Türkiye Ergenekon gündemiyle ısınırken ABD"li düşünce kuruluşu Enterprise Enstitüsü"nün uzmanı Michael Rubin, ilginç sözlerle gündeme geldi.
Türkiye'de içinde Ergenekon Grubu'nun bulunduğu şahinlerle ve Ulusalcı çevrelerle sıkı ilişkiler içinde olan Rubin'in, "fahişe" gibi ağır nitelemeler kullandığı röportajı BAREM dergisinde yayınladı.
Rubin 1 Mart tezkeresiyle ilgili soruya, soruyla çok ilgisiz cevaplar verdi. Rubin, Erdoğan'a iki yakın isim Cüneyd Zapsu ve Egemen Bağış'ı hedef aldı. Rubin ikiliyi "sahtekar ve rüşvetçi" olmakla suçladı.
Türkiye'yle iyi ilişkiler yürüten Amerakan büyükelçilerini ise "fahişeden biraz fazlası" olmakla suçladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü de hedef seçen Rubin, Amerika'da yaptığı propagandayı deşifre etti. Amerika'da iktidarın sesi olarak Vakit Gazetesi'ni sunduğu bilinen Rubin, Gül'ü Vakit Gazetesi'ni desteklemekle suçladı.
Rubin Fethullah Gülen'i de eski Amerikalı Büyükelçilerle lobi yapmakla suçladı.
Rubin, Türkiye'de kendisine yükselen tepkilere karşı savunma yaparken de ilginç bir gerekçe sundu; "Ben Türkiye'deki yolsuzluklara karşıyım"".
İşte BAREM dergisinde yayınlanan röportajın ilgili bölümleri:
- 1 Mart tezkeresinden ardından darbe alan, Süleymaniye"de Türk askerlerinin kafasına çuval geçirilmesiyle kopma noktasına kadar gelen Türkiye-ABD ilişkileri, Irak"ın kuzeyine Türk Silahlı Kuvvetleri"nin yaptığı harekattaki işbirliğiyle düzeldi mi? Karşılıklı güven problemi aşıldı mı?
Güvensizlik ilişkileri germeye devam ediyor. Sadece Ankara'daki siyasiler değil, ordu içerisinde de pek çok Türk Washington'ın niyetlerine kuşkuyla yaklaşıyor (güvenmiyor).
Ne zaman biri, gizli niyetlerden veya komplo teorilerinden bahsetse bu kuşku açıkça kanıtlanmış oluyor. İlişkilerin bu derece zorlanmasının nedenleri var. Beyaz Saray, yakın bir zamana kadar PKK ile mücadelede samimi değildi. Büyükelçi Ross Wilson, PKK'lı teröristler tarafından öldürülen her Türk askerinin ailesinden tek tek özür dilemeli.
Condoleezza Rice'ın hem Abdullah Gül hem de Ali Babacan ile güçlü bir arkadaşlığı olmasına rağmen, Washington'da pek çok insan, Türkiye'deki siyasi liderlere şüphe ile yaklaşıyor.
Güven genellikle kişisel bir olgudur. Bir çok insan Başbakan'ın dürüst olmadığını düşünüyor ama Washington'da insanlar, onunla aynı fikirde olmadıkları zamanlar bile Abdullah Gül'ün dürüstlüğüne inanıyorlar. Washington'da Başbakan'ın çoğu yakın danışmanı, -- Cüneyd Zapsu ve Egemen Bağış gibi, rüşvetçi ve sahtekar olarak görülüyor. Amerikalı yetkililer onların yalanlarından yoruldular. Eğer işlerinin ilerlemesine fayda sağlayacaksa veya ekonomik çıkarlarına uygun düşerse 2+2'nin 5 olduğunu söylerler. Şimdi AKP ya da (Fettullah) Gülen hareketi ile birlikte lobicilik faaliyetleri veya kârlı iş ortaklıkları yürüten eski Türkiye büyükelçilerimizden bazılarıyla, biz de aynı sorunu yaşıyoruz. Washington'da az sayıda kişi, yine de, bu büyükelçiden bozma işadamlarını, AKP'nin fahişelerinden biraz daha fazla birşeyler olarak görüyor ve ciddiye almıyorlar.
Ama güven konusunda büyük zararı Türk basını veriyor. Abdullah Gül, Vakit'i destekliyor; ne zaman bu gazete Amerikalı bir yetkiliyi kötülese, Gül kötülüyor gibi algılanıyor. Washingtonlı yetkililerin çoğu Yeni Şafak ve Zaman gazetelerini de Erdoğan'ın sesi gibi görüyor.
Fakat, hem Amerika'da hem de Türkiye'de liderlerin değişmesiyle birlikte karşılıklı güvene dayalı bir diyalog kurulması için gerçek bir fırsat da ortaya çıkmış olacak.
"BEN YOLSUZLUKLARA KARŞIYIM"
- Sarem Konferansı"nda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "Türkiye'nin Ortadoğu'daki tek laik ülke olduğunu ve öyle kalması gerektiği"ni söyledi. Bu çerçevede, Türkiye'deki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk siyasetiyle ilgili soruları Türk vatandaşlarına, AKP'nin laikliği suistimaliyle ilgili soruları ise Türk yargısına bırakacağım. Tek söylemek istediğim, demokrasilerde, siyasi partilerin anayasaya saygı duyması önemlidir. Popülarizm, asla bir siyasetçiyi hukukun üzerine çıkartmamalı. Başbakan Erdoğan'ın kendisine Vladimir Putin'i örnek alması utanç verici.
Ama buradaki tek mesele laiklik değil! Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüm partiler şeffaf olmalı ve yolsuzluğa müsamaha etmemeli. Türkiye'deki bazı insanlar, beni AKP'ye karşı olmakla suçluyor. Değilim. Ben, yolsuzluğa karşıyım. Başbakan kim olursa olsun, yolsuzluk ve hukukun istismarı gibi durumlarda düşüncemi söylerim.
Aktifhaber....