Bütün ibadetler, Yüce Yaratıcı ile insan arasındaki bir diyaloğu temsil eder. Mümin bir şahsiyet, hayatının tamamını Allah’ın gözetimi altında yaşadığını hiçbir zaman aklından çıkarmaz. Bu yüksek bilinç düzeyi, insanın bütün eylemlerindeki farkındalığı zirveye taşır. Bu bilinç düzeyine erişen şahsiyet, yapacağı her şeyi kendi iç dünyasında Allah’ın onayına arz eder. Rabbinden onay almadığı bir düşünceyi eyleme taşımaz. Onay alarak eyleme taşıdığı her düşünce ise ibadet özelliği kazanır. Hatta Efendimizin ifadesiyle düşüncede planlanıp da elde olmayan sebeplerle eyleme taşınamayan düşünceler dahi ibadet olarak kabul edilir. Düşünce ve eylemdeki bütün ibadetler Allah ile insan arasındaki samimiyeti artırır. Allah’ın koparılmasını yasakladığı bağlardan ilki olan “Allah-insan” bağını sağlamlaştırır. Hayatımıza anlam ve amaç kazandıran ibadetlerimiz, mümin şahsiyetin en huzurlu anlarını temsil eder. Âlemlerin Terbiyecisi olan Rabbimiz, yapmamızı emrettiği her bir ibadet ile insanı ilahi bir terbiyeye tabi tutar. Her bir ibadet bir yanımızı terbiye ederek bizleri son durağı olmayan bir tekâmül yolculuğuna çıkarır. Yapmış olduğumuz her bir ibadetin anlam ve amacını, o ibadet ile Rabbimizin bizim hangi yanımızı terbiye ettiğini kavradığımız zaman ibadetlerimizi hakkını vererek eda etmiş oluruz. Malumunuz belirli zaman dilimlerinde, belirli hareketleri yaparak eda etmiş olduğumuz namaz ibadeti en çok tekrar ettiğimiz ibadettir. Öyleyse Rabbimizin bizleri terbiye etmek için en sık başvurduğu metot, namaz ibadetidir. Allah’ın insan hayatına en aktif müdahalesi namaz ibadeti ile gerçekleşmektedir. İnsanlığın evrensel dini İslam’ın bütün peygamberlerinin getirmiş oldukları şeriatlarda namaz ve oruç ibadeti her zaman yer almıştır. Bu iki ibadetin başlangıcı, insanlığın yeryüzüne teşrif ettiği andır. Rabbimiz bütün elçilerini ve o elçilere inanan müminleri tarihin her döneminde namaz ile terbiye etmiştir.
Namaz, hakkı verilerek ikame edildiğinde insanın Allah’a yapmış olduğu en güzel duadır. Bedeni ayakta tutan omurga gibi ruhu ve şahsiyeti ayakta tutan da namazdır. Kim ruhunu ve şahsiyetini ayakta tutmak istiyorsa yapması gereken namazı ikame etmektir. Namazlarımızı diriltmeden ruh ve şahsiyetlerimizi diriltme imkânımız yoktur. Ruhunu ve şahsiyetini terbiye etmeyen bireyin, beşeriyetten insanlığa yükselme imkân ve ihtimali de yoktur. Böylesi bir bireye dünya hayatında tatmış olduğu hiçbir haz, gerçek anlamda mutmainliği ve huzuru yaşatamaz.
Kendimizi namaz ibadeti ile Rabbimize terbiye ettirmek için iftidah tekbirinden selama kadar bilinçli ve şuurlu olmalıyız. Namaz ibadeti ile ilgili Efendimizden bizlere miras kalan bazı sünnetlerini ihya etmek namazlarımızdaki bilinç ve şuurumuzun artmasına vesile olacaktır.
-Namazlarımıza vakti gelmeden belirli bir süre önce şuurlu bir abdest ile hazırlanabiliriz. Abdest anındaki şuur hali bizleri psikolojik olarak namaza hazırlayacaktır. Efendimizin abdest üzerine abdest almayı “nur üzerine nur” olarak ifade etmesi abdestin namaz için psikolojik bir hazırlığa vesile olmasından ötürüdür.
-İmkânlarımızı zorlayarak ve bütün bahanelerimizi ortadan kaldırarak namazlarımızı yeryüzünde Beytullah’ın şubeleri olan camilerde ve cemaatle ikame etmeliyiz. Camilere gitmek için atmış olduğumuz her bir adım, ruhumuzun miracımıza hazırlanmasına vesile olacaktır. Unutmayalım ki camiler dirilmeden cemaat dirilmez, cemaat dirilmeden de ümmet dirilmez.
-Namazlarımızın ardına tesbihat ve duayı mutlaka eklemeliyiz. Hiçbirimiz, kendimizi Rabbimizden bir şey istemekten müstağni göremeyiz. Öyleyse Allah’a göndermiş olduğumuz namaz zarfının üzerine adımızı yazalım ve imzamızı atalım. Tesbih ve dua bir manada bu görevi ifa eder.
-Kur’an namaz ibadetinin ifası için “ikame” kelimesini kullanır. Namazı ikame etmek, onun için özel hazırlıklar yapmak ve özel bir yer hazırlamaktır. Gerekli hazırlıkları yapmadan ve gerekli itinayı göstermeden müdavimi olduğumuz dizilerin reklam aralarında kılınacak bir namaz, ikame özelliği taşımaz. Öyleyse namazlarımıza özel bir zaman ve zemin ayırmalıyız.
Rabbimizin ilahi eğitim müfredatının uygulama metotlarının en başında gelen salat ibadeti ile yaşamımıza hayat vermek ve üstat Nurettin Topçu’nun ifadesiyle miraç muradına ermek istiyorsak, kendimizi samimi bir murakabeye tabi tutalım. Eda ettiğim namaz, bana miraç mutluğunu yaşatabilme özelliğine sahip mi? diye kendi kendimize soralım. Unutmayalım ki hayatımızın tamamına ibadet özelliği kazandırmanın yolu, namaz ibadetlerimizi canlandırmamızdan geçer.
Önümüzdeki pazar günü beş vakit namazın ümmet-i Muhammed’e farz kılınışının yıldönümü olan Miraç Kandili. Bu gecenin, namaz ibadetinin hayatımızda hak ettiği önemi görmesine vesile olması duasıyla…
Cumanızı ve şimdiden kandilinizi en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.
yeniakit