Mısır’da ‘ulusal diyalog’ ve İhvan

Hakan Albayrak

Mısır diktatörü Abdulfettah Sisi geçen ay “ülkenin içinden bulunduğu zorlu şartlarda nelerin yapılması gerektiğine dair ulusal diyalog” süreci başlattığını, hapishanelerdeki kimi muhaliflerin affını da içeren bu süreçte “istisnasız tüm siyasi partiler”in yer alabileceğini ve sürecin son safhasında diyaloga bizzat kendisinin de katılacağını duyurmuştu.

Bunun üzerine İhvan-ı Muslimin (Müslüman Kardeşler) Teşkilatının önde gelen yöneticilerinden Yusuf Neda, diyaloga açık olduklarını ortaya koyan bir açıklama yaptı.

Şöyle:

“Mısır, iyilik ve kötülüğün birbirine karıştığı ve bir neslin daha iyi bir gelecek arayışı içinde yitip gittiği yıllardan geçiyor. Mısır tarihinin bu sayfasını hoşgörü ve bağışlamayla kapatalım, zulmü sona erdirip, kadın ve erkek mahkumlar ile ailelerinin acısını dindirelim.”

Neda, geçen sene eylül ayında da Sisi yönetimiyle “ön şartsız” diyaloga hazır olduklarını bildirmişti.

Ne var ki Sisi “ulusal diyalog”un “istisnasız tüm siyasi partiler”e açık olduğunu söylerken, üstelik “Fikir ayrılıkları ‘vatan’ ilkesini bozmaz, bu vatan hepimize yeter” diye konuşurken, Sisi’nin emrindeki milletvekillerinden -Cumhurbaşkanlığı Af Komitesi üyesi- Tarık Huli, sürecin İhvan’ı kapsamayacağını, “mevcut siyaset sahnesinde” İhvan’a yer olmadığını açıkladı.

***

İhvan’a bağlı Özgürlük ve Adalet Partisi, Mısır tarihinin ilk ve tek özgür milletvekili seçimlerinde (Kasım 2011) oyların yüzde 36,6’sını almıştı.

Mısır tarihinin ilk ve tek özgür cumhurbaşkanı seçiminde (Mayıs-Haziran 2012) Özgürlük ve Adalet Partisi’nin adayı Muhammed Mursi ilk turda oyların yüzde 24,7’sini alarak birinci olmuş, ikinci turda yüzde 51,7’yle seçilmiş

Mısır’ın en büyük siyasi partisiydi İhvan’ın partisi.

Temmuz 2013’teki askeri darbeden sonra İhvan yasa dışı ilan edildi ve Özgürlük ve Adalet Partisi kapatıldı.

Ama “mevcut siyaset sahnesi”nde yer alamaması, İhvan’ın Mısır’da en geniş toplumsal tabana sahip siyasi hareket olduğu gerçeğini değiştirmez ki.

O muazzam kitlenin temayülünün yok sayıldığı bir “ulusal diyalog”, ne kadar ulusal olabilir?