Geçtiğimiz günlerde İİK ve Aile Bakanlığı"nın birlikte düzenledikleri uluslararası bir konferansın başlığı böyle idi. Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü..
İyi de, başlığa bakınca hemen bunu Müslümanların İslam"ı anlama ve yaşama konusundaki bir arayışı olarak düşünebilirsiniz ama, öyle mi acaba.
Ben "İslam" ya da "Müslüman/lar" diye başlayan toplantılarda, "İslam" ve Müslüman/lar" ne kadar etkin, onu görmek için öğle ve ikindi namazlarındaki cemaate bakarım.. İşte o konferansın "İslam"lılığı en fazla o kadardır..
"Uluslararası" diyince, genellikle bu tür konferanslara hükümetleri temsil eden, ona yakın partilerin seçtiği insanlar gelir.. STK"lar için de durum pek farklı değildir aslında.. Uluslararası örgütler ve hükümetlerin desteklediği örgütler öne çıkar.
Sözkonusu konferansın açılışında Erdoğan güzel bir konuşma yaptı.. Aile Bakanı da iyi niyetli. Tamam da, Konferanstan çıkan sonuç ne? Aslında aceleye getirilmiş bir konferans gibi idi bu. İki ayda kotarılan bir etkinlik olarak başarılı bile sayılabilir ama, olması gereken bu değildi sanırım.
Hemen başta belirtmem gereken bir konu var: Eksiklerine rağmen önemli bir konferanstı.. Eleştirilecek yönleri de vardı, güzel tebliğler de sunuldu.. Sonuçta içinde bulunduğumuz şartları görmek açısından da bu konferans önemli idi..
Öte yandan, sanırım birileri Türkiye ve İslam kelimelerini kullanarak, kadın üzerinden Çağdaşlaşma ve Modernleştirme misyonerliği yapmaya çalışıyor.. İİK sözcüsü bunu açıkça dile getirdi. Bunların "iki temel hedef"olduğunu söyledi. Besmele ve selamla başladığı konuşmasının sonunda.. Müslüman toplumlarda kadın üzerinden seküler/Laik bir toplumsal yapı, aile modeli gerçekleştirilmeye çalışılıyor.. Bu konuşmayı yapan kişi Hemayet Uddin. İİT, Kültür ve Sosyal İşler Genel Müdürü. Suudi Arabistan"dan katılıyor.. Türkçe program sözkonusu kişinin adını Hemayet Uddin" diye yazıyor.. Türkçe programda İslami bir isim İngilizce okunuşu ile veriyor, Oturumu yöneten kişi de "Buyrun sayın Uddin" diyor.. "Himayuddin" desek olmaz mı? Onlarda soyadı yok, babasının adından sonra bin diye ismi bir de unvanı yazılır Mesela Abdulkadir b. Himayuddin el Haşimi.. Şimdi bunu "Abd-el Qadir b. Himay-uddin el Hashimi" diye mi yazacağız.?.
Düşünüyorum da, bu toplantılarda İslam nerede diye, bir kaç konuşmacının "Esselamü aleyküm" diye başlayıp ardından bir de "Besmele" çekmesinden öte ne vardı?
İslam sanki, Müslüman toplumlarda değişimin önündeki engel gibi gören bir anlayışla tebliğini sundu Laik kadın örgütü sözcüleri.. İslam"a rağmen/ İslama karşı bir toplumsal model için Müslüman kadının laikleştirilmesine çalışılıyormuş gibi bir izlenim sahibi oluyor insan konuşulanları dinleyince..
Konu başlıkları belli: Eşitlik, istihdam.. Mesela "Annelik" konusu sanki gündem dışı. "Aile" de öyle.. Sahi kadın kadına, erkek erkeğe eşit değilken, kadın erkeğe, erkek kadına nasıl eşit olacak? Birileri erkek ve kadını rekabet içinde görüyor sanki.. "Fatherland" değil, "Motherland" olmasını savunanlar bile oldu ülkelerin.. Neden Familyland" olmasın peki..
Kadın piyasaya çıkınca, iş gücü olarak istihdam edilince sanki sorunlar çözülecek. Kadınlar özgür olacak! Batıda ne olduğunu gördük.. Batıda şiddet azaldı mı? Göreceksiniz, aile içi bu tartışmalar ailenin dağılması ve öncesinde de şiddetin artmasına yol açacak..
Batıda ailenin geldiği nokta ortada.. Tamam kesinlikle şiddet cezalandırılmalı. Kesinlikle kadına yönelik hak gasbının önüne geçilmeli.. Ancak bu kadın-erkek çatışması, aile içi rekabet ve ayrışmaya yol açmaması gerek. Kadın ve erkek birbirini tamamlayan iki ayrı parçadır. Yink yank gibidirler.. Her ikisi de bir diğerine göre üstünlükleri ve zayıflıkları olarak iki parça..
Kadın ve erkek parmak izleri gibi farklıdır.. pozisyonları, zamana, mekana, şartlara göre farklılıklar gösterir.. Bana kalırsa kadın, işgücü olarak değil, ana olarak daha saygın, etkin, güçlü bir konumda olabilir. Analık sadece biyolojik bir işlev değil, daha öte bir şeydir..
Saatlerce dinledim, hiç bir konuşmacı Müslüman toplumları, değişimi, kadını konuştu, hemen hemen hiç bir İslami kavram ve kurumdan söz etmedi. Batılı değerlere yapılan vurgular, ayet ve hadisten daha çoktu. Bunu nasıl başardılar bilmiyorum.
Aslında yazılacak daha çok şey var.. Ama yine de, herşeye rağmen, bunların olması önemli.. Sorumluluklarımızı hatırlatıyor bu tür toplantılar bize.. Daha çok çalışmamız gerektiğini.. Ve bunları ilk kez duymuyoruz.. Bu iddia sahiplerinin aslında yapacak fazla bir şeyleri de yok..
Bize çok iş düşüyor. Sadece şikayet etmek değil daha çok çalışmamız lazım. Bu işler böyle oluyor diye eleştirmek kolay, peki bu işlerin böyle olmaması için biz ne yaptık?
Selam ve dua ile..
akit