Meyhanelerde ve Barlarda Peygamber Efendimizi Anlatıyorlar

Kişisel çabalarıyla hemen hemen her hafta farklı bir mekanda sunumlar yapan iki kardeş, bazen meyhanelerde içki içenlerin hesaplarını ödüyor bazen de genelevde çalışan bazı kadınların kurtulmasına vesile oluyor... Yatkın kardeşler tebliğ yaparken bazen üz

Kişisel çabalarıyla hemen hemen her hafta farklı bir mekanda sunumlar yapan iki kardeş, bazen meyhanelerde içki içenlerin hesaplarını ödüyor bazen de genelevde çalışan bazı kadınların kurtulmasına vesile oluyor... Yatkın kardeşler tebliğ yaparken bazen üzerlerine içki döküldüğünü, bazen de tekme tokat dayak yediklerini ifade ediyor. 

 

Hilal Haber'den Cuma Obuz, bu iki yürekli insanı tanımak ve hayata dair tanıklıklarını dinlemek için bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte o röportaj:

6 yılı aşkın süredir barlarda, meyhanelerde ve bilimum çeşitli mekanlarda İslam'ı anlatma faaliyetleri yapıyorsunuz. Bu çalışmaya nasıl başladınız, ilk çıkış noktanız ne idi kısaca anlatır mısınız?

HASAN EL BENNA'YI ÖRNEK ALDIK 

RAMAZAN YATKIN: 2009 yılında kardeşimle birlikte insanlara ulaşalım, onlara Allah adına bir şeyler verelim, bir şeyler sunalım dedik. Tabi çalışmanın öncesinde Asr Suresi'ndeki salihat olayının olduğu kısım beni çok derinden yaralamıştı. Allah diyordu ki tabiri caizsa ''aktif iyiler cennete girer''. Yani dışa yönelik iyilik yapanlar cennete giderler. İçe dönük kendine yapılan iyiliklere ise bu dünyada karşılığını vereceğini söylüyor. Bizim de en büyük hedefimiz cennete gitmek. Bu amaç doğrultusunda biz ne yapabiliriz diye düşündük. Camilere, cemaatlere gidelim dedik ama onlara bir şekilde ulaşılıyordu. Biz, gidilmeyen yerlere gidelim, ulaşılmayan yerlere ulaşalım diye düşündük. Barlara, meyhanelere, kıraathanelere, cemevlerine, dernek ve iş yerlerine gitmeye karar verdik. Daha çok meyhaneler ve barlar faaliyet alanımıza giriyor; çünkü buradaki insanların zaaflarını biliyoruz. Çünkü biz de oralardan geldik. O insanları da tanıyoruz. Zaten şu an müslümanların en büyük zaaflarından biri de karşısındaki insanları tanımamaları. Biz onları tanıdığımız için oradan başlayalım dedik.  Bu konuda Hasan el Benna'dan çok etkilendik. Onun hareketinden ve metodundan...

Davut bey size dönecek olursak; İlk çalışmanız nerelerdeydi neler yaptınız?

DAVUT YATKIN: Hilalhaber.com ailesine bize bu fırsatı sunduğu için çok teşekkür ederiz. Biz kendimize şu soruyu sorduk; ''Biz ne yapabiliriz?'' Biliyorsunuz, günümüzde ev sohbetleri kurumsallaştı. Artık derneklerde ve çeşitli kurumlarda yapılıyor. Ev sohbetleri birazcık daha geride kalmış durumda. Bizim de geçmişteki tecrübelerimize dayanarak söylüyorum; ev sohbetlerinde yanlış gidilen bir tarz vardı. İslami tebliğde en tepeden en aşağıya gidiliyordu. En son anlatılması gereken 'cihad' kavramı en başta anlatılıyordu ve bilinçsiz bir cihad anlayışı ortaya çıkıyordu. Şimdi baktığımızda, günümüz çağı hız çağı. İnsanların işleri güçleri var. İbadetlere zaman ayırma da, ev sohbetlerine gitme oranı da oldukça az. 
Biz İslam'ı ulaştırmak için insanların ayağına gidelim dedik. Zamanımızı böylece değerli bir şekilde  kullanalım istedik. Kahvehaneye gidelim yarım saati geçmeyecek şekilde kısa özet şeyler anlatalım.  Birahanelere, meyhanelere gidelim bir şekilde anlatalım istedik. Bazı iş yerlerindeki personellere anlatalım. Gerektiği zaman iş sahibiyle anlaşıp mesai ücretlerini kendimiz karşılıyalım dedik. Ve bu gaye ile insanların ayaklarına kadar gittik. Çok da olumlu oldu bizim için. İşin zorluk ve olumsuz tarafları var ama olumlu yanlarını görünce, insanların ilgisini görünce bütün yorgunluğumuzu unutturdu. 
 
İnsanlar gerçekten İslam'a açlar diyebilirim. Geleneksel yarım yamalak bilgileri var ama genelde menkıbevi tarzda, hikaye tarzında bilgiler. Biz İslam'ı ve Kur'an'ı referans alarak Peygamberimizin hayatından örneklemeler anlatıyoruz. Bizim anlatımımızda yargılayıcı, rencide edici, fetva verici söylemler yok. Biz sadece ortaya meyveyi koyuyoruz. Alan kardeşlerimiz alır almayan almaz. Biz o insanların kafalarına bir soru atmak ve o soru ile yollarını çizmelerini sağlamalarını istiyoruz. Yarım saatlik sunum sonunda birebir hasbihaller yapıyoruz. Sorular soruyorlar elimizden geldiğince cevaplıyoruz. Cevaplayamadığımız soruları da hocalarımıza, yazarlarımıza ve abilerimize ulaştırıyoruz. Sunumdan sonra çeşitli hediye kitaplar veriyoruz onlara. 

 

ÜCRETLERİNİ BİZ ÖDÜYORUZ

 

Konuşmak istediğimiz zaman kabul edilmediğinde masanın ücretini kendimiz karşılayacağız diyoruz ve karşılıyoruz. Bazı iş yerlerinde personelin mesai ücretlerini karşılıyoruz. Bu, işe daha da bir güzellik katıyor. Daha etkili oluyor. İlk çalışmamız bir dernekte olmuştu. Beklemediğimiz genişlikte bir katılım olmuştu. Mahallemizden başlamıştık bu işe. Mahallemizin bir derneğinde katılım yüksek olunca heyecenımız artmıştı. Birkaç ay sonra Kadir Gecesi'nde yine geniş katılımlı bir program yaptık. Akabinde bazı yazarları çağırdık. Mahallemiz bizim için bir fırsat olmuştu. Bu işi genişletmek istedik. Zaten mahallemizde bir caddede 15 meyhane vardı. Biz, orada büyüdük. Meyhanelere gidelim anlatalım dedik. Meyhane sahiplerine çalışmamızı anlatmak istediğimizi söyledik. 

BİZ SARHOŞLARA ANLATMIYORUZ 

Burada bir not düşeyim; İnsanlar zannediyorlar ki, biz sarhoşlara anlatıyoruz. Biz, tabiri caizse daha demlenme vaktine gelmeden insanlara anlatmaya başlıyoruz. Sarhoş olmadan önce onlarla konuşuyoruz. 

ÜZERİMİZE İÇKİ DÖKENLER OLDU

İlk tepkilerde şişeyi fırlatanlar, üzerimize içki dökenler oldu. İki şey ile karşılaştık. Birincisi, kişi bilmediğinin düşmanıdır mantığı çerçevesinde saldırılar. İkincisi ise ciddi saygınlık gösterenler. Mesela şişeyi fırlatan adam dedi ki; Burada Allah mı anlatılır, peygamber mi anlatılır? Burası cami değil falan dedi. Tabi biz, nerede olursa olsun Allah'ı anlatmamız gerektiğini biliyorduk. Sonuçta oradakiler de insan ve müslüman. Siz müslüman değil misiniz diye sorunca bir ılımlama oldu ve dinlediler. Hatta şişeyi fırlatanlar özür dilediler. Biz bilmiyorduk dediler. Bize böyle bir peygamber anlatmadılar. Camide oturan, sürekli tesbih çeken bir peygamber anlattılar. Böyle sizin dediğiniz gibi hayatın içinden, gezen, şakalaşan bir peygamber anlatmadılar gibi tepkiler vermeye başladılar. 

ONLARA ARKADAŞ MUHAMMED'İ ANLATIYORUZ

Tebliğimizi biraz daha heyecanlandırmak için Kur'an'ın ''arkadaş peygamber'' tabirini kullanmaya başladık. Arkadaşınız Muhammed mecnun değildir gibi ayetleri baz alarak diyoruz ki ''arkadaşlar size tanıdığınız, çok iyi tanıdığınız bir arkadaşınızı anlatacağız. Böyle deyince çok şaşırıyorlar. Kim diye sorunca Hz. Muhammed diyoruz. Nasıl olur 1400 sene önce yaşadı o nasıl bizim arkadaşımız olur diyorlar. Biz de kıyamete kadar onun manevi arkadaşlığı sürecektir diyerek yaklaşıyoruz. 

Bu çalışmanızın sonucunda 6 yıllık süreçte ne gibi geri dönüşler oldu. Hem tebliğ ettiğiniz kişilerden hem de size destek vermek isteyenlerden...

'VİCDAN AZABINA SOKTUN BENİ'

RAMAZAN YATKIN: Bar ve meyhanelere gittiğimizde o insanların ön yargılarını biliyoruz dedik. İlk etapta Allah, Peygamber, din gibi konulardan bahsetmiyoruz. Onlara arkadaş olan bir Muhammed'i anlatmaya çalışıyoruz. Düşmanlarının bile hayran olduğu bir arkadaş... Biz sizin Peygamber olarak gördüğünüz Muhammed'den ziyade insan olan ve iyi bir müslüman olan Muhammed'den bahsedeceğiz. Zira Peygamberimizin kendi çevresi ona bir şeyh gibi, bir fenomen gibi davranmamışlar. Çevresindeki insanlar O'na destek çıkarlardı. Salavatı yerine getiriyorlardı. Yani destek oluyorlardı. Mesela Taif'te Zeyd'in O'nu korumak için taşlanması bir salavattır. Tepki olarak bazıları ''ben burda içiyorum sen peygamberi anlatıyorsun, vicdan azabına soktun beni. Artık bu konuda bana yardımcı olacaksın'' diyerek tepki veriyorlardı. Bu znlamda psikiyatr desteği sağlıyoruz. Alkolik tedavisi görmesi için AMATEM'e de gönderiyoruz. 

Peki faaliyetleriniz sırasında hiç unutamadığınız, en ilginç olay ne idi?
GENELEVDEN İKİ HANIMEFENDİYİ KURTARDIK

RAMAZAN YATKIN: Barın birinde sohbet bitince bar sahibi ''sizi bir yere götüreceğim'' dedi. Biz nereye gideceğiz deyince  ''sürpriz'' dedi. Biz de tamam dedik ve arabaya binip gittik. Adam bizi bir geneleve getirdi. Biz şaşkınlık içerisinde ''burda ne işimiz var'' dedik. Adam bana güveniyorsanız gelin dedi. Bana güvenmiyorsanız da kendinize de mi güvenmiyorsunuz diyerek bizi ikna etti. Daha sonra orada bulunan iki hanımın adını söyledi ve bir odaya çıktık. Biz şaşkınlık içerisinde beklerken o iki bayan odaya geldi. Kıyafetlerini çıkarmak üzereyken bar sahibi ''durun daha fazla giyinin, üzerinize çeki düzen verin ve oturun'' dedi. Bayanlar hayretler içinde kaldılar. Bar sahibi bizleri işaret ederek ''bu adamlar size Peygamberimizi anlatacak'' dedi. Orada biz hanımefendilere anlatmaya başladık. Daha sonra bar sahibi genelevin başında bulunan kişi ile görüşüp bir miktar para karşılığında o iki hanımefendiyi oradan ebediyyen bir daha girmemek suretiyle çıkardı. Bize bunları müslüman kadınların olduğu bir yere götürün orada kalsınlar dedi. Biz de Kocaeli'nde İslami faaliyetler yapan hanım kardeşlerimizin yanına yolladık. Yolda o kadınlardan biri ''bizden karşılık olarak bişey istemeyecek misiniz'' diye sorunca biz; ''bizim karşılığımızı ancak Allah verebilir'' dedik. Ardından bir daha görüşmeyelim diyerek o hanımefendileri güvenli bir yere teslim ettik. Bu olay çok etkilemişti beni.

MADDE BAĞIMLILARI İLE DE İLGİLENİYORUZ

Bir savcının vasıtası ile de madde bağımlılarıyla da uğraşıyoruz. Onların ortamlarını değiştirmek suretiyle çalışmalara başladık. Hamdolsun cemevlerinden, kıraathanelerden oluşturduğumuz 12 kişilik bir grup da bu tarz çalışmalar yapmaya başladı.Hatta meyhanelerden çıkardığımız arkadaşlar o mekanlara gidip ortam oluşturup bize haber ediyorlar. Abi ortam hazı gel diyorlar. 

Biz Kur'an'ın tanıttığı Hz Muhammed'i anlatıyoruz. Ve bu çerçevede yazıp çizen hocalarımızın eserlerinden faydalanıyoruz. Burada ismini zikretmeden geçemeyeceğim Mustafa İslamoğlu ve Abdullah Yıldız hocalarımıza teşekkür ediyorum.Özellikle Abdullah Yıldız hocam hem maddi hem manevi olarak çok destek verdi. Defalarca arayıp barda mahsur kaldık dediğimizde bizlere yardım etti. Bir kere bile yeter demedi. Allah onlardan razı olsun. 

Biz şu anda ikimiziz ve tek başımızayız. 

Tam burada şunu sormak istiyorum. Bu çalışmayı daha da genişletmek için projelendirme veya destek alarak genişletmeyi düşündünüz mü?

MÜSLÜMAN CAMİALAR NEDEN VAR?

RAMAZAN YATKIN: Biz bu çalışmayı sadece Allah rızasi için yapıyoruz. Bu çalışmadan ne bir çıkarımız var ne de kurumsallaşma gibi bir hayalimiz var. Amacımız bir insan kazanmak. En güzeli budur. Nicelikten daha çok niteliği öncelemek istiyoruz. Bu işi kurumsallaştırmak elbette iyi olur ama zorunluluk değil. Çalışma büyüyor, hatta il İstanbul dışından da talepler geliyor. Tabi finansman sağlamakta zorluk çekiyoruz. Abdullah Yıldız'dan başka kimseye gidemiyoruz. Malesef diğerleri bu konuda duyarsızlar. Birileri bize destek olur ve daha da büyür bu çalışma. Ben her zaman kurumsallaşmadan yanayım ama bazen de kurumsallıktan korkuyorum. Mesela bazı dernekler gelin bunu proje haline getirelim dediler. Fakat dediler ki devletten alınan bütçenin yarısı bizim olacak. Hayır dedik. Kuruşu kuruşuna burada kullanılacaksa yapalım dedik. Hatta partiler de dediler bize bunu bi hayır dedik. Çünkü bu proje Allah rızası içindir. Kaldı ki müslüman vakıflar ve dernekler bize niçin varlar sorusunu sordurtuyor. Acaba bu vakıflar ve dernekler çıkar için mi var. Bu sahada neden yoklar. Maalesef bizi bu konuda hep dışladılar. Sokakta yoksun, madde bağımlılıarı konusunda yoksun, meyhanelerde yoksun, barlarda yoksun. Kimin için çalışıyorsun o zaman? Tebliğ diyosun müslüman yaşantılı insanlara tebliğ yapıyorsun. Müslümanlar o meyhanedekilerden daha çok önyargılı. Meyhanelerde adamlar üzerimize içki döküyorlar. Biz onlara teşekkür ederiz diyoruz. Adam nasıl olur senin kavga çıkarman gerekirken teşekkür ediyorsun diyor. Bize hatırlattığın için teşekkür ederiz. Biz gelemedik sana gelmeliydik anlatmalıydık diyoruz. Dolayısıyla müslüman camiaların buralara girmesi gerekiyor. Birbiriyle dalaşanlar düşmanlarla savaşamazlar. Biz birbirimizle dalaşıyoruz. Evlerde sohbetler yapılıyor ama içi boş. Sadece fikir tartışmaları yapılıyor ve çıkılıp gidiliyor. Bir Dar'ul Erkam değil oaralar. Koca bir hafta sohbete gidilip günah çıkarma merasimleri yapıyoruz sanki. Ben elhamdulillah sonradan müslüman oldum. Kur'an'dan öğrendim de müslüman oldum. Ve şunu gördüm insanlar insan olmadan önce müslüman oluyorlar. Biz meyhanelerde insanlarla tanıştık. Adam alkolik ama benden daha iyi Allah'ı savunuyor. 

İKİ TANE SERSERİ ÇIKMIŞ TEBLİĞ YAPIYORLAR DİYENLER OLDU

Müslüman camiadan ''iki tane serseri çıkmış tebliğde bulunuyor'' diyenler oldu. Hatta bir hocamız arayıp ''yahu meyhanelerde barlarda Hz Muhammed mi anlatılır saçmalamayın'' dedi. 
Kimseyi yargılamayın. İnsanları dinleyin. Onları yargılarsanız ve dinlemezseniz düşman kazanırsınız.

Emri bil maruf nehyi anil münker neredeyse unutulmuş durumda. Diğer müslümanlara özelliklere gençlere bu unutulan farzı hatırlatmak adına çalışmayı genişletmeyi düşünüyor musunuz?

DAVUT YATKIN: Gittiğimiz meyhanelerde iki soru ile karşılaşıyoruz. Birincisi ''hangi cemaattensin'' sorusu. Biz herhangi bir cemaate bağlı değiliz. Bizim cemaatimiz de tarikatımız da Kur'an ve sünnettir. İkincisi ise ''cemaate bağlı olmadan olur mu'' sorusu oluyor. Yani cemate bağlı olsanız da olmasanız da suç. 
Bir işin olması için illa bir isim olması gerekmiyor. Samimiyet gerekli. Bizim sloganımız şu ''zaman ve mekan bizim için önemli değil'' Sokakta da anlatırız, bir bakkalın köşesinde de konuşuruz, spor salonunda anlatırız. İlla kurumsallaşacak gibi bir kaide yok. Kurumsallık bir isimdir, etikettir. Biz iki kardeş çıktık yola ve devam ediyoruz. Gittiğimiz meyhanelerde periyodik olarak her hafta ders yapıyoruz. 

RAMAZAN YATKIN: Biz meyhanelerde namazın ve ibadetlerin ritüellerini anlatmıyoruz. İbadetlerin anlamını ve amacını anlatmaya çalışıyoruz. Elbette ki ritüel önemlidir. Zira bir sözde dediği gibi ''ibadetleri ritüel haline getirmek hurafedir, ritüeli reddetmek küstahlıktır''. Ritüeli bir yerlerden öğrenirler. Ama bakın hırsızlar, dolandırıcılar, ahlaksızlar hep namaz kılanlardan çıkıyor. Bu nasıl namaz diye sormak gerekir. 

Buradan bu çalışma ile alakalı devlete, ve özellikle gençlere ne gibi bir çağrınız var.

BU TARZ ÇALIŞMALARA DESTEK VERMEK DEVLETİN GÖREVİ

RAMAZAN YATKIN: Öncelikle bu tarz çalışmalar yapan insanların tespit edilip desteklenmesi devletin görevidir. Çünkü bu insanlar insanlık için çalışıyorlar. Bu tarzda çalışmaların yapıldığı okullar açılmalı. İnsanlara hak, hukuk, adalet gibi fikirleri veremezsek nasıl hayatlarını değiştereceğiz. Yürekleri fikirle ve yaşantıyla fethetmemiz gerekiyor. Gençler olarak İslam adına Allah adına, insanlık adına mutlaka yapacak bir şey vardır. 

DAVUT YATKIN: En alt şahıstan en üst kuruma kadar bize destek veren herkese teşekkür ederim. İnsanlara birebir temas etmek ve dokunmak gerekiyor. Bu yol daha etkili. Bize her türlü destek verenlere tekrar destek veriyorum. 
RAMAZAN YATKIN'DAN KİTAP ÇALIŞMASI
Ayrıca Ramazan Yatkın, yeni bir kitap çalışması ile de çalışmalarına devam ediyor. Çıra Yayınları tarafından basılan yeni kitap çalışması "Namazıın Manevi İlmihali" namaz ile alakalı yeni bir ufuk çiziyor. 

 

Kaynak : Hilal Haber

Güncel Haberleri

Nahale: Bu savaştan ellerimizde silahlarımızla çıkacağız
Gazze'de ateşkes anlaşmasına varıldı işte ayrıntılar
İşgalci İsrail'den Suriye açıklaması: 3 bin 300'den fazla...
Gazze'den ateşkes haberi neden gelmiyor? Hamas yanıtladı
CHP'den Vatandaşa Dev Hizmet(!)