Suriye Ulusal Koalisyonu başkanlığına seçilen eski Emevi Camii imam ve hatibi Muaz el Hatib"in, sıcağı sıcağına yaptığı açıklamalar, genelde Müslüman şahsiyetlerin, İslamcıların, özelde de saygın bir konuma sahip olan İslam alimlerinin geçmişleri ile bugünkü durumu arasında nasıl farklılıklar oluşabileceğini, geçmişte söyledikleri ile bugün söylediklerinin, geçmişte savundukları ile bugün savunduklarının, geçmişte yaptıkları ile bugün yaptıklarının taban tabana nasıl zıt olabileceğini gözler önüne seriyor.
Türkiye İslami camiası Muaz el Hatib"i fazla tanımıyordu, ta ki Suriye Ulusal Koalisyonu başkanlığına seçilinceye kadar.
Bugün Amerika ve Batı ile iç içe geçmekten sakınmayan, onlarla stratejik bir ittifak ve dayanışmanın resmini çizmekten geri durmayan İslamcılarımızın geçmişlerine, yazdıklarına, söylediklerine ve bugün yaptıklarına baktığımızda, içimize ne denli kan dolduğunu, yüreklerimizin nasıl acıyla kıvrandığını ve yaralandığını ancak Allah bilir.
Muaz el Hatib"in El Cezire ve CNN televizyonlarına yaptığı açıklamalarda sergilediği yeni duruşu ile geçmişte sergilediği duruşunu aynı sayfanın üzerine koyduğumuzda, ortaya çıkan tablo, konumu, rütbesi, sıfatı ve ünü her ne olursa olsun, bir kişinin nerelerden nerelere savrulabileceğini, geçmişte savunduğu tüm değerlerin üzerine basıp geçebileceğini fark edeceğiz.
Ne yazık ki, tarihimiz bu örneklerle fazlasıyla doludur. Öyle ki Hz. Asr-ı Saadet diye tanımladığımız dönemde de olduğu üzere, vaktiyle Hz. Resulüllah ile birlikte olup, onun bayrağı altında onunla cephelere giden sahabeler içinden bile bunun örneklerini görebiliyoruz.
Bu yazıyı okuyan kardeşlerimiz, bu ifadelerimizle neyi kastettiğimizi elbette merak edecekler ve Muaz el Hatib"in geçmişte neler söyleyip yazdıklarını, neleri savunup yaptıklarını öğrenmek isteyeceklerdir.
Ben sadece küçük bir mukayese olması için, El Hatib"in kendi resmi sitesinde yer alan yazılarına ve çalışmalarına genel bir göz attığımda, kardeşlerimle nelerle karşılaştığımı bir ibret vesikası olması dileğiyle paylaşmak istiyorum.
Bugün El Hatib"in Suriye rejim muhalifi olmasını ve bu rejimin yerine İslami bir yönetim kurulmasını talep etmesini asla kınama durumunda olamayız. Zaten her bir müslümanın arkasında duracağı yegane yönetim biçimi kuşkusuz ki, özgür, bağımsız, Batı emperyalizmi ve siyonizm karşısında direnen İslami ve adil bir Suriye yönetimidir.
Kur"an-ı Kerim ve Siret-i Nebevi bize mukkades bir hedefe doğru yürürken, takip etmemiz gereken yolun da sahih olması gerektiğini, zorluklarla, eziyetlerle, ağır bedellerle karşılaşsak da, değerlerimizi, kutsallarımızı, şiarlarımızı çiğneyip geçmememiz gerektiğini öğretiyor.
Bu cihetle, Muaz el Hatib"in Suriye rejimine karşı olmasını değil, bu rejim karşıtlığına, -kendisinin daha önce "şer" ve "ahlaksızlık" olarak tanımladığı- batılı güçlerin kirli ve şeytani iradesini bulaştırma çabasını kınıyor ve buna tepki gösteriyoruz.
Zira, bugün kendisi ABD ve Batı ülkeleri ile Suriye rejiminin yıkılması için yoğun bir uğraş içine girebiliyorsa, tarihin bir cilvesi olarak, kendisinin daha bir yıl önce kendi sitesine yüklediği (Rol of İnternational Politics in Inciting Secterian Strife and Islamic Consciousness Toward Secterianism) "Mezhepçilik Çatışmalarının Çıkarılmasında Uluslar arası Siyasetin Rolü ve Mezhepçiliğe Karşı İslami Şuur" başlıklı yaklaşık 60 sayfalık yazısında savunduklarını nasıl bir çırpıda çiğneyip geçebildiğini dün "ahlaksız" ve "şer" olarak tanımladıklarını bugün niçin bağrına basıp kucakladığını kendisine sormamız gerekiyor.
...
Yazımızın ikinci bölümünde, Muaz el Hatib"in bu yazısından belli bölümleri aktararak, bu ibret sahnelerini ortaya koymaya çalışacağız.
Kaldığımız yerden devam etmek üzere, yazımızı şimdiden Hz. Resulüllah"ın şu hadis-i şerifiyle bitirelim:
"İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben Havzın başına sizden önce geleceğim. Bana sizden bazı kimseler yükseltilip (gösterilecek). O kadar ki, eğilsem onları tutarım. Ama hemen geri çekilecekler.
"Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım!" derim. Ama bana: "Senden sonra bunların ne bid'alar yaptıklarını sen bilmezsin!" denilir. Ben de: "Dini benden sonra değiştirenler rahmetten uzak olsun, rahmetten uzak olsun!" derim."
Buhari, Rikak 53, Fiten 1; Müslim, Fezail 32, (2297).
Devam edecek...
nureddin@velfecr.com