayısıyla bu ümmetin bilim adamları yaptıkları hizmetlerle topraklarımızın korunması ve savunmasında alimlerimizden geri kalır yanları yoktur. Biri iman ve ahlak alanında ümmeti yetiştirirken diğeri bilim ve teknoloji ile ümmeti savunmaktadır.
Bugün Amerika, işgalci israil ve batı için Sünni ve Şii fark etmez. Bu ümmete katkı sunan alim ve bilim adamları onların gözünde birer teröristtir. İsterse Hristiyan, Hindu veya Yahudi olsun yine fark etmezdi. Çünkü çalışmaları çıkarlarını baltalamakta, onlara göre köleleri efendi konumuna çıkarmaktaydı. Bu da af edilemez bir suçtur.
Şunu bilelim ki konu İran değil, konu çıkarlarıdır. Bunların derdi Türkiye değil, konu çıkarlarıdır. İran’ın yaptığını kim yaparsa aynı muameleyi görürdü. Şimdi Türkiye’nin gördüğü muamele gibi.
Bu iş, Şii-Sünni meselesi değil ümmetin küfre karşı mücadelesi meselesidir. Kendi içimizde her ne kadar kanlı bıçaklı olsak da elin gavuruna karşı yan yana durmak bizim boynumuzun borcudur. Çünkü bu işi sırayla yapıyorlar. Önce Afganistan’a girdiler, sonra Irak, Suriye ve Mısır’a. Yapabilselerdi İran ve Türkiye’yi de bu işe katarak ümmeti felç edeceklerdi.
Bundan dolayı içimizdeki ihtilafları bir tarafa bırakıp asıl düşman olan Siyonizm’e yoğunlaşmalıyız. Bu ümmetin ve Müslüman milletlerin içindeki bu kanser uru temizlenmedikçe, Müslüman halklar rahat yüzü göremeyeceklerdir. Bu mikrop var oldukça, kanser uru var oldukça hastalık üretip yayacak.
Ya bir ameliyat ile bu kanser uru alınacak ya da bu kanserli ur, bu bünyeyi felç edecek veya öldürecek.