Bursa’dan ailesiyle İzmir’e giden emekli astsubay Fuat Uçakkuş, 5 Mart günü ailesiyle beraber İzmir Astsubay Orduevi’nde kahvaltı etmek istemiş, fakat eşi ve kızları “türbanlı” olduğu gerekçesiyle ana binaya alınmamıştı.
“Yavrum, bunlar türbanlı değil, başları örtülü. TSK kanunlarına göre kelebek bağlandığında içeri girilebiliyor” diyerek kapıdaki askeri ikna etmeye çalışan Uçakkuş, “kelebek” argümanına rağmen “Hayır, girmezsiniz!” cevabını alınca, bu sefer görevli komutanlara müracaat etti.
Görevli komutanlar da “Türbanlı olarak içeri giremezler” deyince yine “kelebek”e dikkat çekti Uçakkuş; “Benim çocuklarım türbanlı değil. Başları örtülü ve çeneden bağlı.” dedi, fakat nafile.
Sonunda Anafartalar Polis Merkezi’ne gidip şikâyette bulundu.
Bu haberi gazetelerde okuyalı beri, “28 Şubat” zulmünü hortlatan o orduevi yetkililerinden hesap sorulmasını bekliyoruz.
***
Aradan 20 gün geçti.
Nihayet bir haber geldi İzmir’den.
Ama ne haber!
Fuat Uçakkuş anlatıyor:
‘’Bugün İzmir’e yine iş için geldim. Astsubay orduevine tek başıma girmek istememe rağmen kapıda görevli asker, önce kartımı aldı, elindeki cihaza soktu ve bana ‘Komutanım kartınıza el koymak durumundayız’ dedi. Sebebini sordum, ‘Girişiniz yasaklanmıştı’ dedi. Yetkili bir komutanla konuşmak istedim ve telefonla isminin Mehmet olduğunu söyleyen bir başçavuş arkadaş, Güney Deniz Saha Komutanlığı tarafından İzmir bölgesindeki bütün orduevlerine girişimin yasaklandığını söyledi.”
Nasıl?
***
Sorun, İzmir Astsubay Orduevi komutanlarının anakronikliğinden ibaret değilmiş demek.
Koca Güney Deniz Saha Komutanlığı da 28 Şubat 1997’de kalmış!
Genelkurmay Başkanlığı da zan altında.
5 Mart’ta yaşanan ve basına akseden hadise üzerine Genelkurmay Başkanlığı’nın devreye girip İzmir’deki “28 Şubat’çı” subaylardan hesap sorması ve Uçakkuş ailesinden özür dilemesi / dilettirmesi gerekirdi.
Bunu yapmadığına göre, Genelkurmay Başkanlığı o “28 Şubat” manzarasını kendine yakıştırıyor.
***
Güney Deniz Saha Komutanlığı’nın yaptığı da yanına kâr kalacak mı?
Milli Savunma Bakanlığı bu konuda ne diyor?
Bir şey diyor mu?
Söz yine Fuat Uçakkuş’ta:
“Devletimizin yetkili kurumlarının, özellikle birinci derecede Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar komutanımız daha sonra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bu konuyla ilgilenmesi gerekir. Çünkü bu sorun benim şahsi bir meselem değil, benim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, emekli bir asker, emekli bir astsubay olarak 2 hafta önce çocuklarımın sırf başları kapalı olması nedeniyle orduevlerine alınmaması neticesinde yapmış olduğum hukuki mücadelede Güney Deniz Saha Komutanlığı’nın şahsıma vermiş olduğu bir ceza olarak atfediyorum. Çünkü ilk yaşadığım olaydan sonra şikayet için Anafartalar Polis Merkezi’ne gittiğimde şikayetçi olurken, orduevinde şikayetçi olduğum iki astsubay arkadaş da oraya gelmişti. O iki astsubay oradaki polis arkadaşla görüşürken konuştukları kulağıma kadar geldi, benim için ‘Biz bu astsubayın orduevlerine girmeyecek şekilde yetkili kurumlara yazacağız ve bunu İzmir orduevlerine girmesini yasaklayacağız’ dediler.”
Hükümetin 1 numaralı önceliği olan devlet-millet kaynaşması, “o iki astsubay”ın işgüzarlığıyla gölgelenmiş bulunuyor.
Rezalet.
***
Madem Genelkurmay Başkanlığı lütfedip İzmir’i uyarmıyor, öyleyse hükümetin Genelkurmay Başkanlığı’nı uyarması gerekir.
Fuat Uçakkuş’a ve ailesine o muameleyi reva gören herkesin cezalandırılmasını bekliyoruz.
Unutmadan: “TSK kanunlarına göre kelebek usulü başörtüsü…” küstahlığının sona erdirilmesini de bekliyoruz.
Başörtüsü şekli tayin etmek TSK’nın ne haddine!
‘Öyle bağlarsan türban, tu kaka. Böyle bağlarsan kelebek, çok yaşa.’ nedir Allah aşkına?
Komedi filmi mi çeviriyoruz?
karargazete