Mülteci karşıtlarının nabzına göre şerbet

Hakan Albayrak

Bolu’nun “Birileri bana faşist diyecek, hiç umurumda değil” diyen CHP’li belediye başkanı Tanju Özcan, umurunda olmayan o nitelendirmeyle mütenasip işler yapmaya devam ediyor.

En son, Bolu’da evlenmek isteyen yabancılardan 100 bin lira nikah ücreti almaya karar verdiklerini açıkladı; “iki yabancı uyruklu Bolu’da evlenmesin, Bolu’ya yerleşmesin ve çoluk çocuk sahibi olmasın; 2 Suriyeli, 2 Iraklı burada evlenmesin diye”!

Tanju Özcan CHP’li ama mülteci/göçmen karşıtlığı CHP’lilere mahsus değil; ‘genel hava’ diyebileceğimiz bir hal aldı maalesef.

“Muz yiyen Suriyeliler meselesi” başlıklı yazıda (Karar, 8 Kasım 2021) vurgulamıştık, esefle tekrar edelim: AK Parti iktidarı da etkileniyor bu zehirli havadan.

Hem de “Bir sokak röportajında yer alan ‘Ben muz yiyemiyorum, siz kilolarca muz alıyorsunuz…’ söylemi sonrası yabancı uyruklu olduğu değerlendirilen kişilerce muhtelif sosyal medya platformlarından provokatif amaçlı ‘muz yeme’ eylemi içerikli video ve paylaşımın dolaşıma sokulduğu görülmüştür… 7 şahıs yakalanmış olup adli işlemlerinin tamamlanmasının ardından haklarında sınır dışı etme işlemleri başlatılacaktır…” gibi bir trajikomediye imza atacak kadar.

7 şahıs sonra 45 şahıs oldu.

Geçenlerde ‘O Suriyeliler sınır dışı edilmedi’ diye bir haber yayılınca vicdan ehli bu trajikomedi sona eriyor diye sevinmiş, Suriyeli mültecilere diş bileyenler ise sosyal medya mecralarında isyan rüzgârı estirmişti.

Bunun üzerine Göç İdaresi Başkanlığı, isyancıları sakinleştirmek için, vicdan ehlinin sevincini kursağında bırakan bir açıklama yaptı.

Açıklamanın hülasası: ‘Yanlış anlama oldu. Sosyal medyada provokatif muz görüntüleri paylaşan ve halen Geri Gönderme Merkezlerinde bulunan 45 yabancı uyruklu şahsın sınır dışı edilmesine yönelik işlemler devam ediyor.’

Mülteci karşıtlarının nabzına göre şerbet.

Bolu Valisi Ahmet Ümit’in Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı mültecilere ‘Mutfaklarda aşırı baharatlar kullanarak koku sebebiyle komşularınızı rahatsız etmeyin, saat 21.00’den sonra mecbur kalmadıkça evden çıkmayın’ diye buyurması da öyle.

İstanbul Fatih’in AK Parti’li belediye başkanı Ergün Turan’ın “İstanbul’da yaşama izni olan herhangi bir yabancı, ikamet izni olan bir yabancı, Suriyeli ya da başka memleketli Fatih’te herhangi bir ev kiralayamaz” deyip sekiz ayda yedi bin göçmenin Fatih’ten ayrılmasını temin etmekle övünmesi de öyle.

***

HABERTÜRK yazarı Nagehan Alçı’nın -geçen Cuma günü yayımlanan “Muz yemek bir deport gerekçesi olursa…” başlıklı yazısında- dediği gibi:

Muhalefetin ezici çoğunluğu göçmen karşıtlığında adeta yarışıyor. Bunun yarattığı hava vatandaşı gaza getiriyor, zaten ekonomik sıkıntılar da artarken ortam göçmenler aleyhine ısınıyor.

İktidar da bu ortamı görüp muz yiyenleri deport etmeye varacak kadar iklime kendini kaptırıyor.

Bu gidişle milyonlarca Suriyeliye on yıldan fazla süredir ev sahipliği yapan Türkiye bırakın teşekkür ve takdir almayı, onca emeğine rağmen ‘göçmen karşıtı’ olarak kategorize edilecek.

Göçmen karşıtı havanın sokaktaki vatandaşı nasıl manipüle ettiğini muz videosundaki tepkilerde görüyoruz.

Fakat buna rağmen iktidar muhalefetin önünü açtığı bu ortama kendini kaptırmamalı.

Kaptırırsa yıllardır verdiği emek, harcadığı para heba olacak.”

Hay Allah razı olsun.

Kalemine sağlık.

***

Batı ülkelerinde ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yükselişine dair mülahazalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkemizde de böyle bir rüzgârın estiği ve tıpkı Avrupa’daki bazı merkez sağ ve merkez sol partileri gibi AK Parti’nin de mülteci/göçmen karşıtlığına taviz verme eğilimi gösterdiği gerçeğiyle yüzleşerek, bu gidişi durdurma iradesi sergilemeli.

Evet, anketlere göre halkın ezici çoğunluğu Suriyelilerden ve diğer mültecilerden/göçmenlerden rahatsız; zaten oy kaybeden AK Parti bir de bu mesele yüzünden oy kaybetmek istemediği için o rahatsızlığın gereğini mümkün mertebe yapmaya kendini mecbur hissediyor ama “Biz zora talibiz” diyen de Erdoğan değil miydi?

AK Parti zora talipse, mülteci/göçmen karşıtlarının nabzına göre şerbet vermeye değil o nabzı değiştirmeye bakmalı.

İktidarın elinde onca televizyon kanalı ve gazete var; sadece o mecralardaki bir seferberlik bile zehirli havayı dağıtmaya ve genellikle yalan yanlış şehir efsanelerine dayanan mülteci/göçmen algısını değiştirmeye yetebilir.

İlk iş olarak popüler bir diziye seyircilerin anında benimseyip seveceği Suriyeli mülteci karakterler yerleştirilebilir mesela.