Naif bir haberin izinden...

Ahmet Taşgetiren

Akşam izleyememiştim, sabah t24’te şöyle bir haberle karşılaştım. “Gazetecilik büyük kıskaçta” diyen Afşin Yurdakul, canlı yayında veda etti: Demokrasi ve ifade özgürlüğü olmadan nefes alamaz”
Açıklamanın tamamı şöyleydi:

“Bugün bu ekranda son yayın... 10 yıl, çok uzun bir süre. Bu ekrandayken hep krizlerle boğuştuk diyebilirim. Tüm birimlerde omuz omuza çalıştığımız arkadaşlarıma ve izleyicilere teşekkür ediyorum. Bu kısım belki en duygulu olanı olacak, beni hep ‘Dünyada en iyisi neredeyse git öğren evladım sonra gel ülkende hizmet et’ diye yetiştiren rahmetli anneme ve canım babama teşekkür ediyorum. Bu meslek büyük bir kıskaçta; demokrasi olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan, ifade özgürlüğü el üstünde tutulmadan nefes alamaz. Nefes aldırmak hepimizin görevi. Dünyanın bu kritik zamanında ülkeme de hakkıyla demokrasi, adalet, refah, ferahlık diliyorum. Türkiye’nin bütün renkleri, bütün renklerine emanet olsun. Allah’a ısmarladık.”

Ne ifade ediyor size göre bu haber Türkiye için?

Afşin Yurdakul kim, Habertürk ne, istifa ne demek, böyle bir şey neden haber olur ve tabi neden yoruma değer görülür?

Biraz anlatayım: Habertürk bir haber kanalı. Tartışma programları var, oraya konuklar çağrılıyor, ülkenin sorunları tartışılıyor. Kurum adına moderatörler var, sorular sorarak tartışmayı yönetiyorlar.

Afşin Yurdakul da bu moderatörlerden birisi. Daha önceleri birkaç programına konuk olarak katıldım, bir çok programını da izledim. Tartıştırdığı konuyu araştıran, tartışmalı alanları bilen, seviyeli sorular soran, moderatör – konuk dengesine özen gösteren, siyasi – ideolojik tarafgirlik sergilemeyen, yani bizzat kendisi tartışmacı hale gelmeyen, ülkenin önceliklerini de gözeten iyi yetişmiş bir gazeteci…

İşte o Afşin Yurdakul’un açıklamasıdır yukarıya aldığım satırlar…

Habertürk bir süredir sancılıydı. Orada olan bitenin arka planını biliyor değilim. Ancak dışa yansıyan boyutuyla orada bir şeyler oluyordu ve bu bir şeyler, özellikle “siyasi boyut”ta “Gazeteci özgürlüğü” ile pek bağdaşmıyordu.

Bu durum, pek çok medya kuruluşunda pek çok defa yaşanmıştı da, pek çok medya kuruluşu bu sebeple el değiştirmişti de, onun için medya dünyasında “Yandaş” bilmem ne gibi jargonlar türemişti de, bir çok insan bir çok yeri terk etmek, daha ilginci ”Medeni ölü” diye tanımlanmak zorunda kalmıştı da….. işin artık “soru sormak” noktasında bile sorunlu hale gelebileceği düşünülmemişti.

Aslında “Soru sorma”nın gazetecilikte ne kadar hayati önemde olduğu, sorunun meselenin can damarını ortaya çıkarmak anlamına geldiği, Cumhurbaşkanı ile yapılan kimi programlarda gazetecilerin kıvranmasından da görülmekteydi, ama o programlar yine de belli kanallarda arz-ı endam etmekteydi.
Habertürk’ün kendini takdim ettiği slogan “Gücü Özgürlüğünde” şeklindeydi. Evet bir medya kuruluşunun da gücü özgürlüğünde olurdu. Peki bu içten içe yanma, kaynama neyin nesi idi?

Afşin Yurdakul sonuçta bir tartışma programını yönetmekteydi. Soru sormaktaydı. Onu nefes almakta zorlayan ne olabilirdi ki?

Acaba;

-Şu kişileri çağırma mı denmişti? Ya da

-Şu tarz sorular sorma mı?

TV haber merkezlerine bir yerlerden konuk listeleri geldiği biliniyordu. Acaba moderatörlere ayar verilmeye mi başlanmıştı?

İsterseniz şu satırları bir kere daha okuyalım:

“Bu meslek büyük bir kıskaçta; demokrasi olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan, ifade özgürlüğü el üstünde tutulmadan nefes alamaz. Nefes aldırmak hepimizin görevi. Dünyanın bu kritik zamanında ülkeme de hakkıyla demokrasi, adalet, refah, ferahlık diliyorum. Türkiye’nin bütün renkleri, bütün renklerine emanet olsun. Allah’a ısmarladık.”

-Gazetecilik kıskaçta. Demokrasi olmadan… hukukun üstünlüğü olmadan…ifade özgürlüğü olmadan… Nefes alınamaz…

Belli ki bunlar, uzunca süredir ülke olarak “özürlü alanlar”ımız… Bir istifayı bu ifadelerle ekrandan ortaya koymanın bile pek çok kişiyi rahatsız ettiğini tahmin etmek zor değil.

Bir gazetecinin soru sorarken “nefes alma güçlüğü” çektiği tarzında okuyabiliriz şu olayı…

Bu cümleyi “İş oraya kadar geldiyse…” şeklinde sürdürmek te mümkün.

Hukuk ihlalleri vs… Bunlar sanki ahval-i adiye haline geldi bu ülkede…

Ne diyeyim? Yapmayın bunu… İşte oradan buradan patlıyor… En naif insanlar bile kendilerini ortaya koyarak tavır alıyorlar… Bunlar medyaya yansıyabilenler, geride o kadar sancı var ki, bir gün belki o alanda da “Rasyonel olmak”tan başka çıkar yol kalmadığı anlaşılabilir.