Mutlu"yum... Mutlu"sun!.. Mutlu"lar!.. Zafer Mutlu"lar!

Hasan Karakaya
Mutlu"yum... Mutlu"sun!.. Mutlu"lar!.. Zafer Mutlu"lar!


Her zaman söylerim; başkalarını "eleştiren" veya "suçlayan" insanların, eleştirdikleri veya suçladıkları insanlar gibi olmamaları gerekir... Herhangi bir konuda başkalarına "çamur" atan insanlar, ilk önce "kendi paçalarına" bakmalıdır... Evet, bakmalıdır; kendi paçaları acaba "çamurlu" mudur, yoksa "temiz" mi?.. Kendi geçmişlerinde "şaibe" veya "sabıka" bulunanların, başkalarına "ahlâk dersi" vermeye hakları yoktur!..


Kısacası, ya kendin "temiz" olacaksın, ya da başkalarını "kirlilik"le suçlamayacaksın!.. Çünkü, eğer böyle yaparsan, bir gün gelir, başkaları da senin "eski defter"lerini ve "kirli çamaşır"larını ortaya döker!..

Sözü; 3 gündür İsmailağa Cemaati ve Çavuşbaşı"na saldıran Vatan Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Mutlu"ya getirmek istiyorum.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Zafer Mutlu"nun, Vatan gazetesine nasıl sahip olduğunu öteden beri merak etmişimdir?.. Malûm, kendisi uzun yıllar "Sabah"ın Genel Yayın Yönetmenliği"ni yapmıştı...

Acaba, "çok yüksek maaş" alıyordu da, "maaştan tasarruf" ederek mi satın aldı Vatan"ı?..

Yoksa, birileri; "Yürü ya Zafer" mi dedi?..

Şu işe bakın ki;

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu "yeni bir gazete" alacak kadar "para sahibi" olurken, o gazetenin sahibi olan Dinç Bilgin, şu anda hem "gazetesiz", hem de "beş parasız" durumda!..

DİNÇ BİLGİN İÇİN SONUN BAŞLANGICI!

Peki, "patron" Dinç Bilgin gazetesiz kalırken, Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu nasıl "gazete sahibi" oldu?..

Bunun tek izahı var:

"Dinç Bilgin"in Etibank"ı alması!"

Evet, Dinç Bilgin"in Etibank"ı alması, bir anlamda, kendisi için "sonun başlangıcı" oldu!..

"Nasıl" mı?.. Buyurun, kendinden dinleyelim:

"1990"larda banka sahibi olmamak için uğraştım. Önceleri bize bir banka teklif edilmişti; ancak Necati Doğru"nun bir yazısı sonrası vazgeçmiştim. Defalarca gazeteciler sadece gazetecilik yapsın diye yalvardım durdum.

Ama rakiplerim neredeyse özel bankaların tamamının sahipleriydi; Yapı Kredi, Pamukbank, Garanti, Osmanlı, Dışbank, İmar Bankası, Adabank ve İktisat Bankası...

Bu bankalar benim şirketlerimle iş yapmak istemiyordu. Geriye kalan birkaç özel banka dışındakilerden başka, çalışabileceğim bankalar sadece devlet bankalarıydı.

Banka derken, sadece kredi alma-verme ilişkisi düşünmeyin. 25 bin bayiden gelen para transferleri, hammadde alımları için gerekli mektuplar, ithalat için gerekli işlemler için bankalara mecbursunuz. İşte beni bu sektöre yatırım yapmaya iten ana sebep buydu. Ayrıca, medya ve tanıtım desteği ve dev basın cirosuyla da bir bankayı kolayca büyütebilir, geliştirebilirdim. Aydın Bey de sanıyorum aynı nedenle banka işine girmiştir.

Banka işinde 21 ay kaldım ve çok sıkıntılı bu dönemde gerçekten hiç dostlarıma zaman ayıramadım.(...) Ben banka sahibi olmadan önce çok varlıklı idim, tüm bu varlığımı kamuoyunun gözü önünde banka ile kaybettim.

Önce dolandırıldım. Dönemin yöneticileri, beni bile bile "batık" bir bankaya önce ortak, sonra tek sahip yaptı. Bu bana o dönemde 270 milyon dolara mâl oldu. Sonra da el konan bankaların ortak zararını da bana yazıp, önüme milyarlarca dolarlık borç koydular."

Peki, sonra?..

Sonrasında; hem "banka"sını, hem "televizyon"unu, hem de "gazete"sini kaybetti Dinç Bilgin...

Kendi ifadesiyle; bugün "kredi kartı bile olmayan" bir adam!..

ZAFER MUTLU ETİBANK SANIĞIYDI!

İyi ama, Etibank işinde, "tek suçlu" Dinç Bilgin miydi?..

Bu "batık"ta "arkadaşları"nın hiç mi dahli yoktu?..

Meselâ "sağ kolu" Zafer Mutlu"nun ?!?..

Zafer Mutlu da o bankanın "Yönetim Kurulu Üyesi" değil miydi?..

"Patron" olarak Dinç Bilgin, tam anlamıyla çamura saplanırken, "Yönetim Kurulu Üyesi" olan Zafer Mutlu, bu işin içinden nasıl sıyrılmış, asıl önemlisi, daha sonra nasıl "gazete sahibi" olmuştu?..

Buyurun ,"geçmişe yolculuk" yapalım ve olaylara ışık tutmaya çalışalım!..

Tarih, 10 Nisan 2001.

Zafer Mutlu İstanbul DGM"de!..

Ertesi günkü, yani 11 Nisan 2001 tarihli gazeteler, "Mutlu Sanık"la ilgili haberi şöyle veriyorlardı:

"Etibank soruşturması kapsamında bankanın eski yönetim kurulu üyeleri Zafer Mutlu ve Ercan Arıklı, İstanbul DGM"de ifade verdi.

Suçlamaları kabul etmeyen Mutlu ve Arıklı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu"na devredilen Etibank"ın eski Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutlu, usûlsüz işlemlerle bankanın zarara uğratılmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul DGM"de ifade verdi.

Saat 10.30"da Beşiktaş"ta bulunan İstanbul DGM"ye gelen Zafer Mutlu, "çıkar amaçlı organize suç örgütüne üye olmak", "nitelikli dolandırıcılık", "Bankalar Kanunu"na muhalefet" suçlarından sanık sıfatıyla soruşturmayı yürüten DGM Cumhuriyet Savcısı Ercan Cengiz"e 1,5 saat ifade verdi.

Mutlu"nun sorgusunda yönetim kurulu üyesi olduğunu söyleyerek, suçlamaların doğru olmadığını, normal prosedüre göre hareket ederek imzalanması gereken belgelere yönetici sıfatıyla imza attığını söylediği öğrenildi. Mutlu, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Mutlu, DGM"den ayrılırken, basın mensuplarının ısrarlı sorularını cevapsız bıraktı.

Etibank soruşturması kapsamında bankanın yönetim kurulu eski üyesi Ercan Arıklı da ifade verdi. Zafer Mutlu ile birlikte sabah erken saatlerde İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi"ne gelen Arıklı, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Ercan Cengiz"e ifade verdi.

Ercan Arıklı"nın da yine suçlamaları redettiği, usûlsüz kredi kullanımı ile ilgili bilgisinin olmadığını söylediği öğrenildi. Arıklı, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı."

HERKES MAHKÛM, MUTLU SERBEST

Evet, haberler özetle böyleydi. Zafer Bey, "çıkar amaçlı organize suç örgütüne üye olmak"tan, "nitelikli dolandırıcılık" yapmaktan, "Bankacılık Kanunu"na muhalefet" etmekten suçlanmış ve bu suçlamalar sebebiyle "1.5 saat ifade" vermiş!..

Sonra da, "tutuksuz yargılanmak üzere" serbest bırakılmış!..

Görünüşte hiçbir "anormallik" yok.

Öyle ya;

"Suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur!"

Dolayısıyla; bir insanın "gözaltı"na alınmış veya "tutuklanmış" olması, onun suçlu olduğunu göstermez!..

Zafer Mutlu da suçsuzdur!..

Ancaaak!..

Ancak, biraz önce aktardığım olayda yer alan bir "isim" ve "daha sonraki süreç" dikkate alındığında, ister istemez bir "bit yeniği" arıyor insan!..

Mevzuyu biraz açalım...

Aktardığım haberde de görüldüğü gibi; hakkındaki "suçlamalar" sebebiyle "İstanbul DGM"ye gelen Zafer Mutlu"nun ifadesini, DGM Savcısı Ercan Cengiz almış!..

Malûm, DGM Savcısı Ercan Cengiz, 1,5 saat ifadesini aldığı Zafer Mutlu"yu "tutuksuz yargılanmak üzere" serbest bırakmış!..

Tekrar soralım, kim bırakmış?..

"DGM Savcısı Ercan Cengiz!"

Ya sonra?!?..

Sonrası, daha da ilginç!..

Her nasıl olmuşsa olmuş;

Zafer Mutlu"nun ismi, "Etibank"ın hortumlanması dâvâsı"nda hiç yer almamış!..

Evet, evet; "1,5 saat ifadesi" alınan, "tutuksuz yargılanmak üzere" serbest bırakılan Zafer Mutlu"nun adı, Savcı Ercan Cengiz tarafından hazırlanan "iddianame"de yok!..

"Bu, nasıl olur" demeyin!..

Burası Türkiye... Oluyor işte!..

SAVCININ KIZI, MUTLU"NUN YANINDA!

Neyse, lafı uzatmadan, sadede gelelim...

Zafer Mutlu; "Batan Etibank"ın Yönetim Kurulu Üyesi" olduğu halde, "iddianame"de adı geçmediği için "hakim karşısına" bile çıkmamış, dolayısıyla herhangi bir ceza almamış; "Türkiye"nin Mutlu bir vatandaşı" olarak, elini-kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşmıştır!.. Hemen söyleyelim, "diğer yöneticiler"in çoğu mahkûm oldu.. Ancak Yargıtay dâvâyı bozdu... Yargılama sürüyor... Tabiî Zafer Mutlu, bu arada Sabah"tan ayrıldı, Vatan gazetesini çıkardı, ekibini de oraya taşıdı...

Artık, Zafer "Mutlu"dur!..

Ekibi, ondan da mutlu!..

Günler, haftalar, aylar ve yıllar böyle geçerken, ekibe "yeni bir isim" katılır!..

Hele sıkı durun;

"Yeni isim Nalan Cengiz"dir!..

Herhalde tanıdınız onu;

"Savcı Bey"in kızı!"

Evet evet; Zafer Mutlu"yu tutuksuz yargılanmak üzere "serbest" bırakan, daha sonra da "iddianame"de Zafer Mutlu"nun adını geçirmeyen Savcı Ercan Cengiz"in kızı!..

İyice anlaşılsın diye tekrar edeyim;

"Savcı Ercan Cengiz"in kızı Nalan Cengiz, şu anda Zafer Mutlu"nun yanında çalışmaktadır!"

Hayır, bu işlerin içinde "Alicengiz Oyunu" olduğu gibi bir ihtimali kesinlikle düşünmüyorum!..

Hatta, "Alan memnun, veren memnun; sen niye karışıyorsun?" diyenlere de hak vermemek mümkün değil!..

Ama, nihayetinde "insan"ız işte...

"Acaba?!?" demeden olmuyor!

"Çete suçlaması... İfade!.. Savcı Ercan Cengiz!.. Serbestlik!.. Zafer Mutlu!.. Vatan gazetesi... Çalışanlar!.. Savcı Ercan Cengiz"in kızı Nalan Cengiz!.."

Aralarında "bağlantı" var mı acaba?!?..

Uzun lafın kısası;

"Müslüman"lara çamur atanlar, biraz da kendi "laikçilik"lerine baksınlar!..

Üç gündür "Çavuşbaşı"na saldıranların yolu "Havuz başı"na hiç düşmez mi acaba?..

Ha, ne dersin Zafer Mutlu?..



Rejimin adını koyamadım!

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; "kartel medyası ne derse", emir telâkki edilip, anında yerine getiriliyor!.. "CHP'nin onay vermediği" bir konu, mümkünatı yok, hâllolmuyor!..

"Yargı" deseniz... "Millet" ne derse desin, önemli olan "Türk Mileti Adına"(!) karar veren "yargı"nın ne dediği!.. Yargı "olmaz" diyorsa, hiçbir şey olmuyor bu ülkede!..

İşte o zaman, ister istemez soruyor insan: Bu ülkeyi "seçilmiş iktidarlar" mı yönetiyor, yoksa "Medya, CHP, Yargı" üçlüsü mü?..

Eğer "iktidar"lar yönetiyorsa, siyasilerin niye elleri-kolları bağlı?.. Yook, "Medya, CHP ve Yargı" üçlüsü yönetiyorsa; o zaman niye "seçim" yapıyoruz, niye "millet iradesi"ne başvuruyoruz?..

Son günlerde, bu soruyu daha çok sorar oldum... Sorunun cevabını çok iyi biliyorum da, bir türlü "rejimin adı"nı koyamadım... Aklıma, "her türlü rejim"in adı geliyor da; "Cumhuriyet" ve "Demokrasi" bir türlü gelmiyor!..

Çünkü, bu "Cumhuriyet" de değil, "Demokrasi" de!..


vakit