Müftülüğün Vaizeler Korosu Erkeklere Konser Vermiş!

Müftülüğün Vaizeler Korosu Erkeklere Konser Vermiş!

ZAMAN gazetesinde (internet, 18 Nisan 2008) okudum. Başlık şu: "Vâizelerden Kutlu Doğum Konseri". Tafsilatı:

- İstanbul Müftülüğü Türk Tasavvuf Musikisi Kadınlar Korosu, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle özel bir konser vermiş. Koro elli kişilikmiş.

- Peygamber sevgisini ilahî ve kasidelerle anlatan kadın korosu izleyenler tarafından büyük ilgi görmüş.

- Konserde duygulu anlar yaşayan İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, başörtülü bayanların konser vermesinin medya tarafından eleştirilmesinin çok yanlış olduğunu söylemiş.

- Çağrıcı, "Dininin buyruğu olarak giyinmiş başörtülü kadınların konser verdikleri için eleştirilmeleri çok büyük haksızlık..." diye konuşmuş.

- Müftülük kadınlar korosu, sınavla alınmış ve özel olarak yetiştirilmiş 50 vaize ve Kur"an öğreticisi kadından oluşuyormuş.

- Müftü Mustafa Çağrıcı, din ile sanatın ikiz kardeş gibi kabul edilmesi gerektiğini beyan etmiş.

- İstanbul"un ilk ve tek bayan müftü yardımcısı Kadriye Erdemli, müziğin İslâm"ın her alanında var olduğunu belirtmiş,

- Kadriye Erdemli, "Ezan zaten kendi başına müzikli bir tebliğdir" demiş.

- Kadriye hanımdan başka bir inci: "Yıllar boyu İslâm, müzikle gönüllere kazınmıştır."

Yukarıda anlattığım hadiseyi Kitabullaha, Resulün sünnetine, fıkha, şeriata bağlı bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak protesto ediyorum.

1. Başları örtülü de olsa vaizelerin ve kadın Kur"an öğretmenlerinin erkeklere konser vermeleri dinimiz tarafından yasaklanmış ve haram kılınmıştır.

2. İstanbul Müftülüğü 1400 yıllık İslâm tarihinde görülmemiş böyle bir bid"ate imza attığı için büyük bir günahı irtikab etmiş, korkunç bir "dinde yenilik ve dinde reform" kapısını açmıştır.

3. Bu yapılan Kur"an"a, Sünnete, icma-i ümmete, Şeriata, fıkha, ahlâk-ı islâmiyeye, tasavvufa aykırıdır.

4. Yakın tarihlerde, rakı içip demlenen bir Dede, kadın ve erkek semazenleri birlikte döndürmüştü.

5. Zaman gazetesini, bu haberi övücü bir üslupla verdiği için kınıyorum. Böyle bir şey dine uymaz.

6. Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı bu bid"ati derhal önlemeli, erkeklere konser veren vaizeler ve Kur"an öğretmeni kadınlar korosunu dağıtmalıdır.

7. Böyle bir koro sadece ve sadece kadınlara konser verebilir mi? Bu husus ehliyetli, liyakatli, icazetli, takvalı bir müftüler heyeti tarafından karara bağlanmalıdır.

8. Bu hususu resimleriyle birlikte, İslâm dünyasının 25 ifta makamına (fetva veren ulemasına ve ulema heyetlerine) bildirerek fetva isteyeceğim.

9. "Ezan zaten kendi başına müzikli bir tebliğdir" sözü çok tartışılacak bir fikirdir. Ezan elbette güzel sesle ve nağmeli olarak okunacaktır ama o asla bildiğimiz müzik değildir.

10. Din ile sanatın ikiz kardeş gibi oldukları iddiası bir müftüye yakışmaz. Din asıldır, sanat ona yardımcıdır. Bu ikiz kardeşliği kim çıkarttı? 1400 yıllık İslâm tarihinde böyle bir söz edilmiş midir?

11. İstanbul Müftülüğü hayırlı bir dinî hizmet yapmak istiyorsa, şehirdeki üç bin camiden günde beş kez güzel ezanlar okunması için çalışsın, ezan kursları açsın, müezzinlere ders verdirsin. Yine namazlarda kıraatin düzgün olması için çalışsın.

Din iman, şeriat elden gidiyor... Ülkede korkunç bir irtidat cereyanı var. Yüce dinimize her taraftan saldırılıyor. Fısk, fücur, bid"at, nifak, fitne, fesat, küfür, şirk almış yürümüş... Bunlarla gereği gibi mücadele edilmiyor. Onun yerine vaize ve Kur"an kursu kadın hocalarına müzik eşliğinde ilahî okutuluyor. Hem de erkeklere...

Sanırım bu hareket de dinlerarası diyalog ideolojisinin zehirli meyvelerindendir.

Sevgili Peygamberimizin (salat ve selam olsun O"na) ruhaniyeti böyle şeylerden hoşnud olmaz.

Dindar Sünnî Müslümanlar böyle dehşetli bid"at ve günahları protesto etmezler, üzerlerine vacip olan emr-i maruf ve nehy-i münker farizasını yerine getirmezlerse tokatlara hazır olsunlar.

Rühbanları Putlaştıranlar Sapıktır!..

İslâm"da mezhepler, meşrebler, tarikatlar, cemaatler, gruplar, hizipler, fırkalar amaç değil, araçtır.

İslâmî hizmetler, yukarıda saydığım araçları amaç haline getirerek yapılamaz.

Amaç İSLÂM"dır, İslâm"ın ana değerleri şunlardır;

İMAN... KUR"AN... SÜNNET... ŞERİAT... FIKIH... AHLÂK/TASAVVUF... ÜMMET... İMAMET...

Nakşibendî tarikatı Nakşiliğe hizmet etmez, yukarıda saydığım değerlere hizmet eder.

Risale-i Nur camiası da bunlara hizmet eder.

Hiçbir cemaat, tarikat, hareket dinle özdeş hale getirilemez.

Kendi şeyhini, liderini, hocasını, hazretini, muhteremini Hazret-i Peygamber"den üstün görür gibi hareket edenler sapıktır.

Peygambere saldırılınca ses çıkartmayan, kendi şeyhine veya hocasına saldırılınca aşırı tepki gösteren katmerli sapıktır.

Allah katında bir mü"minin derecesinin üstünlüğü takva iledir; şu veya bu tarikata mensubiyet ile değildir.

Kendisinde tarikat ve hizip asabiyeti olup da Ümmet şuuru (bilinci) olmayan Müslüman olgun değildir, cahil ve nakıstır.

İslâm"da din ulularını erbab haline getirmek, onları putlaştırmak büyük günahtır, şirktir.

Kendi şeyhlerini, reislerini, hocalarını Hazret-i Peygamberden daha fazla övenler sapıktır, dengesizdir.

Hiçbir gerçek din büyüğü böyle övgüleri kabul etmez.

Bu devirde hiçbir din büyüğü Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) ayağının tozu olamaz. Büyük olmanın, hürmete layık olmanın birinci şartı budur.

Peygamberler dışında hiç kimse masum değildir. Kendi dinî reislerini ismet sıfatıyla muttasıf görenler Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi dışına çıkmış olurlar.

Gerçek din büyükleri övgülerden memnun olmazlar, övgü talep etmezler. Onların övgülere ihtiyacı yoktur. Bütün hamdler, senalar, övgüler Allahü Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine mahsustur.

Yaratıklardan maddî veya manevî ücret isteyen ve bekleyenler din büyüğü değildir. Din büyüğü, hizmetlerinin ücretini mahlukattan değil, Haliq"tan bekler.

 

vakit