Hüsnühal kâğıdı, resmi dairelerce verilen iyi hal kâğıdı demektir. Yani: “Dairemizde çalışan falan kişi, iyi bir insandır. Çalmaz, çırpmaz, mesai dâhilinde özel işlerle ilgilenmez, müessesenin telefonunu özel işlerinde kullanmaz v.s” gibi konularda, çalışan insanın lehinde verilen bir rapordur.
Ne yazık ki üççeyrek asırdır, resmi dairelerde çalışan Müslümanlar için iyi hal kâğıdı tersine işletildi. Müslüman olan bir memur veya işçimiz için, bu adam namaz kılar, hanımını kapatır, çocuklarını imam hatip okulunda okutur, ayin meclislerine! Katılır v.s gibi ipe sapa gelmeyen konuları dosyalar ve ilgili mercilere vermişlerdir.
Şimdi hep birlikte Peygamberimizin zamanına dönelim ve hüsnühal kâğıdının nasıl uygulandığına bakalım.
Peygamberimizin özel hizmetlerini takip eden Hz. Enes anlatır: Peygamberimizin yanından bir cenaze geçti. Oradakiler, cenaze hakkında hayırlı bilgiler ve konuşmalar yaptılar. Bunun üzerine Peygamberimiz, üç defa “vacip oldu” buyurdu. Sonra bir cenaze daha geçti. Yine oradakiler bu cenaze hakkında, kötü sözlerle andılar. Yine Rasulullah Efendimiz: Vacip oldu, buyurdu. Orada bulunun Hz. Ömer: Ey Allah’ın Resülü, vacip olan nedir? Diye sorunca, Peygamberimiz şöyle buyurdular:
“İlk geçen cenazeyi hayırla yâd ettiniz, ona cennet vacip oldu. İkincisini kötülükle yâd ettiniz ona da cehennem vacip oldu. Sizler Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz.” Buhari. Cenaze bölümü.
Bu muhteşem hadise, mümin olan herkes için bir şeref madalyası gibidir. Niçin? Çünkü Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti ölçülerinde şahid olmak bir şereftir. Üstelik yeryüzünün tamamında, müminler şahitlik yapmada yetkili kılınmıştır.
Merhum Necmettin Erbakan öldüğünde, milyonlarca mümin, merhumu hayırla yâd ettiler. Teşvikiye camiinde, Hacı Bayram camiinde cenazeleri kılınan öyle insanlar oldu ki milyonlarca müminler lanetle andılar. Farkı görüyor musunuz?
Daha bitmedi, yüzlerce lanetlenecek ve müminlerden asla hüsnühal kâğıdı alamayacak insanlar sırada bekliyor. Yeryüzü coğrafyasında Allah’ın şahitliğini yapmak sıradan bir iş değildir. Ramazan ayında, kafasından büyük cam kavanozlarda şarap yudumlayanlar, başını kapatarak okumak isteyenler Arabistan’a gitsin diyenler, başı kapalı bir hanıma: Atın bunu dışarı diyenler, namaz kıldığı için vazifelerine son verenler ki anlatmakla bitiremeyiz, evet her çeşit haksızlığı yapanların için, Müslümanlardan hüsnühal kâğıdı yoktur. Cehennemin dibine kadar yolu vardır… Hâşâ Müslümanlar, Allah’tan daha merhametli olamazlar.
Allah, fasıkların şahadetine ve fasıkların herhangi biri hakkında hayırla yâd etmelerine itibar etmez. Çünkü onlar, kendileri gibi olanlara senada bulunurlar.
Bugün televizyonlardan takip edilen dünya olaylarını, milyonlarca Müslüman tahlil ediyor ve kararını veriyor: Zalim devlet, gaddar hükümet, sinsi cunta, Allah belanızı versin, katiller, zalimler, fasıklar… Şahitlerin şahadeti elbette havada kalmayacak. Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldular da semayı inletecektir, inşallah.
Çeyrek asır önce, karanlıklara küfredilerek, nefisler tatmin oluyordu. O da değişti. Yeryüzündeki tüm Müslümanlar, Mısır ile Suriye ile Gazze ile yatıp kalkıyor. Ömründe hiç teheccüde kalkmamış olanlarımız dahi, zafer için gece kalkıp dua ediyor. Bu mazlum milletin ve ümmetin hüsnühal kâğıdını almadan ölen idareciler, siyasiler, devlete hükmetme yetkisinde olanlar merak konusu bugün. Nasıl ölecekler, kabirde nasıl cevap verecekler ve yüce mahkemede kendilerini nasıl savunacaklar?
Her mümin kardeşimin cenazesi geçerken, cennet vacib oldu, sözü ile cennet bahçelerinden bir bahçe olan kabir hayatıyla buluşmalarını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
yeniakit