Şeytan; çalmak, öldürmek, işkence, torpil yapmak, rüşvet almak ve vermek, yalan söylemek isteyenlere birçok imkânlar sunuyor. Onların akıllarına yatacak, kulaklarına hoş gelecek yalanlar uyduruyor. Bir öteki cinsle beraber olmak istiyorsanız, size uygun çözümler bulma konusunda şeytan uzmandır. Diğer haramlar konusunda da.
Şeyhiniz şeytansa, size her günah için bir çözümü vardır. Size duymak istediğiniz sözü söyleyecektir. Yeter ki, siz minareyi çalmaya karar verin. Onun kılıfı hazır. Zekât toplayıcıları bile, zekatı toplayıp hak sahiplerine ulaştırana kadar % 20’ye giden masraf yazmıyorlar mı? Eee.. Kıyas yoluyla (!?) % 20’ye kadar siz de rüşvet alabilirsiniz mesela. Kaynak mı istersiniz Gale: Şeytan!
Dindar olmanız gerekmiyor. Sosyalistseniz, “Halkların özgürlüğü ve kardeşliği için” der alırsınız kapitalistten ne kopartıyorsanız “kâr”dır. “Sermaye hırsızlık” değil mi, hırsızın malını hırsızlamakta ne beis var.
Küçük bir not: Kitap “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” der. Devrimci arkadaş; aynı şeytan, siz onun varlığını kabul etmeseniz de o size “Halkların özgürlüğü ve kardeşliği” diye gelecektir. Darbecilere, “Demokrasi ve Atatürkçülük” maskesiyle gelen de aynı şeytandır aslında.
Mesela, şeytan bir dindara, cami, Kur’an Kursu diye gelir, Alevi’ye cemevi diye, Sosyaliste devrim, dava filan bir şey söyler. Anlayacağınız herkese söyleyeceği bir şey vardır ve “o”nu, damarlarında dolaştığı ve sürekli izlediği için de, onun neden hoşlandığını ve neden korktuğunu bilir.
Unutmayalım ki, şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olmaz. Şu da var, şeytanın üzerimizde doğrudan bir yaptırım gücü yok. Ama “İnsan Şeytanları”nın var ve yaptıkları ile şeytanı bile kıskandırabilirler. Adana’da geçen gün adamın biri “Kul hakkı yedim” diye intihara kalkışmış. “Kul hakkı”, “yetim hakkı” yiyen herkes intihar edecek olsa sokaklar tamamen boşalırdı herhalde. Şeytan onu intihara yönlendirirken iki kere aldatmış aslında.
Şeytan torpil, rüşvetle iş yapanlara, yaptıranlara cami de yaptırır, cemevi de. Lösemili çocuklara yardım da ettirir. Yurt da yaptırır okul da. Bunlar işin kandırmacası, hem de bu aşağılık adamların şuuraltındaki “vicdan acısı”nı dindirmek için bu “Hayır” gibi görünen şeyler narkoz etkisi yapar.
“Kem alat ile kemalat olmaz”. Hırsızlık malla hayır da yapılmaz ibadet de. Çalıntı malın zekâtı mı olurmuş, onunla hacca mı gidilir. Kimle dalga geçiyorsunuz siz! Bunlardan kimi hayali ihracat yapar, kimi ihaleye hile karıştırır. Kimi malzemeden çalar, kimi tehdit ve şantajla götürür işini. Bu işin 40 yolu vardır. Bu aşağılık adamlar da şeytan tüyü vardır. Kazandıkları gibi harcadıkları için birileri de onu “Hayır-hasenat sahibi, cömert biri” zanneder. Oysa adamın yaptığı kaz gelecek yerden tavuk esirgememektir. Makyaj tazelemektedir. Muteber adamlara da yedir, muteber işler yaptır ki, sana da itibar edilsin. CHP iktidarda ise Atatürk heykeli diktireceksin mesela..
Bunlar kısa sürede mafyalaşır. Bir parmaklarında akik yüzük taşıyanların öteki elinin parmaklarında muşta olabilir. İkiyüzlüdürler. Çevrelerinde her tip adam bulunur. Kiralık kalemleri de vardır, tetikçiliğini yapacak mafya kılıklı birileri de vardır. İstihbaratçı, polis, siyasetçi tanıdıkları vardır. Yerken herkese sus payı vermeleri gerekir. Onun için % 20 yetmez olur zaman içinde, parti, vakıf, örgüt, cemaat, spor kulübü, bürokrasi, hemşehri derneği derken yetmez. Sırtını sağlam yerlere dayamışsan, o zaman bu iş %’likle kalmaz.. “Deveyi hamudu ile” götürürler.
Bu işi en iyi darbeci paşalar bilir. Darbeciler işgalcilerin suç ortağıdır. Siyasi emellerini onların siyasi emelleri, şahsi çıkarlarını uluslararası finans kapitalin menfaatleri ile tevhid etmişlerdir.
Basra’yı kim, niye, nasıl işgal etmişti. Bakın bunlar hangi renkten olurlarsa olsun, bunların zihniyet ikizi, suç ortağıdır.
Bir “Basra’dan Ömer” diye, o günleri anlatan bir şiir dolaştı yıllar önce internet ortamında. Ne diyordu o metinde: “Ben Basra’dan Ömer. / Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks; /
Önce “demokrasi” yağdı göklerden, / Sonra “özgürlük” geçti üstümüzden Palet palet... / Ve “insan hakları”/ namlularından, / Yüzü maskeli adamların Saniyede / bilmem kaç bin adet. / “Demokrasi” bizim eve de isabet etti, Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu. / Babamın vücudunda tam on sekiz adet insan hakları saymışlar. / Annem zaten yoktu. Ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş. / Ambargo falan dediler ya anlamadım, / çocuk aklı iste, / Sen daha iyi bilirsin... / Sizde de “barış” böyle midir Franks? / “İnsan hakları” çocukları yetim, / ve ayaksız bırakır mı orada da? / Ya demokrasi? / Güpegündüz pazara düşer mi? / Ve zenginlik. İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı? / Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da? / Babamla söylediğim son dua dilimde, / Ayaklarım hastanede, / Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar elimde kaldı... / Çocuğun var mı Franks? / Al! Çocuğuna götür onları, / Bir işe yarasın. / Kim bilir baktıkça, / Belki beni hatırlarsın. / Bu nasıl “demokrasi” Franks? Düştüğü yeri yaktı. / Merhamet hür dünyaya.. Bu kadar mı Iraktı?”
Bu harama bulaşmış politikacı, bürokrat ve iş adamları, bunların tetikçisi medya, bunların rezillikleri perdeleyen suç ortakları STK’lar, bilim adamları, cemaat liderleri, hepsi zihniyet ikizleridir aslında ve hepsi emperyalizmin işgal ordularının ve darbecilerin öncü kadrolarıdır. Keşke tövbe etseler ve yarın cehennemde kendilerini yakacak yakıta dönecek o kor mesabesindeki servet ve makamlarında kurtulsalar. Değilse zalimler için yaşasın cehennem!
Selam ve dua ile.