Suriye İslam Ordusu (Ceyş-ul İslam) komutanı Zehran Alluş, dört yıldır süren savaş ve Suriye'nin geleceği hakkında Amerikan "The Daily Beast" sitesine bir röportaj verdi. IŞİD ile mücadelede Rusya'nın desteğine ihtiyaç duymadıklarını belirten Alluş, Fransayla ve diğer taraflarla işbirliğine hazır olduklarını belirtti.
Amerika'nın Suriye'deki güçsüz gruplara destek olduğunu vurgulayan ve krizi bitirmek için bir adım atmadığını belirten Alluş, İsrail meselesini Esad'ın devrilmesinden sonra ele almaları gerektiğini söyledi.
Amerika'nın Suriye'deki güçsüz gruplara destek olduğunu vurgulayan ve krizi bitirmek için bir adım atmadığını belirten Alluş, İsrail meselesini Esad'ın devrilmesinden sonra ele almaları gerektiğini söyledi.
İşte o röportaj:
The Daily Beast: İslam ordusu nasıl ortaya çıktı? Kendinizi Suriye'li bir ordu mu yoksa İslami bir ordu olarak mı tanımlıyorsunuz? Bir bayrağınız var mı? Öncelikleriniz nelerdir?
Zehran Alluş: Ceyşul İslam diğer devrimci güçler gibi rejimin barışçıl gösterilere sert müdahalelerinden sonra oluştu. Silahlanmak ve rejimin uyguladığı vahşete karşı halkı korumak için bu bir zorunluluk olmuştu.
Kimlik olarak da kendimizi devrimi destekleyen Suriye'liler olarak tanımlıyoruz, bu yüzden de düşmanlarımızı ve dostlarımızı rejimden veya muhalefetten yana olmasına göre belirliyoruz.
Bayrak olarak da kendimize ait sadece ismimizin yazdığı bir bayrağımız var ama bunu Özgür Suriye bayrağına bir alternatif olarak görmüyoruz.
Önceliklerimize gelecek olursak da, hepimiz ülkemizi dikta ve terör projelerinden kurtarmak istiyoruz.
TDB: Daha önce verdiğiniz bir röportajda Cebhetül Nusra'dan yani El-Kaide'nin Suriye ayağından bir farkınız olmadığını söylemiştiniz? Kendi imamlarınızla Nusra'nın imamlarının uyuştuğunu belirtmiştiniz. Bu El-Kaide'den ideolojik olarak bir farkınız olmadığı şeklinde yorumlanabilir mi?
ZA: O zamanlar Nusra imamlarından Ebu Maria el-Kahtani'ye atıfta bulunmuştum. Ebu Maria'nın mutedil bir tarafı olduğunu görmüştük ve biz de bu çabaları teşvik etmek istedik. Fakat şimdi Nusra'nın farklı imamları var ve birçok konuda, düşünce ve fikir bağlamında bizim imamlarımızla uyuşmuyorlar.
TDB: Peki Ahar-ul Şam ile ilişkileriniz nasıl? Neden siz de Esad'a karşı kurulan Fetih Ordusunda yer almadınız?
ZA: Ceyşul İslam, Ahrar-ul Şam'ın ve Esad'a karşı savaşıp IŞİD'in tekfirci mantığını da reddeden tüm devrimci güçlerin yanında durur. Bu soruyu sizin onlara sormanız lazım. Fetih Ordusunun bileşenlerinden birinin IŞİD ile bağlantısı olduğunu ve bize karşı lobi faaliyeti yürüttüğünü duydum.
TDB: Ceyş-ul İslam'ın neden IŞİD, El-Kaide ve seküler gruplar gibi çok farklı kesimlerden düşmanları var?
ZA: Genel olarak Ceyş-ul İslam'ın yapılan eleştirilere karşı bir itirazı yok, tam aksine bir vizyon barındıran ve bizi geliştirecek her türlü eleştiriye açığız. Fakat herkesi tatmin etmediğimiz için çok haksız eleştirilere de maruz kalıyoruz. Kendi kişisel çıkarlarına hizmet etmediğimizi hisseden ve yaptığımız işten nefret eden insanlar hep oldu, bunlar bizi acımasızca eleştirmeye devam edecektir. Bize göre propagandayla veya karşıt propagandayla vakit kaybetmek yerine, kendi işimize bakmalı ve çalışmalıyız.
TDB: Razan Zeytune'nin kaçırılması ile ilgili size yönelik suçlamaları yanlış buluyor musunuz, veya onu kaçıranlar tutuklandı mı?
ZA: Razan Zeytune meselesi Ceyş-ul İslam'ı karalamak için çok kullanıldı. Birçok insan Razan Zeytune'nin Doğu Guta'ya geçişinin Ceyşul İslam tarafından, yöneticilerden şehit Muhammed Adas aracılığıyla kolaylaştırıldığını bilmiyor. Zeytune'ye onu korumayı teklif ettik çünkü onun yaptıklarından rahatsız olan çok fazla kişi vardı, ancak o kendi başına hareket etmeyi tercih etti. Neden onun bölgeye girişini sağlayıp daha sonra kaçıralım ki? bu çok mantıksız. Onu kaçıranların tutuklanmasına gelecek olursak, böyle bir şey de olmadı. Ancak onu kimlerin kaçırdığını öğrenirsek direk yargılanacaklar.
TDB: Kontrol ettiğiniz bölgelerde Şeriat kanunlarını mı uyguluyorsunuz? Demokrasi ve Suriye'nin geleceği hakkında görüşleriniz nelerdir?
ZA: Ceyş-ul İslam kontrol ettiği bölgelerde yargıya müdahale etmiyor ancak yargı konseylerinde temsilcilerimiz var. Yargı konseyinde bizim çeşitliliğimizi gösteren çok sayıda şeyh ve hukukçu bulunuyor. Yargı kurumlarının üstünlüğüne inanıyoruz.
Demokrasiye dair eleştirilerimde, insanların yalanlarla uyguladıkları manipülasyonlara ve bunun nasıl olumlu gösterildiğine atıfta bulunuyorum. Esad'ın demokrasisi, Baas'ın çoğulculuğu veya IŞİD'in İslamcılığı bunun bazı örnekleri. Demokraside batının çifte standartları uygulanıyor. Batı ülkelerinde demokrasi halkın maslahatı için kullanılırken, bizim ülkelerimizde uygulanan demokrasi ise dış güçlere hizmet edecek ajanların başa gelmesi için kullanılıyor. Suriye'nin geleceği bahsi ile ilgili ise; Esad'dan sonra ülkenin gerekli beceri ve niteliğe sahip teknokratik bir organ tarafından idare edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Suriye'nin mezhepsel veya partizan bir şekilde yönetilmemesi gerektiğini, Suriye halkının çeşitliliğini temsil eden teknokratik bir yapı ile yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca kendimizi İslamcı olarak tanımlamıyoruz, biz Müslümanız.
TDB: Guta'da yer alan Erbin'de çok sayıda Hristiyan yaşıyor. Bölgenizdeki Hristiyanlara nasıl davranıyorsunuz? Hristiyanların Esad yönetimini istedikleri doğru mu?
ZA: Hristiyanlar Suriye'de asırlardır yaşıyor, ve Suriye'nin aydınlatılmasına çok katkıda bulunmuşlardır. Suriye devrimi, dinlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin eşitliğini hedefliyor. Hristiyanların yaşadığı sefaletin en büyük müsebbibi Esad rejimidir. Esad rejimi, Suriye Hristiyanlarına karşı çok fazla baskı uyguladı, Esad'ın sözde sosyal-ekonomik poltikalarına karşın ülkeyi terk etmeye ve şirketlerini kapatmaya zorlandılar.
TDB: 4 yıldır kuşatma altında bulunuyorsunuz, bölgenizdeki insanlara nasıl hizmet sunuyorsunuz?
ZA: Esad açlıktan ölümleri ve kuşatmayı bir yöntem olarak kullanıyor, bu şekilde kazanabileceğini düşünüyor. Guta'da su va tarım kaynaklarımız bulunuyor; Guta halkından birçok alanda çalışabilecek profesyoneller var. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için her türlü yöntemi deniyoruz, ancak bizden çok Guta halkının emekleriyle bir şekilde hizmet sağlanıyor. Kuşatma sebebiyle halkımız bir çok temel ihtiyaçtan tabi ki mahrum kalıyor. Bu da maalesef insani yardım logoları taşıyan dünya kurumlarının gözü önünde gerçekleşiyor.
TDB: İnsanlar size neden diktatör diyor? Size karşı yapılan gösterilerin arkasında nasıl bir sebep var?
ZA: Diktatörlük, birinin kendi fikirlerini zorla kabul ettirmesi demek, Guta'da birçok sosyal ve politik faaliyet yürüyor, insanlar protesto için özgürce bir araya gelebiliyor ve istediklerini yazabiliyorlar. Biz Ceyş-ul İslam muhaliflerini de koruyoruz ve farklı fikirleri kabul ediyoruz. Doğu Guta aktivistler ve sıradan insanlar için açık ara en güvenli bölge. Medya bölgedeki durumu görmek için her zaman gelebiliyor. Doğu Guta'da beni eleştiren çok fazla insan var ve hepsi güvenli bir şekilde yaşıyorlar. Birçok kişi savaşın ve kuşatmanın yansımalarından muzdarip, ve kaçakçılık tünellerini kontrol eden grupları protesto ediyorlar, bizim kontrolümüzde herhangi bir tünelin olmadığını da herkes biliyor.
Ceyş-ul İslam'a karşı yapılan bazı gösteriler IŞİD'li tutsakların aileleri tarafından serbest bırakılmaları için yapılıyor. Dünyada hiçbir devlet suçluları protestoların baskısıyla serbest bırakmaz.
TDB: Suriye'deki birçok bölgenin aksine, IŞİD Guta'da herhangi bir yeri kontrol edemiyor. Bunun sebebi nedir?
ZA: Bizim bölgemizde yaşayan insanların çoğu muhafazakardır, radikal değiller. Buradaki okullarda dini eğitim veren çok sayıda Müslüman bilim adamımız var. Guta halkı ilmi açıdan da geliştirilerek, radikalleşmeye karşı korunuyor.
Guta'yı Esad güçlerinden aldığımız zaman birçok insan kaybettiklerini yakınların acısını yaşıyor ve Esad'dan intikam almak istiyordu. Radikalleşmeye karşı buradaki insanları Müslüman bilim adamlarıyla eğittik, ve Esad zulmüne karşı verilecek cevabın bu olmadığını söyledik.
TDB: Kalemun'da, Kuzey Suriye'de IŞİD ile savaştınız ve bu savaşta çok fazla insanınızı kaybettiniz. Fakat batı ülkeleri size herhangi bir destekte bulunmuyor ve projelerinde yer vermiyorlar, neden?
ZA: IŞİD Suriye devrimine ait değildir. Esad bu yapıyı en kritik zamanda kullanarak devrilmekten kurtuldu. Suriye'ye dışarıdan militanlar gelmesine rağmen Esad güçsüz bir durumdaydı, IŞİD onun rejimini kurtardı. Devrim komutanlarını öldürdü ve Esad ile savaşmak yerine Özgür Suriye Ordusu'nun bileşenlerine saldırdı. IŞİD Suriye halkını kafirlikle suçladı ve kurtarılmış bölgelerde büyük sorunlara sebep oldu. Aylar sonra zaten tüm devrim güçlerine karşı savaş ilan ettiler.
Biz Batı'nın IŞİD'i bölgede görmekten memnun olduğunu düşünüyoruz, özellikle de Esad'ın kırmızı çizgileri geçip kimyasal silah kullanımından sonra üzerine düşen ahlaki yükümlülükleri yerine getirmeyenlerin ve Suriye halkının yanında yer almayanların.
Batı, IŞİD'in Musul'da kontrolü ele almasından sonra sürece müdahil oldu. Biz IŞİD'e karşı daha önceleri savaşıyorduk çünkü İslam için ve Suriye devrimi için tehlike teşkil ettiğinin farkındaydık. Batı Ceyş-ul İslam'ın veya diğer devrimci grupların terörist olmadığını çok iyi biliyor ama rejimi yeniden kendi istedikleri gibi oluşturmak istiyorlar.
TDB: Amerika hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Suriye krizinin çözümüne yardımcı olabilir mi?
ZA: Amerika güçlü bir ülke, ve istediği takdire Suriye'deki krizin sonlandırılmasında önemli bir rol oynayabilir. Ancak mevcut yönetimi bu rolü oynamak istemiyor ve mevzu Suriye olunca çok soğukkanlı davranıyor. Esad kırmızı çizgiyi geçip kimyasal silah kullandığında etkin bir şekilde karşılık vermede başarısız oldular. Amerika istese kimyasal saldırıları durdurabilirdi, ancak umurlarında olmadı.
Amerika Esad'dan ordularını Lübnan'dan çıkarmasını istediğinde Esad bunu birkaç günde yapmak zorunda kaldı, rejim için Lübnan'da bulunmak çok önemli olmasına rağmen. ABD yöneticileri direk olarak müdahil olmak istemiyorlar, Esad'a ve IŞİD'e karşı savaşan devrim güçlerine doğrudan destek sağlayabilecek kapasitesi varken bunu yapmak yerine, Suriye'deki bazı zayıf gruplara "Bakın Suriye için birşeyler yapıyoruz" demek için destek oluyorlar.
TDB: Rusya müdahalesinden endişe duyuyor musunuz?
ZA: Rusya Esad'ı politik olarak hep destekledi ve ona silah sağladı. Rusya'nın müdahalesi Suriye'deki yıkımı ve ölümleri arttıracaktır ama tarihte de olduğu gibi dış işgalcilerin sonunda hep kaybettiğini biliyoruz.
Bu müdahalenin, rejimin; devrimcilere karşı savaşta kaybetmesinin bir sonucu olduğunu düşünüyoruz. Müdahale gerçekleşmeden önce rejim İdlib ve Şam'da çok fazla kayıp verdi. Bu kayıplar rejim taraftarlarında büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve Rusya'yı direkt olarak müdahil olmaya itti.
TDB: Rus Hava Kuvvetleri Ceyş-ul İslam'ı hedef alıyor mu? IŞİD ile savaşta Rusya ile işbirliği söz konusu olabilir mi?
ZA: Rusya Ceyş-ul İslam mevkilerini bir süre bombaladı ancak daha sonra buna son verdi. IŞİD ile savaşmak için ise onların desteğine ihtiyacımız yok.
TDB: Elinizde İsrail sınırına yakın bölgeler bulunuyor. İsrail ve İsrail-Filistin savaşı ile ilgili bir planınız var mı?
ZA: Bu ve diğer dış poltika ile ilgili konular Esad rejimi çekildikten sonra ve yeni bir Suriye hükümeti kurulduktan sonra ele alınmalı.
TDB: Batı'daki şiddet eylemlerini ve Cihad'ın dışarı taşınmasını destekliyor musunuz?
ZA: Rejimin bize bütün dünyanın gözü önünde uyguladığı zulümden sonra biz silahlanıp kendimizi savunmak zorunda kaldık ve kimse bizim insanlarımızı kurtarmak için müdahalede bulunmadı. Biz ise dünyanın neresinde olursa olsun, kimin kurban veya kimin saldırgan olduğuna bakmaksızın tüm şiddet eylemlerini kınıyoruz.
TDB: Guta kuşatma altındayken Türkiye'ye gittiğiniz görüldü, rejim ile herhangi bir görüşme yaptığınız veya anlaştığınız doğru mu?
ZA: Eğer ben veya başka bir devrim lideri kuşatma altındaki alanlar dışında rejim ile görüşüyorsak o halde rejime karşı savaşan kim? Kurtarılmış bölgeleri savunan kim? Rejim askerlerini her gün öldürenler kim? Eğer rejim ile koordinasyon halindeysek, neden hala bölgelerimizi kuşatıyor ve bizi bombalıyor?
Bu tür dedikodular IŞİD tarafından Ceyş-ul İslam'a zarar vermek için yayılıyor, ancak bunları aklı başında insanlardan duymayı kabul edemiyorum. Tabi ki kuşatma altındaki alanlardan çıktığımızda izlediğimiz gizli yolları kimseye söylemeyeceğiz, istedikleri ve hedefledikleri de bu. Ülkenin kuzeyinden güneyine nasıl gittiğimiz hakkında IŞİD tarafından yakalanıp öldürülmemek için bilgi veremeyiz. Şehit verdiğimiz savaşçı ve komutanlarımız ve Guta sınırlarında rejimin binlerce paralı askerinin ölmesi bizim samimiyetimizin en güçlü kanıtı.
TDB: Guta rejim saldırıları nedeniyle çok büyük kayıplar verdi, orayı IŞİD'den ve Esad'dan korumayı başardınız, ve tüm savaşçılarınızın Suriyeli olduğunu söylediniz. Guta'nın güvenli bölge olabileceğini ve mültecilerin buraya geri gelebileceğini düşünüyor musunuz? Bunun için neye ihtiyacınız var?
ZA: İlk olarak Guta ve Suriye'deki diğer muhalif bölgelerin Esad'ın savaş uçakları ve helikopterlerinden önlemek amacıyla uluslararası toplumun buraların uçuşa yasaklı bölge ilan edilmesi yönünde baskı uygulaması lazım. İkinci olarak, Guta'daki kuşatmanın kaldırılarak bölgeye yiyecek ve ilaç girmesini sağlamak lazım. Bunun hemen yarın olmasını beklemiyoruz. Bunun için farklı taraflardan uluslararası düzeyde çaba harcanması gerekiyor. Uluslararası toplumun, sessiz kalmalarının kefareti olarak sunabileceği iki husus bunlar.
TDB: IŞİD'in Paris'e yönelik saldırıları bu yapının, güçlü bir ülke için bile tehdit olabileceğini gösterdi. IŞİD henüz sadece Suriye'lilere saldırırken bu tehlike hakkında uyarıda bulunmuştunuz. IŞİD'e karşı Fransa ve Arap ülkeleriyle işbirliği yapmaya hazır mısınız?
ZA: IŞİD'e karşı savaştık, onları Guta ve Barze gibi bölgelerden çıkarmayı da başardık. Kalemun'da diğer devrimci güçlerle işbirliği yaptık, kuzeyde ise hiçbir destek almadan savaştık. Yine de haklarını alma mücadelesinde halkımıza yardım etmeye hazır herhangi bir tarafla işbirliği yapmaya hazırız.
Çeviri: Ahmet Işıktekiner
İslami Analiz