Dün itibariyle İmam Hatip okullarına kayıt yaptırma dönemi başladı. Tarihi bir gün. Öyle çünkü insanlarımız bugünü çok uzun zamandır bekliyordu. Tabiri caizse iple çekiyordu. İmam Hatipler taşıdıkları eğitim misyonunun dışında sembolik anlamda da değer taşıyan bir kurum. Bu ülkenin insanlarının dinlerinden soğutulma çabalarına karşın şahlanışlarının bir örnekliği. Bir taraftan dini kontrol alma adına getirilen kısıtlamalar, diğer taraftan ise bu kısıtlamaların sonuçlarının getirdiği sıkışmışlık. Bir tarafta dini en büyük suçlu, tehdit ve dolayısıyla ket vurulması gereken bir olgu olarak algılamak, diğer taraftansa tarihi İslâm'la yoğurulmuş bir toplumun gün be gün hayatını şekillendiren kültüre ihtiyaç duyum. Düşününüz ironiyi. Dinî kitaplar toplatılmış, ulema ya asılmış, ya sürgünle susturulmuş. Dinî bilgiye ulaşım yasaklanmış. Amaç ne? Modern, batılı adam ve kadınlar 'üretmek'. Yapılan her şey buna endeksli olarak yapılıyor. Dünyanın ve daha çok da bölgenin faşistik tandanslı ruhu içerisinde de zorlayıcı uygulamalarla süreç hızlandırılmak istenmiş. Ama işin tuhaf tarafı dinden de kopulamayacağından devlet eliyle din üretimi de düzenlenmiş. Halk arasında yaygın bir anektoddur toplumsal hafızada malum, cenazeleri usul ve erkanı ile gömecek din görevlisi bile kalmamış. Dinle de olmuyor, dinsiz de olmuyor gibi bir durum yani. İstediğiniz dini yok etmekse sonuçlarına da katlanacaksınız. Ama öyle değil... Ne o, ne de o. Sonuçta din görevlisi, imam, müezzin, hatip yetiştirmek üzere devlet kolları sıvıyor. İmtihan açıyor. Sınavda sordukları sorular devletin kendi yasakladığı bilgiler! İmtihana giren din görevlisi adayları bir bir soruları cevaplıyorlar ama o devlet bu çocuklar, bu gençler nereden oldu da bu bilgileri edindiler, nerede öğrendiler demiyor... Belli ki gizli gizli öğrenmişler. Her şeye rağmen bir yolunu bulup İslâm üzere olmaya ahdetmişler.
Bu ahval içinde doğuyor orijinal adı ile İmam Hatip mektepleri. Önce kurs, sonra okul statüsünde. Halk da hücum ediyor. Sonrası hepimizin hafızasında. Adnan Menderes'e ezan üzerinden ödetilen bedel ve doksanlardaki şahlanışa sebep olacak nesillerin yetişisi. Bundan rahatsız olanların 'arka bahçe' yaftaları. Hatırlayacaksınız rahmetli Erbakan'a atfedilen bu tamlamayı aslında söyleyen o değildi. Oysa halka böyle lanse edildi. İmam Hatipler arka bahçemiz dediği.... sekiz yıllık kesintisiz eğitimi 'siyasi hayatıma mal olsa bile çıkaracağım' diyen Yılmaz'dı oysa bunun da sahibi. Onların gözünde İmam Hatipler, İslamcıların arka bahçesiydi. Oradan çıkacaktı 'muhtar bile olamaz' dedikleri Başbakan ve yüzlercesi.
Katsayı ayrımcılığının, sekiz yıllık kesintisiz eğitimin bitmesi, sekiz yıldan da daha fazla sürdü. Bu arada nesiller heder edildi, binlercesinin gelecek hayalleri belki ebediyen söndürüldü. Öyle ki önleri her yönden kapatıldı. Katsayı katliamına takılmamak adına son sınıftan önce başka okullara geçenler de katsayı engeline takıldı, yarışa geriden başladı. Ama ne yaptılar ne ettilerse olmadı, İmam Hatipliler yine okul birincisi oldu, yine dereceye girdi. Bununla daha da hırçınlaştılar, 27 Nisanlar, Balyoz, Sarıkızlara kafa yordular. Ve tabii ki ETÖ.
Ve bugün. Bugün İmam Hatip okullarına rekor düzeyde başvuru var. Öyle ki; sadece bir tanesinde, Bursa İmam Hatip'e ve sadece ilk gün yedi yüz başvuru yapılmış. Bu herkesin doğru okuması gereken bir mesajdır. Bu, İmam Hatiplerin bu ülke insanı için ne anlam ifade ettiğini anlatan bir mesaj. Bu İmam Hatiplilere nasıl bakıldığını gösteren bir mesaj. Bu İslâm'la savaşılamayacağını için için nakşeden bir mesaj.
yeniakit