Mücahit Gültekin: Bir an olsun durup düşünün, sizin sevginizi ve nefretinizi kim yönetiyor?

İslami Analiz yazarı Dr. Mücahit Gültekin, Suriye konusunda oluşan ihtilaflara karşı uyardı.

slami Analiz yazarı Dr. Mücahit Gültekin, Suriye konusunda oluşan ihtilaflara karşı uyardı. İslami camianın saygın isimlerinden Gültekin, Halep’teki sürece muhalif duran herkesi “ İran’cı, Şii” diye yaftalayan güruha bazı sorular yöneltti ve dikkat çeken açıklamalara imza attı.

Mücahit Gültekin, sosyal medya hesabından şunları kaydetti:

"10 yılı aşan Suriye meselesinde Türkiye’de bir Kasım Süleymani ve Hasan Nasrallah nefreti oluşturuldu. İktidar çevreleri en çok bu iki isimden nefret etti. Nihayetinde birini ABD, diğerini de İsrail vurdu. Bir an olsun durup düşünün, sizin sevginizi ve nefretinizi kim yönetiyor?

Tekrar tekrar aynı suçlamaları yapıp duruyorsunuz: İrancı, Şii vs. Sebep şu: Bazı siyasi olayları sizinle aynı pencereden okumuyor oluşumuz.

Başkalarını bilemem, benim için siyasi olaylar “mezhep” ya da “etnisite” kriterleri merkeze alınarak yorumlanacak olaylar değil. Örneğin, Bağdat Paktı’ndaki İran’a hasımım. 1950’lerde yaşasaydım İsrail’le savaşan Mısır’dan yana olurdum; Nasır’ın ideolojisini kabul etmesem de onun çabalarına saygı duyardım. Bunun hangi ülke olduğunun da önemi yok. Mezhebinin ya da etnisitesinin önemi yok. İran’ı ya da Hizbullah’ı savunuyor oluşumuz, bölgemizdeki NATO düzenine karşı oluşumuzdandır. Bölgemizdeki Batılı emperyalist hegemonyaya karşı oluşumuzdandır.

İsrail’le savaşın bayrağını kim taşıyorsa onun yanındayım; ister Venezuela olsun, isterse Malezya. Stratejik önceliğimizin bu olması gerektiğine inanıyorum. Siyasi bir olay gerçekleştiğinde tarafların mezheplerine ya da etnisitelerine bakmıyorum; dinlerini ve dillerini öncelemiyorum. Bu olay NATO’nun, ABD-İngiltere-İsrail’in lehine mi aleyhine mi diye bakıyorum. Bunu her zaman doğru belirliyorum diye bir iddiam yok. Kategorik olarak her olayı siyah-beyaz şeklinde de sınıflandırmıyorum. Pek çok olay zaten bir derece, bir ağırlık meselesi. Görebildiğim kadarıyla tarafımı belli etmeye çalışıyorum. Bana göre yanlış gören birini de etiketleyip, damgalamıyorum. Hainlikle filan suçlamıyorum. Hainlik yapanlar varsa da Allah’a havale ediyorum.

Suriye meselesini de ta en başından bu yana ABD ve İngiltere başta olmak üzere emperyalist ülkelerin bölgemize müdahalesi olarak gördüm. Bunu kanıtlayacak onlarca örnek oluştu yıllar içinde. Durum bugün de böyledir. Suriye’nin yıkılması ya da parçalanması Filistin direnişine vurulacak büyük bir darbedir.

Diğer taraftan bu meselenin ezilenler arasında ayrılık oluşturmasından derin bir acı duydum, duyuyorum. Yine de Suriye meselesinde aynı düşünmesek de aynı düşündüğümüz başka meselelerde birlik olabileceğimize de inandım. Tabii ki benim inanmam bir şeyi değiştirmiyor, diğer kişilerin de inanması gerekiyor.

Özetle, bizler umutları, özlemleri, merhametleri ve öfkeleri düşmanımız tarafından çokça kullanılmış bir ümmetiz. Tarihimiz bunun acı örnekleriyle dolu. Rus uçağını düşürdüğümüz günleri hatırlayın. Nasıl da kahramanlık nutukları atılıyordu. Bunun yanlış olduğunu bir arkadaş grubu içinde söylediğimde şiddetle karşı çıkılmıştı. Ama sonra bu olayın FETÖ iddianamesine girdiğini gördük. Başka örnekler de verebiliriz ama gerek yok.

Birbirimizi yeterince gaza getirdik. Sonuç ortada: Filistin’de soykırım devam ediyor. İsrail’le ilişkilerini kesememiş bir ülkede yaşıyoruz ve hala NATO müttefikiyiz. Bizim yüzleşmemiz gereken gerçek bu. Hoşumuza gitmese de gerçeğimiz bu."

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump diye biri!
Abdurrahman Dilipak: Hz. Süleyman ve karınca
Abdurrahman Dilipak: Suriye’de neler oluyor?
Abdurrahman Dilipak: AB karnemiz!
Abdurrahman Dilipak: Çerkez halkları üzerine