Bu günler hayli “bereketli”, bir o kadar da “kritik” günler... Bu günler; “ağızlardan çıkanı, kulağın duyması” gereken günler... Bu günler, “bin” düşünüp, “bir” konuşulması gereken günler... Zira, “Cumhurbaşkanlığı seçimleri”ne gidiyoruz...
Bugünlerde, Müslümanlar “fitre” ile meşgulken, Türkiye düşmanları “fitne” ile meşgul!.. Türkiye’de bir “fitne” çıkarıp da, milleti birbirine düşürebilirlerse ne alâ... Düşüremezlerse, biliyorlar ki; Türkiye “tam bağımsız”lığa koşar ve kimse tutamaz...
JURNALCİ KEMAL
Onun içindir ki, bu günler; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da yaptığı gibi; “Türkiye’nin dünyaya gammazlanacağı” günler değildir...
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye’deki Türkmenlere yardım götürürken paralel devlet yapılanması tarafından durdurulan MİT TIR’larına ilişkin gerçek dışı iddiaları Almanya kamuoyuna taşıdı.
Kılıçdaroğlu, “IŞİD’in kullandığı silahların büyük bir kısmı Türkiye’den giden silahlar maalesef. TIR’larla siz nasıl Suriye’de terör örgütlerinin eline silah verirsiniz?” iddiasında bulundu ve paralel devlet yapılanmasının yalanlarını Almanlara anlattı.”
Bay Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri hem “jurnalcilik”tir, hem de “tutarsızlık”tır!..
Öyle ya;
Bir yandan “Türkiye, Suriye’deki Türkmenlere kayıtsız kaldı... Türkmenler korumasız bırakıldı” diyeceksin, bir yandan da, “MİT’in TIR’ları ile Suriye’ye silah taşındığını” iddia edeceksin!..
Bu mu tutarlılık,
Bu mu devlet adamlığı?..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
AKBABALAR PUSUDA!
Dedik ya; Müslümanlar “Ramazan”la, “Oruç”la ve “Fitre” ile meşgulken, “Türkiye düşmanları ve onların yerli işbirlikçileri”nin gündeminde “Fitne” var..
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu “fitneci”ler için “Akbabalar Pusuda” ifadesini kullandı ve bu ifade 26 Haziran Perşembe günkü Akit’e manşet oldu;
“Akbabalar pusuda”.
Malûm;
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, Paralel Yapı ile ona taşeron olan muhalefeti topa tutmuş ve “Ne CHP’de, ne MHP’de ilke kalmadı, fikir zaten hiç kalmadı. Bahçeli MHP’yi CHP’nin yedeği, Pensilvanya’nın oyuncağı, marjinal sol örgütlerin maymunu haline getirdi. Kılıçdaroğlu da partisini paçavraya çevirdi” demişti...
Başta CHP ve MHP olmak üzere, belli çevrelerin hükümeti Suriye ve Irak konusunda kışkırtmaya çalışmasını ‘kanlı, alçakça bir siyaset’ olarak yorumlayan Erdoğan, Köşk seçimleri yaklaştığı dönemde oynanan oyunlar için de, “Şu anda akbabalar pusuya yatıyor. AK Parti içinde nifak bekliyor. İstediklerini Allah’ın izni ile dün olduğu gibi bugün de alamayacaklar” ifadelerini kullanmıştı...
Atalarımız boşuna dememiş;
“Su uyur, düşman uyumaz!”
Gerçekten de uyumaz!..
Ya “fitne” çıkarır,
Ya da “pusuda” bekler!..
“Fitne” çıkarmaya çalışanlardan biri de; “İslâm’a ve Kur’an-ı Kerim’e dil uzatmaya” yeltenen “Balyoz ve 28 Şubat dâvâları”nın sanığı emekli Org. Çetin Doğan’dı...
Çetin Doğan, Silivri Cezaevi’nden tahliye olur olmaz yaptığı açıklamada; “7. yüzyılda Arapları geliştirmek için yapılan yasaların bugün ebedi ve ezeli kalmasına imkân var mı? Din şeriat düzenini yaymaya kalkarsa, devlet buna karışır” diyerek, İslam dinine hakaret etmiş ve kendince ‘laiklik’ yorumu yapmıştı.
Çetin Doğan’ın; dini değerlere yönelik bu sözlerinin vesayetçi, dayatmacı kafanın hâlâ varlığını sürdürdüğünü gösterdiğini belirten AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz; “Çetin Doğan’ı kınıyoruz. Yüce dinimiz İslam’a ve Kur’an-ı Kerim’e dil uzatmak kimsenin haddi değildir. Belli ki darbe sevdalısı çevreler geçmişteki yanlışlarından ders almamış” demiş, Akit de bu tepkileri, 24 Haziran Salı günkü manşetinden “Haddini bil cuntacı” başlığı ile duyurmuştu...
“EVET”ÇİLER OLMASAYDI!
“Fitne” çıkarmaya çalışmakla kalmayıp, “intikam çığlıkları” da atan “Balyoz’cu”lara bir tepki de Başbakan Tayyip Erdoğan’dan gelmişti...
3 günlük Avusturya ve Fransa ziyaretlerinden dönüşte, beraberindeki gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Tayyip Erdoğan; Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların yolunu 2010 referandumu ile kendilerinin açtığını ifade etmiş ve demişti ki;
“2010’da ‘hayır’ diyenler, şu anda ‘evet’ oylarının neticesini alıyor. Referandumda biz ‘evet’ derken, CHP, MHP ve BDP ‘hayır’cı oldular. AYM’nin kararları AK Parti’nin açtığı yolun sonucudur.”
Erdoğan’ın bu sözleri de, Akit’in 23 Haziran tarihli manşetinden; “Hayır’cılar, tahliyeyi Evet’lere borçlu” başlığı ile duyuruldu...
YASAKÇI ZORBALARA TOKAT!
Bütün “fitne çabaları”na rağmen, geçen haftanın “yüreklere su serpen” en önemli olayı, Anayasa Mahkemesi’nin “başörtüsü” ile ilgili olarak verdiği karardı...
Akit’in; 26 Haziran Perşembe günkü 1. sayfasından “Yasakçı hakimlere yargı tokadı” başlığı ile duyurduğu haber, özetle şöyleydi:
“Anayasa Mahkemesi, “Zorba hakim” lakaplı Ankara 11. Aile Mahkemesi hakimi Mustafa Karadağ tarafından başörtüsüyle duruşmaya alınmadığı için bireysel başvuruda bulunan AK Parti Kadın Kolları MKYK Üyesi Avukat Tuğba Arslan’ın haklarının ihlâl edildiğine karar verdi.
AYM, oy çokluğu ile aldığı kararında, avukatların başörtüsü ile duruşmaya alınmamasının Anayasa’nın eşitlik ve din-vicdan hürriyetini düzenleyen 10 ve 24. maddelerine aykırı olduğuna hükmetti.”
Evet, “türban”dı, “bone”ydi derken “özgürlükler” yolunda hayli mesafe kateden Türkiye; sonunda, AYM’nin kararıyla, bir “zorbalığı” daha ortadan kaldırmış ve toplumu rahatlatmıştı...
EVE DÖNÜŞ MÜJDESİ
Gerçekten de, Anayasa Mahkemesi’nin kararı “toplumu rahatlatan” bir karardı ama sadece “toplumu” değil, “bölgeyi de rahatlatacak” adım, Hükümet’ten gelmişti...
İlk “duyuru”yu yapan; “Çocukları PKK tarafından kaçırılan Barış Anneleri” olmuştu... Diyarbakır’daki eylemlerine ara veren ve Ankara’ya gidip, çeşitli temaslarda bulunan, bu arada Başbakan Erdoğan’ı da ziyaret eden acılı anneler; Erdoğan’ın, “dağdan inişleri kolaylaştırmak” için “Eve Dönüş Yasası” hazırlığı yaptıklarını ve tasarıyı Meclis’e sevkedeceklerini söylediğini açıklıyorlardı...
Acaba, nasıl bir “hazırlık” yapılıyor ve “Eve Dönüş Yasası” neleri kapsıyordu?..
“Çözüm Süreci”ni, 19 ay sonra “devlet politikası” haline getiren “6 maddelik tasarı”ya göre; “Hakim’den Savcı’ya kadar, süreçteki tüm aktörlere koruma” getiriliyor... “Suçlu-suçsuz” ayrımı yapmadan; “silah bırakan tüm PKK’lıların eve dönebilmeleri” sağlanıyor... “İmralı ile kapsamlı görüşme” yolu açılıyor... “Çözüm Süreci”nde yetki, Bakanlar Kurulu’nda olacak ve Hükümet; “toplumsal bütünleşme”ye yönelik her türlü karar ve tedbiri alabilecek...
Çözüm Süreci’nin “yasal bir zemin”e oturtuluyor olması, dileriz ki; “30 yıldır süren ve onbinlerce insanın canına, bu ülkenin yüzmilyarlarca dolarına malolan terör belâsı”ndan kurtulmamıza vesile olur...
Bu duygu ve dualarla; onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’inizi kutluyor; “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş” olan bu mübarek ayın; ülkemize, bölgemize, İslâm dünyasına ve insanlığa “barış ve huzur” getirmesini diliyoruz...
Cenab-ı Allah; bizleri “fitre” verenlerden eylesin, “fitne” çıkaranlardan değil!..
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit