Çin'in Uygurlara uyguladığı sistematik işkence dünyanın hiçbir devletinde rastlanmayacak kadar çirkin boyutlara ulaşmış durumda. Tüm dünyanın dikkatini üzerine çektiği Tibet'te yapılanlar Uygurlara yapılanların yüzde biri kadar bile değil. Buna rağmen batı dünyası Uygurları hala görmezden geliyor.
Asya Raportörü, insan hakları kuruluşunun elindeki rakamlara göre komünist yönetimin bölgede, 1997'den beri 500'den fazla ölüm cezasını infaz ettiğini vurguluyor. Azımsama amacı taşımaksızın bir karşılaştırma yapmak gerekirse, aynı zaman diliminde Tibet'te idam edilenlerin sayısının sadece iki olduğunu belirtmek gerekir.
ASİMİLASYON POLİTİKASI
Bir zamanlar nüfusun yüzde 93'ü Uygurlu iken bugün ancak yüzde 47'sini Uygurlar oluşturuyor; hatta Avrupa Doğu Türkistan Birliği adlı sürgünler derneği, Uygurlu kadınların zorla kısırlaştırıldığını rapor ediyor.
Uluslararası Af Örgütü Amnesty International'in bilgilerine göre ise dini ibadetlerler sabote ediliyor, camiler keyfi olarak kapatılıyor, dini bayramlar yasaklanıyor, Uygur dili okullarda okutulmuyor.
11 ELÜLDEN SONRA TERÖR MUAMELESİ YAPILIYOR
Üstelik bu konuda dışarıdan destek de buluyor. Örneğin Birleşmiş Milletler (BM), New York saldırlarının olduğu yıl East Turkestan Islamic Movement (ETIM) adlı grubu hemen terör örgütleri listesine dahil etti.
En fazla 500 üyesi bulunan grubun hala var olup olmadığı ise belirsiz… 90'lı yıllarda birkaç Uygurlu, Afganistan'daki terörist eğitim kamplarına katılmıştı. Bunlardan 22'si ABD'nin Guantanamo Hapishanesi'ne atıldı, geçen zaman içinde ise bir kısmı serbest bırakıldı. Anlaşılan yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuşlardı.
Andreas Leixnering
Çin'deki Müslüman azınlık
Çin'in isyancı Tibetlilere gösterdiği sert tepki, Batı dünyasını kızdırıyor. Buna karşın, Uygurların çektiği acılar hemen hemen hiç gündeme gelmiyor. Pekin ise bu Müslüman azınlığa uyguladığı baskıları, "terörle mücadele" ile gerekçelendiriyor.
bildiriyor
Çin, içten içe kaynıyor. Olimpiyat Oyunları öncesinde Tibetlilerin yanı sıra kuzeybatıdaki Sincan eyaletinde yaşayan Uygurlar da yönetime kafa tutuyor. Haftalar sonra, o da Amerikalı yayın kuruluşu "Radio Free Asia"nın yaptığı haber üzerine, 23 Mart'ta yüzlerce kişinin Hetjan kentinde sokağa döküldüğü ortaya çıktı. Protestoların sebebi ise Uygurlu bir işadamının hapishanede, resmi açıklamaya göre kalp krizinden, ölmesi idi.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre gösteride yüzlerce kişi gözaltına alındı. Buna karşın şehir idaresinin resmi açıklaması "huzursuzluk çıkarmak isteyen küçük bir grubun düzenlediği komplo sona erdirildi" şeklinde idi. Sürgünde yaşayan Uygurlar'ın verdiği bilgiye göre ise Mart ayı başında da 70 kişi Çin polisi tarafından göz altına alındı. 4 Nisan Perşembe günü ise bir grup Müslüman Uygurlu, İstanbul'daki Olimpiyat Meşalesi Koşusu sırasında Çin'i protesto etti.
Doğu Türkistan Sincan'a dönüştürüldü
Pek çok Batılı, ancak bu tür eylemler sayesinde Çin'de uzun yıllardır süren sorunlardan haberdar oluyor. Bununla birlikte Müslüman Uygur halkı, en azından 1990'lı yıllardan beri sistematik baskıya uğruyor. Mao, aynen Tibet'e yaptığı gibi, 1949'da önceden özerk olan Doğu Türkistan'ı ilhak etti.
Batı Avrupa büyüklüğündeki bölge, 1955'ten bu yana Sincan ismini taşıyor ve aynı Tibet gibi kağıt üzerinde özerkliğe sahip. Bölgede yaşayan Uygurlar için ise gerçekler bambaşka…
Politik, ekonomik ve dinsel baskı
Merkezi Göttingen'de bulunan Alman "Tehdit Altındaki Halklar Topluluğu" adlı kuruluştan Ulrich Delius, "Çin'de Uygurlar kadar takibata uğrayan bir başka halk topluluğu daha yok." diyor.
Asya Raportörü, insan hakları kuruluşunun elindeki rakamlara göre komünist yönetimin bölgede, 1997'den beri 500'den fazla ölüm cezasını infaz ettiğini vurguluyor. Azımsama amacı taşımaksızın bir karşılaştırma yapmak gerekirse, aynı zaman diliminde Tibet'te idam edilenlerin sayısının sadece iki olduğunu belirtmek gerekir.
Han Çinliler sistematik olarak Sincan'a göç ettiriliyor, kesin olmayan rakamlara göre her gün Sincan'a 1000 Han Çinli'nin yerleştiğinden bahsediliyor. Bir zamanlar nüfusun yüzde 93'ü Uygurlu iken bugün ancak yüzde 47'sini Uygurlar oluşturuyor; hatta Avrupa Doğu Türkistan Birliği adlı sürgünler derneği, Uygurlu kadınların zorla kısırlaştırıldığını rapor ediyor. Uluslararası Af Örgütü Amnesty International'in bilgilerine göre ise dini ibadetlerler sabote ediliyor, camiler keyfi olarak kapatılıyor, dini bayramlar yasaklanıyor, Uygur dili okullarda okutulmuyor.
Bölünme korkusu
Asya Uzmanı Ulrich Delius'a göre Uygurlara bu kadar eziyet edilmesinin ana sebebi ekonomik. "Sincan son yıllarda Halk Cumhuriyeti'nin en önemli petrol ve doğal gaz tedarikçisi haline geldi" diyen Delius, bölgenin coğrafi açıdan da stratejik öneme sahip olduğunu kaydediyor.
Sincan, günümüzde Kırgızistan, Türkmenistan ya da Kazakistan gibi, Uygurlara benzer Türk halklarının yaşadığı eski Sovyet cumhuriyetlerine sınır komşusu. Asya Raportörü'ne göre Çin, bölünme dalgasının kendi ülkesini de etkisi altına alarak Uygurların bağımsızlık talep etmesinden korkuyor.
Uygurlar Müslüman. Çin de, bu azınlığa karşı uyguladığı şiddete dayalı politikasını, en azından 11 Eylül 2001'deki saldırılardan beri "terörle mücadele" ile gerekçelendiriyor.
Üstelik bu konuda dışarıdan destek de buluyor. Örneğin Birleşmiş Milletler (BM), New York saldırlarının olduğu yıl East Turkestan Islamic Movement (ETIM) adlı grubu hemen terör örgütleri listesine dahil etti.
En fazla 500 üyesi bulunan grubun hala var olup olmadığı ise belirsiz… 90'lı yıllarda birkaç Uygurlu, Afganistan'daki terörist eğitim kamplarına katılmıştı. Bunlardan 22'si ABD'nin Guantanamo Hapishanesi'ne atıldı, geçen zaman içinde ise bir kısmı serbest bırakıldı. Anlaşılan yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuşlardı.
Terörist mi, özgürlük savaşçısı mı?
Avrupa Doğu Türkistan Birliği'nden Erkin Zunun, pek çok Uygurlu'nun terörist olduğu suçlamasına itiraz ediyor. Olimpiyat Oyunları öncesinde Urumçi-Pekin seferini yapan uçakta düzenlenmek istenen terör saldırısının engellendiği yönündeki haberi ise "Çin yönetiminin uydurması" olarak niteliyor.
Merkezi Münih'teki Avrupa Doğu Türkistan Birliği'nin Genel Sekreteri, "Bizler radikal Müslümanlar değiliz" diyor ve sözlerine gülerek devam ediyor: "Ne de olsa Uygurlu erkeklerin yüzde 80'i alkol alır." İnsan hakları savunucusu Ulrich Delius'a göre de Uygurlar'ın çoğunluğu barışçıl bir direniş yürütüyor.
Olimpiyat meşalesi Uygurları da aydınlatacak mı?
Pekin yönetimi, Olimpiyatlar öncesinde Tibet'te çıkan olayların ardından Uygurlara yönelik baskıyı daha da arttırdı. Ekin Zunun, "arkadaşlarımın anlattığına göre polis, üç kişiyi yan yana görse bile müdahale edip grubu dağıtıyor. Saat 22:00'den sonra ise sokağa çıkma yasağı uygulanıyor" diyor.
Zunun'a göre bölgede yaşayan Uygurlar yeni bir protesto gösterisi düzenlemek için Olimpiyatlar'a kadar bekleyecek, çünkü şu sıralar değil gösteri yapmak, birkaç kişinin yanyana yürümesi bile mümkün görünmüyor.
Çeviren: Tuba Tunçak
Kaynak: Deutsche Welle
Dünya Bülteni