Türkiye'nin yeni Ortadoğu siyasetini ABD'nin dizayn ettiğini ileri süren komplo teorisyenlerine inat, Başbakan Erdoğan, Tahran'da, 'Doları-avroyu bırakalım, Türk ve İran parasıyla alışveriş edelim' dedi"
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Erbil'de, dağların bizi ayırdığı günlerin geride kaldığını, dağların bizi artık birleştireceğini müjdeledi"
Şam ve Bağdat'tan sonra Tahran ve Erbil'le de "tam entegrasyon" yoluna girmiş bulunuyoruz.
Bu yol barış yoludur, güvenlik yoludur, istikrar yoludur, iktidar yoludur, refah yoludur, ama her şeyden evvel kardeşlik ve birlik yoludur.
Kardeşliğin altı yeterince çiziliyor mu?
'Bir vücudun uzuvları gibi olan' kardeş halklarda birlik şuurunun gelişmesi ve yayılması için yeterince gayret sarf ediliyor mu?
Hükümet erkânının bu yöndeki vurguları yeter mi kardeşlik ve birliğin ihyasına?
Kesinlikle hayır.
Kardeş bölge ülkeleri arasındaki sınırların yapaylığı gün gibi aşikâr olduğu halde, Türkiye'de halkın önemli bir kısmı (belki de çoğunluğu) bunu görmekte hâlâ zorlanıyor.
Bunu görmekte zorlanınca, hükümetin Ortadoğu açılımlarının mana ve ehemmiyetini de kavrayamıyor tabii.
"Bizi arkadan vuran Araplar" saplantısı, "Kürdistan" alerjisi, İran'la ilgili ön yargılar ve Batı'ya yazgılı olma inancı, kardeş ülkelerle bütünleşme fikrinin önünde psikolojik bir bariyer teşkil ediyor.
Yusuf Armağan'ın hazırladığı Yeryüzü Notları programı için sokağa çıkıp vatandaşlara "Sınırsız bir Ortadoğu mümkün mü?" diye soran TV-Net muhabiri 10 vatandaştan ancak birisinden "evet" cevabını alabiliyorsa, diğerleri Suriye yahut Irak'ı apayrı bir dünyanın ülkeleri gibi gördükleri intibaını uyandırıyorlarsa, hatta bazıları Fransa'yı kendilerine daha yakın görüyorlarsa, ortada ciddi bir sorun var demektir.
Bu sorunu çözmeden gerçekleştirilecek bir entegrasyon (gerçekleştirilebilirse şayet), maddi menfaatten başka bir şeye dayanmayan ruhsuz bir entegrasyon olacaktır.
Aradaki psikolojik bariyeri kaldırmak lazım.
Gönül köprüleri kurmak lazım.
Kalpleri ısındırmak lazım.
Kitlelere kardeşlik coşkusu, birlik heyecanı aşılamak lazım.
Hükümet, TRT'yi ve nazının geçtiği özel televizyonları bu iş için seferber etmeli.
Türk, Arap ve Kürt halklarının Abbasiler zamanından beri nasıl iç içe geçtiğini anlatan filmler (hem belgesel hem drama) gösterilmeli mesela"
1. Cihan Harbi'ndeki "Arap İsyanı"nın marjinal bir hareket olduğunu ve savaşın sonucu üzerinde tayin edici bir rol oynamadığını, Arapların ezici çoğunluğunun Osmanlı'ya sadık kaldığını, isyan edenlerin de genellikle Jöntürklerin ve Cemal Paşa'nın yanlış siyasetleri yüzünden isyan ettiklerini Seyyid Ahmed ve Emir Şekip Arslan gibi Arap Osmanlı kahramanlarının destansı hikâyeleri etrafında anlatan filmler gösterilmeli"
"Kuzey Irak" Kürtlerinin Anadolu'dan ayrılmamak için verdikleri mücadeleyi anlatan filmler gösterilmeli"
Dicle-Fırat havzasındaki sınırların nasıl çizildiğini, "Böl, parçala yönet" şiarıyla hareket eden Batılıların Türk-Arap-Kürt çatışmalarının temelini nasıl attıklarını anlatan filmler gösterilmeli"
Sınırların çizilmesiyle parçalanan Türk, Arap, Kürt ailelerinin acılarını anlatan filmler gösterilmeli"
Kıbrıs Barış Harekâtı, Galatasaray'ın Avrupa Şampiyonluğu ve yahut Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı'na rest çekmesi gibi hadiselerin Arap ülkeleri ve İran'da meydana getirdiği coşkuyu anlatan filmler gösterilmeli"
Türk, Arap, Kürt ve Farsların el ele vermesiyle yepyeni bir dünyanın kurulabileceğini anlatan 'gelecek projeksiyonu' mahiyetinde- filmler gösterilmeli"
Bu konular haber-röportaj ve sohbet programlarında (TARTIŞMA değil SOHBET programlarında) da enine-boyuna işlenmeli"
Ve Şam'da, Bağdat'ta, Tahran'da, Erbil'de Ramazan programları, bayram programları, kandil programları"
Balkan Türkleri, Boşnaklar, Arnavutlar, Torbeşler tamam, Kerkük ve Halep Türkleri de tamam; biraz da Araplara, Farslara, Irak Kürtlerine kilitlensin kameralar"
Bugüne kadar Erbil'in sadece Barzani'sini ve peşmergelerini gösterdiler, biraz da camilerini, tekkelerini, kahvehanelerini, bizim evlerimize benzeyen evlerini göstersinler; Erbilli bir Kürt amcanın / teyzenin muhabbetini getirsinler ekranlara, vecd ile secdeye kapanan poşulu bir cemaat getirsinler, sokakta neşeyle oynayan Kürt çocukları getirsinler; onların bizimle aynı olduğunu, bizim onlarla aynı olduğumuzu, onlar ve biz diye bir şeyin olmadığını, bir olduğumuzu göstersinler.
Petrol ve doğalgaz boru hatlarının önemini yadsımıyorum, ama muhabbet hatları kurulmazsa "entegrasyon"un tadı-tuzu olmaz.