Seçim öncesi, 6 Haziran Cumartesi günü yayınlanacak olan son yazı, bu..
Halkımız, 80 yılı aşkın bir süredir kendi üzerinden bir buldozer gibi geçmiş olan kemalist-laik rejim ve bu rejimin yönetim kadrolarının baskısından biraz rahat nefes almaya başladıkları son 12 yıldan sonra, nasıl bir tercihte bulunacaklardır?
Bu seçim niye bu kadar önemli?
Çünkü, bu seçim, AK Parti ile diğer partiler arasındaki bir tercih değil..
Gerçekte, Tayyîb Erdoğan Türkiyesi ile, kemalist-laik rejime bağlı güçler arası bir hesablaşma.. Her ne kadar genel çerçevesi itibariyle bütün partiler laiklik şemsiyesi altında bulunmaya mecbur iseler de, Tayyib Erdoğan, bu laiklik sloganını, 80 yıldır olmadığı şekilde yeni fiilî yorumlara kavuşturmuşa benziyor.
Ama, laik rejimin temelleri üzerinde 90 yıllık klişe kalıpları esas alanların kabul edemediği bir yorum tarzı, Erdoğan’ınki.. ‘Eyvah, laiklik elden gidiyor.. Bu yol bize iktidar yolunu da ebediyyen kapatacak..’ diye hayıflanıp dövünüyorlar.
(Burada denilebilir ki, niçin tek bir isimden söz ediyorsunuz.. Üstelik o isim, bugün partisi bile olmayan bir kişidir.. Evet öyledir de, Tayyib Erdoğan karizmatik bir lider olarak, cumhurbaşkanı olsun veya olmasın, elinde hukuken bir partisi olsun veya olmasın, o, Türkiye’de ona 12 senedir oy ve destek veren kitlelerin genel eğilimine sahib, güçlü bir isim..)
Halkımız 12 yılı aşkın zamandır kendilerine gece-gündüz durmaksızın hizmet sunmak derdinde olan bu lider ve etrafındaki hizmet kadrosuna, bir 4 sene için tekrar oy verecek midir? Ama açık olan şu ki, ona ve hizmet ekibine karşı, ilginç bir ittifak oluşmuştur.
Hele de son iki-üç sene öncesine kadar Tayyib Erdoğan’a ve ekibine toz kondurmayan bir malum cemaat var ki, şimdi ona muhalefetin başını çekmekte ve diğer bütün muhalefet partileri de ‘düşmanımın düşmanı dostumdur..’ şeklindeki anlayışa uygun olarak, Tayyîb Erdoğan’a karşı çıkmakta tek bir cümlelik itirazı olanları bile bir arada tutmaya çalışmaktadır.
Bir de adı, türkçeden türkçeye ‘Ulusal Ceride’ olarak tercüme edilebilecek bir yayın organı var ki, günlerdir, Tayyib Erdoğan’ın bu zamana kadar yaptıklarından ayrı olarak, ‘Tayyîb düşmanlığı’nı o dereceye vardırmışlar ki, günlerdir, birinci sahifelerinden, geçmişin her bir rivayetinin bile çetelesini tutmuşcasına, kendilerini o anlayışın çizgisinde refah ve saadet içinde hisseden ‘müslüman’ tiplere devamlı, Tayyib düşmanlığı’nı daha bir pompalıyor.. Tayyîb, onların gözünde âdetâ bir şeytan.. Ama, onun karşısındaki diğer bütün partiler ve liderleri, Tayyîb’e zarar verecekleri nisbette, muteber..
(Bu yazıya bakıp, bu satırların sahibinin de Tayyîb Bey’i hatasız-yanlışsız olduğunu düşündüğü sanılmaya.. Öyle bir durum sözkonusu değil ve bereket ki, Tayyîb Bey’in hataları da var. Yoksa, onu kutsayanlar da çıkabilir. Ama, biz diyoruz ki, Tayyîb Bey’in, bu ülkedeki en iyi müslüman olduğu gibi bir niteleme yapacak değiliz. Belki ondan daha iyileri de olabilir, ama, bugünkü şartlarda, halkın yüzde 50’den, yani yarıdan fazlasının itimad kazanmış ve halkın benimsediği, kendinden bildiği bir başka siyasetçi örneği çıkarmak muhaldir.
O, kesin doğru olduğuna inandığı değerleri, elbette kendisine göre bir zamanlama takib ederek, nicelerimizin tahayyül bile edemediği adımlarla uygulamaya geçirmektedir. Onun karşısında tek cebhe halinde bir ‘muhalefet birliği’ oluşuturulmasının sebebi de bu..)
*
Merhûm Erbakan geçmişte, ‘Aslında şu kadar parti yoktur, bir tarafta Millî Selâmet (veya, daha sonra, Refah) partisi karşısında ise, bütün diğerleri.. Onlar 5 ayrı parti gibi gözükseler bile aslında onlar tek partidir..’ derdi. Ancak, bu söz, bugünkü kadar net şekilde doğrulanamıyordu.
Bugün ise, o görüş, başka şekilde tecelli etmiş bulunuyor.
Bir tarafta AK Parti ve karşısında ise, diğerleri, bütün ötekiler.. Çünkü, diğer bütün partilerin veya diğer muhalefet odaklarının hepsi de ‘AK Parti’yi nasıl köstekleyebiliriz, nasıl tökezletebiliriz, nasıl tek başına iktidarda olmak noktasından geri plana çekebiliriz?’ derdindeler.. Ve AK Parti ve Tayyîb Erdoğan’ın zayıflatılması, gerçekte onun değil, onun şahsında, inançlarından dolayı aşağılanmayan, dışlanmayan, sırf inançlarından dolayı devletten korku duymaksızın yaşayabildikleri bir dönemin huzurunu yaşayan bütün herkesin zayıflatılması olacaktır.
Amma, Tayyîb Erdoğan’ın Türkiye’nin başından uzaklaştırılabileceği, istifa ettirilebileceği hesabı bile yapılıyor elbette.. Bu hedef gerçekleştirilemese bile, onun ayağına zencir vurulması hesabı..
En azından onun gücünün frenlenmesi, heyecan ve şevkınin kırılması, ülkenin yeniden emperyalist güç odaklarınca eskisi gibi rahatça kontrol edilebilir bir duruma getirilmesi.. Sonucu, 7 Haziran Pazar akşamı göreceğiz.
Ümidimiz odur ki, seçim neticeleri ortaya çıktığı zaman, hayıflananlar, bir ’haramîler topluluğu’ gibi, sırf ulaşmayı hayal ettikleri bir iktidar için biraraya gelmiş, ama, iktidara gelseler, o zaman da birbirleriyle amansız bir boğuşmaya girecekleri de kesin olan muhalefet cenahı olur, yine..
*
Şurası açıktır ki, eğer muhalefet partilerinin istediği gibi bir netice ortaya çıkar da, AK Parti, tek başına iktidardan uzaklaştırılmak noktasına çekilebilir ve en azından Tayyîb Erdoğan güçsüz duruma düşürülebilirse; bu, geçmiş 90 yıl boyunca tahakküm eden odakların muhteşem geri dönüşünün başlangıç noktasını teşkil edecektir. Ve böyle bir kösteklenme, kesinlikle, en başka İsrail rejimi başka olmak üzere, bütün emperyalist odaklarca, ‘demokrasinin gücü işte bu..’ diye gösterilerek sevinmesini, bayram etmesini beraberinde getirecektir. Evet, Şam Sarayı’ndaki zamâne Yezidi Beşşar Esed ve tarafdarları, Mısır diktatörü, Rabia-t-ul Adeviyye Meydanı’nda, kendisine ve askerî darbesine direnmeye çalışan 2500 kadar müslümanı dünyanın gözü önünde ve onların sessiz alkışları ile öldüren ele kanlı darbeci general A. Fettah Sisî, Suûd rejimi başta olmak üzere, arab ülkelerindeki bütün saltanat rejimleri ve hattâ, İran resmî çevreleri bile, sevineceklerdir. Mısır’da 2012’de serbest seçimle seçilen ilk ve tek cumhurbaşkanı Muhammed Mursî’nin Temmuz -2013 başında iktidardan askerî darbe ile devrilmesine dünyada kimler sevindiyse, Erdoğan biraz tökezletilebilirse, yine aynı çevreler sevineceklerdir. Ve tabiatiyle, Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer bütün emperyalist güç odakları; ve de, Pennsylvania Şeyhi ve avanesi, elbette… O zaman, çılgın o beddualarının tuttuğunu ilan edeceklerdir.
Halkımız yarın yapacakları seçimde bu noktayı gözetecek midir; yoksa, muhalefet odaklarının 1,5 yıldır devamlı tekrarladıkları dedikodu ve yalan iddialarından etkilenip ona göre mi hareket edeceklerdir?
*
Üniversite’de okuyan bir genç geçen akşam, ‘oyumu kime vermeliyim?’ diye sordu..
Ona, ‘Onu, sen kendin belirleyecek yaştasın..’ denildi..
Ama, onun cevabı ilginiçti. ‘Bu zamana kadar, versem de vermesem de; benim oyum olsa da, olmasa da filanlar iktidara gelecek..‘ diye düşünüyordum ve daha bir rahattım, ve derd edinmiyordum.
Ama, şimdi, ‘Benim oyumun olmaması yüzünden ülkenin istikrarı tehlikeye düşerse..’ diye rahatsızlık duyuyorum.. İlk olarak oy kullanmakta bu kadar sorumluluk yükü taşıdığımı düşünüyorum.. Ne dersiniz’
Cevaben şöyle denildi:
‘-Kardeşim, Bu satırların sahibi, herhangi bir partinin üyesi ve bağlısı değildir. Ama, Tayyîb Erdoğan’a gelince.. Onu, bizim değerlerimize saygılı, dışardan birisi olarak nitelemek bile zulüm olur. Çünkü, o bizim değerlerimize dışarıdan saygılı birisi değil, içimizden birisidir.. Ve bugün, bu ülkede geniş kitleler, geçmişte görülmeyen şekilde ve sırf müslüman olduklarından dolayı korku duymadan, devlet baskısına maruz kalmadan yaşıyorlarsa, bu sonucun oluşmasında Tayyib Bey’in güçlü liderliğinin ve halk kitlelerine verdiği güvenin ve güçlü yönetimin rolünü inkar etmemek gerekir, herhalde.. O zaman ona yardımcı olmak ve onu köstekleyecek tavırlardan kaçınmak gerektiğini düşünüyorum.. Çünkü, o, 20 yıl öncelerde, bu satırların sahibine,
‘Ben hizmet etmeye varım, ama, hizmetçiliğe hayır.. Eğer, yaptığım hizmetlere kendi inandığım değerlerin mührünü vuramazsam, o zaman hizmetçilik yapmış olurum..’ diyebilen ve 20 yıldır da bu husustaki dikkat ve hassasiyetini bulunduğu her vazife mevkıinde göstermiş birisidir. Gerisi, takdir size aid..’
*
Bir hadis rivayetinde, ‘Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz..’ buyrulmuyor mu? O sözdeki hikmet bu seçimle bir kez daha tecelli edecektir..
Herkes elini vicdanına koymalı, ideali istemekten vazgeçmeden, ama, realiteye de gözünü kapamadan, bütün dünya müslümanlarından ve emperyalistlerden hangi cenahın sevineceği, hangi cenahın kederleneceği düşüncesini unutmadan, seçimini yapmalıdır.
*
dirilişpostası