Milli Gazete yazarı Ali Haydar Haksal, Müslümanların yaşadığı eksen kaymasını gündeme getirdiği yazısında, yeniden sağcılaşma hastalığı ile karşı karşıya olan Müslüman kitleler için ‘küresel emperyalizm’in sorun olmaktan çıkmaya başladığını vurguladı.
Yazının tamamı şu şekilde:
Müslümanlar zor süreçlerden geçti. İnişli, çıkışlı, acılı, hüzünlü ve tabiî çokça zahmetli. Maya tuttu, belli bir yere gelindi. Müslümanlar adım adım ilerledi, ayakları yer tutar gibi oldu. Bilinç ve düşünce kıvamını bulur gibiydi. Evet gibiydi, çünkü henüz yolun başıydı. Umut veren bu oluşum zaman içinde de karşılık buluyordu giderek. Sanatta, edebiyatta, düşüncede, gençlikte, siyasette belirmeler oldu. İyi de işler yapıldı. Müslümanların ve insanlığın umudu gelişti.
Büyümeler kendi kıvamında olunca sağlıklı gelişiyor ve sonuç alınabiliyor. Sabırsızlık ve tamah, hırs ve saldırı yol şaşırtıyor, eksen kaymasına neden olabiliyor. Kitleleri yönetmek ve yürütmek zordur. Zor olan kıvamını bulan yapıyı sağlam temellere yaslamak ve sürekli kılmak.
Müslümanlar sağcılığın tuzağında kaldı on yıllarca. Kavram kargaşaları içinde boğuldu. Kendisinin nereye ait olduğunu tam anlamıyla kestiremedi. Yanılsatıcı olan dalgalar kendisini kuşattıkça yön ve yolunu bulmada zorlandı. Irkçılık / milliyetçilik merkezi bir hâl aldı uzun zaman. Sağcılar, solcular, ırkçıların ortak kavramı milliyetçilik oldu. Kimi kavramlar dokunulmaz oldu. Her biri birer put hâline dönüverdi.
Yüz yıla yakın süren mücadelede kimi kavramlar yerini bulur ve ayrışmalar olur gibi oldu. Hayat hep gibilerle yürüdü ne yazık ki.
Müslümanlar İslâmî bir düşünce merkezine doğru yol alırken önlerine sürülen kimi imkânlar, fırsatlar yol şaşırtmasına neden oldu. Müslümanlar geçmişte kendilerine bulaşan sağcılık kuyusuna yeniden düştüler. Zararsız ama çıkarları olan alandır bu. Suya sabuna dokunulmayan bir alan tercihinde oldu. Çıkarlarına zarar verilmeyen, modern yaşanan, mülk sahibi olunan bir alandır bu.
Müslümanlar kavim duygularını önceler oldular. Kan bilinci öne çıktı. Kendi kanından olanlar ayrı bir yer tuttu. Müslüman kardeşliği geri plana kaydı. İnsanî durumlar vicdanı olanın gölgesinde artık.
Müslümanlar cihat bilincini yitirdi. Allah rızası için olan artık önceliği değil. Yapıp ettiklerini Allah rızasına uydurma yoluna gidiliyor. Serveti meşru kılmak için kimi farzları yerine getiriyor. Umre yapmak, hacca gitmek bütün bu olumsuzluklarını örteceğini umuyor. Haram duygusunu bununla bastırıyor.
Küresel emperyalizm onun için asla tehlikeli değil. Kuşatılmışlık umurunda olmuyor.
Müslümanlar sağa kaydı. Siyasal anlamda da Hıristiyan demokratlara özenilerek muhafazakâr demokratlık yolu tercih edildi. Bununla yetinilmedi ulusalcı, ırkçılık rengine bürünüldü. Bu karmaşık düşünce misak-ı milli sınırları içinde kalma yolu tercih edildi. Buna bağlı olarak tek bayrakçı, tek vatanlı bir anlayışa gidildi.
Müslümanların, ümmetin birliği anlayışından uzaklaşıldı. İslâm milleti bütünlüğü göz ardı oldu. Müslümanların birliğini sağlayacak yaklaşımlardan uzaklaşıldı. Müslümanlar devletin imkânlarını elde edince ideal olandan vazgeçti. Dünyalık tutkusu ağır bastı.
Müslümanlar asıl kavramlarını terk etti. Kendi kavramlarında var olma bilinci belleklerde silindi.
Müslümanlar teknolojiye yenik düştü. Yenik düştükçe güç ve umut yitimine uğradı. Zor olanı değil, kolay yoldan elde edilene yöneldi. O zaman da helâl haram duygusu karıştı. Hak etmediklerini kolay yoldan elde etmeyi tercih etti. Kul hakkı, hayvan hakkı çok da önemsenmiyor.
Müslümanlar bilinç yitimine uğradı. Asıl yıkım burada başladı.
Müslümanlar bu ana eksenden uzaklaşınca hedefini de şaşırdı.