Piyangoya “millilik” ne kadar yakışıyorsa mevcut dış politikamıza da “millilik” o kadar yakışıyor.
Millet kavramının Kur’an’daki karşılığı genellikle “din” olarak kabul edilir. Milli kelimesi yerine “dini” kelimesini koyduğumuzda “dini piyango” demiş oluyoruz. Ne kadar abes! Değil mi? Kemalizm’i din saymasak dünyada kumarı kabul edecek bir din olduğunu sanmıyorum!
Özellikle dış politikamızın milliliği de aynen böyle saçma! Haçlı İttifakı niteliğindeki AB’nin kapısında bekleyen ve haçlı ordusu olduğundan şüphe edilemeyen NATO’ya üye bir ülkenin nasıl milli politikası olabilir!? Hilalin Milletinden olup, Haçlının İttifakında olmak! Saçmalık değil mi?!
Milli(!) dış politikamızın piyango ile ilgisi “ bir koyup üç alma” Ve “- ABD bombaları Bağdat'a düştüğünde 8 milyar dolar kasamıza girecek.” Şeklinde, vecizelerle ifade edilmiştir.
Bugün ülkede yaşanan sosyoekonomik sorunların temeli bu saçma sapan politikalara dayanır. Mesela “Suriyeli ve Afganların ülkemizde ne işi var!” diye soranlar “bizim Suriye ve Afganistan’da ne işimiz var?” sorusunu sorabilmişler midir? Bu ülkelere asker gönderme tezkereleri nerdeyse mecliste iktidar ve muhalefetin ittifakı ile çıkar. Genellikle sınır ötesi operasyonlar “ülke güvenliği sınırların dışından itibaren korunmalıdır” gerekçesine dayandırılır. Afganistan’la ortak bir sınırımız ve ülkemiz aleyhine herhangi bir terör faaliyeti olmadığına göre Afganistan’a neden asker gönderdik!? Amerika orayı kendisi için tehdit kabul etti, biz de Amerika’nın güvenliği için asker gönderdik. Bize düşman bir devletin güvenliği için bize kardeş bir ülkeye düşmanlarımızın komutasında görevlendirilmek üzere asker gönderdik. Bu politika ancak literatüre “gayri millî politika” örneği olarak geçebilir.
Artık “Suriye’de ne işimiz var sorusunu” sormak gaflet, dalalet ve ihanet olarak kabul edilmektedir. Çünkü Suriye’de olmayan emperyalist ülke yok! Amerika, Rusya ve bilumum Avrupa ülkeleri Suriye’yi, Irak’ı ve sair ülkeleri talan etmektedirler. Kısaca bizim coğrafyamız talan edilirken biz payımızı almayalım mı? Demek, kendimizi emperyalistlerin safında görüp emperyalist bir politika gütmektir, Millilikle bağdaşmaz.
Onların yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi talan için topraklarımıza üşüştükleri doğrudur. Piyango anlayışlı politikada: “madem kurtlar sofrası kurulmuş ve bilumum çakallar bu sofraya üşüşmüş, sofrada yem olmaktansa masada olalım. Yani kurtlarla çakallarla ortak olalım” anlayışı, dinimize, ahlakımıza ve örfümüze aykırıdır. Müslümanlar kardeştir ve bir binanın tuğlaları gibi sım sıkı kenetlenmedikleri takdirde bina yıkılır herkes enkazın altında kalır.
İşte bu yüzden her dimyata pirince gidişimizde evdeki bulgurdan oluyoruz. İşte bu yüzden beş koyduğumuzda bir alamıyoruz. Biz hasat ediyoruz onlar depolarına götürüyor. Biz hasattan payımızı değil emeğimizin karşılığını dahi alamıyoruz. Bu zillet değil de nedir?
Ne denli vahşi ve yırtıcı olduğunu bildiğim bu yamyamların talanına mani olmanın zorluklarını biliyorum. Bunun çok ağır bedelleri olduğunu da biliyorum. Talana ortak olmanın iştah kabarttığını ve ne denli kolay olduğunu da çok iyi biliyorum.
Her şeye rağmen Müslümanlar politikalarını İslam kardeşliği ve ümmet esasları üzerine bina etmeli, ümmetin her karış toprağını canından aziz bilmeli, kardeşlerinin ırz namus ve servetlerini korumak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalıdır. Ancak bu şartlarda bir koyup yedi yüz alması mümkün olabilir. Ancak bu şartlarda zilletten izzete çıkış kapıları açılabilir. Ancak bu şartlarda Aziz ve Cebbar olan Allah’ın korumasına girilebilir.
Allah’ın (c.c.) Koruduğunu ne Amerika ne Rusya ne de hepsi birden yıkabilir. O’nun (c.c.) korumadığını Nemrudun misalinde olduğu gibi bir sinek dahi yıkabilir.
Ülkemizdeki bütün yabancı üslerin ebediyen kapatıldığı izzetli bir gelecek umut ve temennisi ile… (Emin Güneş - İslamianaliz)