FETÖ’yü tartışıyoruz da, FETÖ ABD’nin taşeron örgütü değil mi? FETÖ ile işbirliği suçsa, ABD ile işbirliği niçin suç olmuyor? FETÖ’ye, PYD’ye yardım ve yataklık eden kim oluyor!?.
ABD ile müttefikiz ama, ABD PKK’nın Suriye kolu PYD ile kol kola. Tamam İran, Şii koridoruna destek veriyor. Ee, ABD de “Kürt koridoru”na destek vermiyor mu? Hatta DAEŞ de onların Truva atı değil mi? ABD de stratejik ortağımız, Rusya da.. İngiltere de stratejik ortağımız Mısır da.. NATO da zaten müttefikimiz. Ama NATO ülkeleri hem FETÖ hem de PKK’yı koruyor, eğitiyor, donatıyor.
NATO’da 29 üye var. Tek Müslüman ülke biziz. Haçlı karargahında bir Müselman! 1949’da 12 kurucu ülke vardı. Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Norveç Portekiz, İngiltere ve ABD, İtalya, İzlanda. Türkiye ve Yunanistan (1952), Almanya (1955), İspanya (1982), Çekoslovakya, Macaristan, Polonya (1999), Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovaka ve Slovenya (2004), Arnavutluk, Hırvatistan (2009), Karadağ (2017). Bizimle mutlu değil hiçbiri, ama bizden de vazgeçmiyorlar. Biz de onlardan vazgeçemiyoruz bir türlü.
Garip bir durum, efendileri ile kol kola olacaksınız, kahyaları ile kavgalı.
Şimdi tekrar, ABD ile kol kola girdik gibi. Ne onlar planlarından vazgeçtiler, ne biz. Ama dün kavgalı idik, bugün dost olduk. Dün dost olduklarımızla da bugün restleşiyoruz. Yarın yine bunun tersi olabilir. FETÖ’yle bir oluyoruz BÇG’ye karşı çıkıyoruz, BÇG’lilerle birlik oluyoruz, FETÖ’ye karşı çıkıyoruz. Yahu bunların ikisi de aynı kaynaktan beslenmiyor mu!.. Bunların yok aslında birbirlerinden pek farkları. Biz İsrail ile restleşiyoruz ama, İsrail’in koruyucusu, bizim karşı çıktığımız “Yüzyılın projesi”nin ana sponsoru da ABD değil mi? Hal böyle olunca herkesle konuşuyor da, bizden biri ile ters düşünce, niye onunla tekrar konuşmayı denemiyoruz. Hatta bu yönde fikir beyan edenlere sert tepki gösteriyoruz. Sahi ABD’nin ipiyle Lazkiye’ye girebilir miyiz! Batılı ülkelerin Suriye konusunda Rusya’ya karşı bize böyle sıcak destekleri aklımı karıştırdı. Hem peynir büyük hem delik.. Bizi bir bataklığa çekip boğmaya kalkmasınlar.
ABD önceki gün bize bunu yaptı, Rusya da bize dün bunu yaptı. Görünen o ki, Suriye halkı kimsenin umurunda değil. Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Birileri ülkede krizi çözmek için orada değiller, krizin sürdürülebilmesi için oradalar. Çünkü kendi varlıklarının orada bulunması bu krizin devamına bağlı. İster misiniz bizi Haleb’e, Şam’a, Lazkiye’ye doğru çeksinler, Rusları da bize karşı kışkırtsınlar. Bu bahane ile NATO’yu bölgeye getirsinler. Türkiye’ye NATO komutası ve şemsiyesi altında, bayrağı altında burada kalacaksın, sen şu bölgede dur desinler. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya bölgede üs kurarak bölgeye yerleşsin. Türkiye ile Rusya’nın arasını iyice açsınlar. İran’ı Lübnan, Suriye ve Irak’tan temizleyeceğiz diye her yerde operasyonlar yapsınlar. Bölgede tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bakarsınız bir de “Kovid 19” belası sararlar bölgenin başına. Zaten İran’da başladı bile. Bir yandan da muhalefetin İdlip konusundaki söylemindeki sefalet insanın yüreğini burkuyor. Birileri Suriye konusunu göçmenlerin ülkelerine dönmesi ve yeni göçmen kabul edilmemesi ile sınırlı bir gündemle değerlendiriyor. Kafa şu: Bize ne Esad’dan, Suriye’den; bize ne Sisi’den, Mısır’dan!
Dünya Matruşka savaşlarının eşiğinde. Savaş, terör ve darbelerle sınırlı değil artık tehdit. Sanal savaşlar da var artık, gıda terörü de. Media tetikçiliği de. İlaç da artık tehdit/silah olabiliyor. Biyolojik savaştan söz ediyoruz bugün. Çin bu salgını bir başka ülkeden kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılar ve cevap vermeye kalkarsa bu bir anda dünyayı cehenneme çevirebilir. Nükleer savaş yanında bugün kimyasal silah da artık eskidi. Işın silahları çıktı artık. Laser silahları, RF jenaratörleri ile dünyayı cehenneme çevirmek hiç de zor değil.
Bugün Türkiye olarak, İslam dünyası olarak, bu kötü gidişe karşı söyleyeceğimiz bir söz olmalı. Ama şu halimizle “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede”..
Bakın şu erken uyarı sistemleri, radar sistemleri bugün çok da güvenilir değil. Husiler ARAMCO’yu yine vurdu. Patroid’ler niye çalışmadı? İsrail geçen yıldı sanırım, İskenderun’dan girip, Urfa üzerinden S200, S300, S400’ün üzerinden geçip Bekaa’yı vurup, geri dönüp Urfa üzerinden İskenderun’dan Akdeniz’e geçip, İsrail’e dönmüştü. İsrail’i ne yerli radarlarımız, ne Patroid’ler, Amerikan üsleri, ne de Ruslar görebildi.
Yeni silah ve savunma sistemleri bundan önce yapılanlarla kıyaslanamayacak kadar sofistike. Korkunç bir dehşet dengesi oluştu. Batının mızrağı çuvala sığmıyor artık.
Birileri Türkiye’yi zayıflatarak, köşeye sıkıştırarak teslim almak istiyor. NATO’nun planı belli. Türkiye’yi NATO şemsiyesi altına alıp, NATO’yu bölgede kalıcı kılarken, Rusya’yı ve İran’ı bölgeden çıkarmak, Suriye’de de İsrail için ve batı için tehdit oluşturmayan yeni bir rejim oluşturmak. Şii - Sünni, Kürt - Türk - Arap, Müslüman-Hristiyan bölgelerinden oluşan “yamalı bohça bir Suriye” icad etmek. Bu modeli genişleterek Irak, Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail ve Kürdistan’ı yeniden konumlandırmak. Büyük ve tehlikeli bir oyunla karşı karşıyayız. Yani bu kirli oyunla, Büyük İsrail planı ve BOP’la ulaşmak istedikleri hedefe bir adım daha yaklaşmış olacaklar.
Rusya’yı da burada köşeye sıkıştırıp, ya yanlarına almak ya da zayıflatmak isteyecekler. Ukrayna / Kırım senaryosu da bunun bir parçası. Eğer Rusya batının, ABD’nin dümen suyuna girecek olursa ona Mısır ya da Libya’da, KKTC’de daha geniş imkanları olan bir üs ikram edebilirler. Ya da Rusya’yı Balkanlar’dan, Kafkasya’dan, Hazar’dan, Baltıklardan, yumuşak karnı olan Türk dünyası üzerinden, Bering’den, Karadeniz’den sıkıştırabilirler. Suriye’de ve İran’da zor duruma düşürebilirler. İran’dan sonra Rusya’da da Kovid 19 baş gösterebilir (!) mesela!
Neyse şimdilik bir sürpriz olmazsa, 5 Mart’ı bekleyeceğiz. 5 Mart’ta Erdoğan, Putin, Macron ve Merkel bir araya gelecek. Macron hem İngiltere’nin yanında, hem NATO üyesi, hem de AB üyesi, hem de Suriye’nin garantörü. Avrupa, ABD’nin, NATO şemsiyesi altında bölgeye girişini engellemek isteyebilir. Rusya’nın da bu dengede artık bir karar vermesi gerek.
Tam böyle bir zamanda Viyana’ya Ozan Ceyhun’un atanması garib değil mi?
İdlib’de ikircikli bir oyuna gelirsek bunun iç politikada nelere malolacağını iyi hesaplamak gerek.
Bir yandan Korona, bir yandan deprem tartışmaları derken, şimdi gündemimizde artık savaş ve siyasi bir deprem anlamı taşıyan darbe konusu da gündem oldu.
Herkesin çok dikkatli olması gerek. Dünyanın gidişatı iyi değil, bölgemizin de. Hal böyle olunca bu dünyada ve bu bölgede Türkiye’nin çok iyi durumda olduğunu söylemek mümkün olmasa gerek. Siyasiler ve bürokratların ne dedikleri, ne yaptıkları kadar, bunların toplumda nasıl karşılık bulacağını da hesaplamaları gerek. Toplumda güven katsayısı çok düşük. Çünkü anlam veremedikleri bazı işler oluyor.
Ha! Bu arada Suudi Arabistan’da ARAMCO’ya Husilerden dron ve füzelerle yeni bir saldırı oldu. Patroitler uykudaydı! ARAMCO’nun yönetimine bir Amerikalı bayan üye de katıldı. Yönetimin 4’ü Amerikalı, 2 si Suudi. Yine yeni bir haber, Suudi Arabistan’da kumar turnuvası düzenlendi. Kadın-erkek karışık oynuyorlar. Suudi Arabistan özgürleşiyor!?. Niye Lübnan’a gidip Lübnanlı Hristiyan Arapları zengin etsinler değil mi? Hatırlarsanız Fetullah Gülen hocaefendi (!) de Las Vegas da bir kumarhaneye ortak olmuştu. Tabii her şey dava içindi!. Sahi Türkiye’den oraya gidip oynayanlar kimlerdi!?. Herkes Mehdiyi beklerken sanırım Deccal gelmek için sabırsızlanıyordur. Onu bölgeye geldiğinde Veliaht prens mi, Dahlan mı, Emir mi, Sisi mi yoksa Netanyahu ya da Kushner mi karşılayacak!? İçimizdeki Dahlan ve Kushner şürekasına dikkat edelim. Selâm ve dua ile..