Hani gençlik olarak bu beklentimizde haksız da sayılmazdık.. Öyle ya, Osmanlının yıkılması, hilafetin ortadan kalkması ve İslam birliğinin dağılmasının ardından, bunu kendisine dert edinen ciddi İslam alimleri Mısır"da ortaya çıkmış, hatta Osmanlının son bakiyesi olan bir çok alim de Mısır"a hicret etmişti.
Sonra, İslam âleminin en büyük ilim merkezi olan Ezher oradaydı.
Hepsinden de önemlisi, Osmanlı"nın ve İslam hakimiyetinin yıkılışının ardından ilk ciddi İslami hareket olan İhvan hareketi Mısır"da doğmuş, İslam âleminin bir çok yerine oradan yayılmıştı.
Türkiye"deki Müslüman gençler olarak okuduğumuz kitapların yarıdan çoğu Mısır kökenliydi. Bu kitapların yazarları bizim gözümüzde sadece birer yazar olmaktan öte, yaşantılarıyla, canlarını çekinmeden Allah yolunda feda etmiş olmalarıyla da en ideal örneklerimizdi. Yine öyledirler elhamdülillah. Hem de yeryüzünün dört bir yanındaki Müslüman gençler için böyledir. Bir Hasan el Benna, Bir Seyyid Kutup, Bir Abdülkadir Udeh ve daha bir çok isim, ümmetin yüz akıdırlar.
Evet, bütün bunlardan dolayı yıllarca bekledik durduk Mısır"dan gelecek kutlu bir haberi, bir İslam inkılabını. Nedense bir türlü gelmedi.
Fakat İslam inkılabının gür sesi hiç beklemediğimiz bir yerden, hem de hiç kimsenin tahmin edemediği bir yerden geldi. İran"dan.
Akranlarının yavaş yavaş bunama dönemine girdiği, artık evlatlarının, torunlarının bakımına alındığı bir günde bir ihtiyar adam çıktı orta yere. ABD ve Batı emperyalizmini, balkondan bir halı silkeler gibi öyle bir silkeleyiverdi ki, gerçekten neye uğradığını şaşırdı emperyalist dünya. Başta zalim İran Şah"ı olmak üzere, emperyalistlerin bütün yerli uşaklarını birer havuç söker gibi söküp söküp fırlatıverdi dışarıya.
Ulemânın meydanlara inmesi veya meydanların ulemâsını çıkarmasıydı ve halkı kanatlarının altına almasıydı bu.
Emperyalizm bu kutlu inkılabı söndürmek için elinden ne geldiyse yaptı, fakat buna muvaffak olamadı.
Gerçekleştiği günden bu yana daha da güçlenerek otuzuncu yılına giren İran"daki İslam İnkılabı, bugün dünyadaki dengelerin değişmesinde en büyük etken olmaya devam etmektedir.
Tekrar Mısır"a dönelim. Kendisinden yıllarca İslami bir inkılab beklediğimiz Mısır"ın özellikle son Gazze katliamındaki suskunluğu ümmeti kahretmektedir.
Firavunlar firavunluğunu yapıyor da, Müslüman halkın bu suskunluğu neden? Mısır Müslümanları neden kurtulamadı bir türlü firavunlarından, firavunların egemenliğinden?
Allahım, nasıl da bitmezmiş Mısır"ın Hüsnü Münafıklı yılları!
Biliyoruz, emperyalist ABD ve İsrail artık İran"da olduğu gibi Mısır konusunda gafil avlanmak istemiyor, bunun için gözünü dört açıyor. Mısır"da İslami bir inkılabı önlemek için elinden geleni yapıyor. Evet, biliyoruz, ABD İsrail"den sonra en büyük desteği Mısır"a yapmaktadır.
Fakat hiç kimse bütün bunlardan dolayı ne ABD ve İsrail emperyalizmini kınayabilir, ne de yerli firavunları.
Acaba diyorum, Mısır"daki Müslüman kardeşlerimiz Tevhid adına firavunları hedef seçme yerine, bidatlarla, hurafelerle mücadele adı altında, gariban halkla didişme yolunu mu seçtiler kendilerine? Mısır halkının genelini nedense bir türlü yanlarına alamadılar.
İran"da bu işin nasıl gerçekleştiğine baktığınızda, ulemânın hiçbir zaman gariban halkla didişmediğini, bidat ve hurafelerle mücadele adına onların üzerine üzerine gitmediğini, gariban halkı da yanlarına alarak, kendileri de onların önüne düşerek hep firavunlara hamle yaptıklarını görüyoruz.
Alev Erkilet Başer hanımefendinin yıllar önce Ekin Yayınlarından çıkan Ortadoğu"da Modernleşme ve İslami Hareketler isimli kitabını bir daha okumanızı tavsiye ediyorum.
doğruhaber gazetesi