Hizbullah Lideri Seyyid Hasan Nasralah, el-Menar, el-Alem ve el-Meyadin televizyonundan canlı olarak yayımlanan konuşmasında çeşitli yerel ve bölgesel gelişmeleri değerlendirdi.
Sözlerine Lübnan’da yaşanan güvenlik sorunlarına değinerek başlayan Hizbullah genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, silahlı grupların Suriye sınırındaki Arsel’de kaçırdığı Lübnan askerleri ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Biz bu tür meselelerde tavır almaktan sakınıyoruz. Çünkü karşı taraf belli bir hesap peşinde. Biz bu meselede de tıpkı Azez’de kaçırılan Lübnanlılar meselesinde olduğu gibi bilinçli davranıyoruz. Bizim ne dediğimiz önemli değil, önemli olan rehinelerin serbest kalması. Bu meselelerin medya üzerinden konuşulmasını istemiyoruz.
Lübnan Ulusal bir mesele ile karşı kaşıya
Herkesin bildiği gibi terörist gruplar, İmad Cuma’nın tutuklanması bahanesi ile orduya silah çekti ve husumet genişledi. Bu husumet, bazı subayların, askerlerin şehit edilmesine ve esir alınmasına neden oldu.
Çatışmalar sonunda çok sayıda asker şu anda bu grupların elinde esir bulunuyor.
Şu an Lübnan belli bir bölge, parti veya kesimle sınırlı olmayan tüm Lübnanlıları ilgilendiren bir meseleyle karşı karşıya bulunuyor.
Öncelikle tüm siyasi gruplar, medya ve halk, bu meseleye bir ahlaki mili ve insani mesele olarak bakmalı ve hedef rehin alınan askerlerin en kısa sürede geri alınması olmalı.
Ama maalesef bu mesele, çatışma, asılsız suçlama, mezhepçiliği körükleme gerçekleri çarpıtma ve aldatma meselesi haline getirildi; bu meselenin çözümü rehine meselesinin çözümünden çok daha büyük hale geldi.
Bu meselenin çözümünden birinci derecede hükümet sorumludur ve herkesin de hükümete yardımcı olması gerekir.
Hizbullah, rehinelerin kurtarılması için müzakereye karşı değil
Bu tür meselelerin çözümünde müzakereye başvurulması doğaldır. Biz daha önce kendi esirlerimizi kurtarmak için müzakereler yaptık. Bu yüzden bir ilkesel olarak müzakereye karşı değiliz.
Müzakere etmek hükümetin hakkıdır.
Biz ilk günden beri yönetim konusunda müzakere yapmak istedik. Dünyada da müzakere yapmak isteyen herkes önce güçlü noktalarını belirler ve sonra da müzakereye oturur.
Lübnan hükümeti de önce güçlü noktalarını belirleyip sonra müzakereye oturmalı ve bunlar üzerinden müzakere etmeli. Eğer rehinelerimizi kurtarmak istiyorsak müzakereye güçlü oturmalıyız. Zayıf halde yapılan müzakere facia getirir. Müzakere yapmak isteyen bir hükümet ya da taraf neyi kabul edip neyi reddettiğini açıkça söylemez.
Bazı siyasi gruplar davranışlarıyla Lübnan’ı aşağılıyor
Lübnan, birkaç haftadır bazı siyasi grupların davranışları sebebiyle aşağılanıyor. Müzakere eden taraf hem mesaj getiriyor hem de müzakere yapıyor. Durumun bu şekilde devam etmesi sorunu çözmeyecek.
Biz müzakere kapısı kapalıdır demek istemiyoruz. Biz bu meseleyle ilgili olan yetkililerle konuştuk. Onlara dedik ki bizim tavrımız şudur: Müzakere yapan taraf rehin alanların taleplerini getirsin ve o talepler üzerine müzakere yapılsın.
Hükümet, cinayetleri durdurmak ve yeni ölümler olmaması için garanti almak istiyor. Cinayet ve infaz şartları altında müzakere yapmam demek hükümetin hakkıdır. Hükümet müzakerelere döndüğü zaman da doğal olarak talepleri dinlemek gerek. Tehditlere boyun eğmek, devlet, hükümet, ordu ve millet için kabul edilemez.
Suriyeli mülteciler militanların işlediği cinayetten sorumlu değil
Tüm dünyada da bu tür meselelerde tek bir seçenek kullanılmaz. Birçok senaryo ele alınır ama bunlar medyada ilan edilmez.
Ruveys’te meydana gelen ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan patlamadan sonra Lübnan halkına defalarca Suriyeli mültecilere iyi davranın, tekfircilerin ve teröristlerin işlediği cinayetlerden başkaları sorumlu değildir dedik ve bunu defalarca tekrarladık.
Lübnan askerinin kafasının kesilmesinden sonra Suriyeli mültecileri korumak ve onları tehlikeden uzak tutmak için büyük çaba gösterdik. Şimdi de yine onları koruyoruz ve halkı yatıştırmak için çaba gösteriyoruz.”
ABD, dünyadaki terörizmin kaynağı ve anasıdır
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmasının ikinci bölümünde bölgesel gelişmelere değindi. Nasrallah, konuşmasının ikinci bölümünde özetle şunları söyledi:
“Tüm dünya biliyor ki biz IŞİD’e ve tekfirci düşünceye düşmanız. Tekfirci gruplar tüm bölge halklarına karşı bir tehdittir.
Bizim Amerikan liderliğinde IŞİD’e karşı kurulan koalisyona yönelik tavrımızın Hizbullah’ın IŞİD’e yönelik tavrıyla bir ilgisi yok.
Biz temel olarak Suriye’de uluslar arası koalisyona karşıyız. Burada hedef ister IŞİD olsun isterse Suriye yönetimi olsun fark etmez. Ayrıca Lübnan’ın bu uluslar arası koalisyona katılmasını da doğru bulmuyoruz.
Bize göre dünyadaki terörizmin anası ve kaynağı Amerika’dır, Siyonist rejimi daima desteklemektedir.
Amerikan hükümeti, ahlaki bakımdan terörizme karşı uluslar arası koalisyona liderlik edebilecek bir liyakate sahip değildir.
Tüm sorunlara rağmen Lübnan terörle kendi başına mücadele edebilir
Bölgedeki tüm halkları, ABD’nin kurduğu koalisyona şüpheyle bakmakta haklıdır. Lübnan yaşadığı tüm siyasi sorunlara rağmen ordusuyla, milletiyle ve Direniş’le tek başına terörle baş edebilecek güçtedir.
Koalisyon ülkeleri önce teröre desteği kessin
Uluslar arası koalisyon önce teröristlere verdiği mali desteği, silah yardımını ve eğitim vermeyi kessin. Lübnan ordusunu silahlandırsın ve Suriyeli mültecilerin sorunlarını çözsün.”
Gazze ve Yemen
Konuşmasının sonunda Gazze ve Yemen’le ilgili gelişmelere değinen Nasrallah, Filistin direnişinin İsrail’in gizli ve açık tüm hedeflerine ulaşmasına izin vermediğini ve bu yüzden siyasi bir zafer kazandığını belirterek Gazze direnişini tebrik etti.
Nasrallah, Yemen’de Husilerin liderlik ettiği devrimciler ile hükümet arasında yapılan ulusal uzlaşma anlaşmasının bu ülkenin karmaşık sorunlardan ve bunalımlardan kurtuluşu için bir fırsat olduğunu söyledi.
Kaynak: YDH