El Ahbar, Halk Direniş Komiteleri'nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları'ndan saha komutanı Ebu Tarık'la, zorlukla karşılaşmaksızın bir araya geldi ve Direniş'in ilk günden beri aynı hızla roket fırlatmaya devam ettiği Gazze savaşının 49. gününde bu röportajı yayınladı.
Halk Direniş Komiteleri'nin askeri kanadı Nasır Selahaddin Tugayları yaklaşık 3 bin savaşçıdan oluşuyor. Tugaylar, El Aksa İntifadası olarak bilinen ikinci intifadanın başlangıcıyla, 2001 senesinde oluşturuldu ve ilk Merkava tankının havaya uçurulması ve 2006'da İsrail askeri Gilad Şalit'in kaçırılması da dahil olmak üzere pek çok operasyona katıldı. Savaşçıları, son çatışmalarda kendini kanıtladı.
Aşağıdaki röportaj son geçici ateşkesten önce başladı ve çatışmaların yeniden başlaması sonrasında devam etti.
El Ahbar: Filistin Direnişi ve İsrail arasındaki ateşkes çöktü ve savaş şimdi yeniden alevlendi. Siz düşmanla arka arkaya ateşkesler yapılmasını destekliyor musunuz?
Ebu Tarık: Biz Nasır Selahaddin Tugayları olarak düşmanla ateşkes yapılmasına karşıyız, çünkü düşmanın bundan, ajanlarını yeniden aktive etmek, Direniş savaşçılarının, liderlerinin ve roket saklama tesislerinin nerede olduğuna dair istihbarat toplamak için yararlanmasından korkuyoruz. Biz İsrailli işgalcilerin bu ateşkesi istihbaratını güncellemek için kullanacağını ve bunun bizi riske atabileceğini söyledik. El-Kassam Tugayları'nın genel komutanı Muhammed Dayf'e yönelik suikast grişimi bu kaygının haklı olduğunu kanıtladı, ancak Filistinlilerin saflarında birlik adına, nihai olarak buna onay verdik.
El Ahbar: Düşmanla olan ateşkesten siz nasıl yararlandınız?
ET: Roket saklama tesislerinin ve platformlarının [yerlerinin] işbirlikçiler tarafından bilinmemesini sağladık; biz yerel ajanlarla uğraşmak zorunda olduğumuz gibi, bize karşı düşmanla işbirliği yapan bölgesel güçlerle de uğraşıyoruz. Buna ilave olarak saha çalışması da var. Özellikle birbirini tekrar eden ateşkesler onların moralini zayıflatmış olabileceğinden, Direniş savaşçılarının moralini korumaya çalıştık. Bilindiği gibi düşmanla olan savaşımızda öncelikli olarak savaşçılarımızın direncine bağımlıyız, bu nedenle, ailelerini ve yakınlarını ziyaret edebilmeleri için Direniş savaşçıları için görev rotasyonları yaptık.
El Ahbar: Gazze'ye yönelik bir kara harekatının olabileceğine dair haberler var. 49 günlük savaştan sonra bile bu duruma hazır mısınız?
ET: Biz İsrail ordusunun bu koşullarda bir kara savaşına hazırlandığına inanmıyoruz. Savaşın sıcak bir ay olan Temmuz ayında patlak vermesi, açık tenli İsrail askerleri için handikap oluşturdu. Uluslararası ajansların yayınladığı resimler, sınırdaki toplulukların hiç de rahat olmadığını gösteriyor.
Dahası, düşmanın Direniş'in kapasiteleri hakkında istihbarata sahip olmaması, düşman askerlerinin sahada serbestçe hareket etmesine engel oldu, zira biz ve öteki Direniş örgütleri tam bir gizlilik içinde çalışıyoruz ve düşmanın yerlerimizi ve hazırladığımız pusuların niteliğini bilmemesi için çok çaba gösteriyoruz. Son kara savaşı safhasında, askerler keskin nişancı ateşine maruz kalmaktan veya kaçırılmaktan korktukları için tankların içinde kalmayı tercih ettiler.
Dolayısıyla öyle görünüyor ki düşman, zaman faktöründen yararlanmak için, hatta belki de hava sıcaklıklarının azalmasını beklemek için bir ateşkes arayışında oldu.
Fakat eğer geri gelirlerse bu bizim için, bizim onlara gitmemizden daha iyi olur. Yeşil Hat'ın gerisinde gerçekleştirdiğimiz operasyonlar, hazırlığı, tünellerin kazılması ve gizli çalışmayla birlikte, bir tanka ulaşıp ona saldırmak için on binlerce dolara maloluyor. Bu operasyonlarda en büyük umudumuz bir asker vurmaktı, bu yüzden elbette, tanklar ve askerler bize gelirse bu bizim için daha kolaydır. İlave olarak, asker kaçırma ihtiyacıyla ilgili bir karar alındı. Savaş sırasında biz askerleri “ayırmak” için, yani onları sınıflandırıp İsrail ordusu içindeki Dürzileri, Bedevileri ve Lahdileri [işbirlikçi Güney Lübnan Ordusu üyelerini] ayırmaya çalışıyoruz, çünkü amacımız “yüzde yüz İsrailli” askerler kaçırmak ve böylelikle onları kendi esirlerimizle değiştirip gelecekteki takasları garanti altına almaktır.
El Ahbar: Geri kalan örgütlerle ortak operasyon odalarında temsil ediliyor musunuz?
ET: Bütün Filistinli örgütlerle koordinasyon bulunuyor. Operasyonel hale geldiği zaman ortak operasyon odalarında temsilcilerimiz oluyor ve her türlü saha gelişmeleri veya askeri gelişmeler hakkında bilgilendiriliyoruz.
El Ahbar: İşgal altındaki şehirlere gönderdiğiniz roketler ne menzile ulaştı? Roket fırlatmaya ne kadar süre devam edebilirsiniz?
ET: Düşman, sahip olduğumuz roket miktarını ve menzillerini bilmiyor.
Savaşın ilk günlerinde Gazze'ye yakın yerleşimleri vurduk ve roketler 20 ila 40 km menzile ulaştı. 20 günlük saldırının sonunda ve sahadaki savaşın gelişmesiyle, 65 km'ye ulaşan roketler fırlattık. Savaşın devam etmesi halinde düşman, daha uzun menziller ve daha çetin kara operasyonlarının şaşkınlığını yaşayacaktır. Stoklara gelince, elimizdekilerin yüzde 10'dan azını kullandık. Fırlattığımız her roketin yerini yenisi alacaktır, zira üretim birimimiz, ateşkes de olsa bombalama devam da etse roket üretmeyi durdurmadı.
El Ahbar: Bu roketleri üretmek için gerekli hammaddeleri nasıl getiriyorsunuz?
ET: Tugaylar'ın liderleri, ablukaya rağmen ve ne yaptığımızı izleyen ajanların olduğunu bilmemize rağmen roket üretmeye ve geliştirmeye devam etme konusunda son derece kararlılar. Tugaylar'ın içindeki roket geliştirme birimi, roket kapasitemizi geliştirmek kan ve hazine açısından bize neye malolursa olsun durmamaya karar verdi. Yerel düzeyde üretilen roketlere ilave olarak, silah ve üretim için gerekli hammaddeleri getirmek için tünelleri de kullanıyoruz.
El Ahbar: Hizbullah'la aranızda temas var mı?
ET: Bizden hiçbir şeyi esirgemeyen Hizbullah'tan kardeşlerimize büyük şükran duyuyoruz ve bunu çok kıymetli buluyoruz. Tugaylar'dan pek çok savaşçıyı, Lübnan'da Hizbullah'la yapılacak pek çok askeri eğitim çalışmasına kaydettiler. Savaşçılarımız yeni savaş becerileri öğrendi ve roket tipleri, üretim teknikleri, nasıl koordinat belirleneceği, nasıl kamuflaj yapılacağı ve nasıl bomba yerleştirileceği konusunda daha fazla bilgi edindiler. Şimdi, her türden “patlayıcı pişirme” konusunda mükemmel bilgiye sahibiz. Üyelerimiz Hizbullah'tan aldıkları askeri teknik bilgi ve fikirlerle Gazze'ye döndükten sonra, bu teknikleri savaş sahasında kullandık. Bunların ne kadar kıymetli olduğu şu anki savaşta kanıtlandı. Biz ayrıca roket yapma ve fırlatma konusunda adamlarımızı eğiten Hizbullah üyeleriyle Gazze içinde ve dışında bir araya geldik.
El Ahbar: Hizbullah'la olan işbirliğinizi ve örgütün genel sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın savaş sırasında yaptığı, Hizbullah'ın Gazze'deki Direniş'i destekleyeceğini söylediği açıklamasını nasıl algılıyorsunuz?
ET: Biz Nasır Selahaddin Tugayları olarak, sayın Şeyh Hasan Nasrallah'ın liderlik ettiği Hizbullah'taki kardeşlerimizin cömertliği karşısında şaşırmadık. Örgütümüze yaptıkları ve bir an bile durmayan destekleri karşısında şaşırmadık.
Bizi bir dakika bile yüz üstü bırakmayan Hizbullah'tan kardeşlerimize büyük umut bağlıyoruz. Bilindiği gibi sayın Seyyid Hasan Nasrallah'ın sözleri doğrudur ve o boş söz söylemez.
Direniş'i destekleme konusunda yaptığı son konuşmasından sonra düşman, son dakikada Hizbullah'tan gelecek bir askeri müdahale korkusuyla askerlerinden bazılarını güneyden kuzeye doğru kaydırdı. Biz, İsrail araçlarının hareketini Gazze sınırından izliyorduk ve düşmanın bazı güçlerini 2006'da olduğu gibi kuzeye kaydırdığı bilgisine sahiptik.
Son olarak, bilindiği gibi, Hizbullah Direniş örgütlerine lojistik, maddi ve moral destek sunuyor ve pek çok kişi, bu desteğin durmadığını biliyor.
medyasafak.com