Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın bugün öğleden sonra video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmanın geniş bir özetini sunuyoruz.
Nasrullah, Mevlit kandilini ve Hz. İsa’nın doğum gününü tebrik ederek başladığı konuşmasında öncelikle Lübnan ordusunun ülke sınırlarını korumada gösterdiği çabayı övdü ve şunları söyledi:
“İsrail’in ve tekfircilerin saldırılarına karşı ülke güvenliğini koruyan Direniş güçlerini tebrik ediyorum. Kışa ve kara rağmen tüm zorlu şartlarda ülkeyi ve halkı savunan güçler şer’i sorumluluklarına bağlıdırlar. 2 bin metre rakımda ülkeyi ve halkın güvenliğini koruyan bu güçler peygamberin gerçek takipçileri ve Lübnan’ın gerçek hamileridirler.
Lübnan halkının ve insanlığın gerçek hamilerine ve şehit ailelerine tebriklerimi sunuyorum; çünkü onların evlatlarının fedakarlıkları olmasaydı ülke bugün farklı şartlarda olurdu.”
Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden eski başbakanlardan Ömer Kerami’nin vefatından duyduğu üzüntüyü dile getirerek Lübnan halkına başsağlığı dileyen Nasrullah, “Ömer Kerami, büyük bir ulusal konuma sahipti. O, Lübnan ve Filistin direnişlerini destekleyen onurlu ve örnek bir politikacıydı, umarım onun yolu devam eder” dedi.
Hizbullah Genel Sekreteri, mevlit kandiline değindiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hz. Peygamber, varlık alemindeki ilahi rahmetin en büyük örneğiydi. O, insanlığa bu dünyaya ve ahirete bir rahmetti, peygamberin getirdiği her şey insanlık için bir rahmetti.
Tekfirci terörist gruplar, utanç verici eylemleriyle Peygambere hakaret ettiler. Binlerce insanı öldürdüler. Kafalar kestiler, bunun görüntülerini ve resimlerini yayımladılar. Mevlit kandilinde Yemen’de insanları öldürdüler. Onlara sormak gerekiyor, Muhammedi dini savunmak bu mudur?
Teröristler Afganistan’dan Suriye’ye, oradan Irak’a kadar ilerlediler. Şu an onları destekleyen, onlara bunun zeminini yaratan ülkelere ulaştılar. Bu, önceden öngörülen bir şeydi. Çünkü medyanın ve teröristlerin peygambere ettiği hakaretlerin tüm tarih boyunca benzeri görülmemişti.
Tekfircilere karşı savaşmak İslam’ı savunmaktır
Tekfircilere karşı savaşmak sadece bölgeyi, ülkeyi ve siyasi sınırları savunmaktan ibaret değildir, bütün bunlarda daha da önemlisi tüm dünyada terörist eylemler karşısında İslam’ı savunmaktır. Bu, hepimizin yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur.
İslam ümmeti, terörist eylemler karşısında birbirinin yanında durmalı, bu eylemlerin İslam’la ilgisini reddetmeli ve terörist grupların varlığına son vermelidir.
Şunu açıkça söyleyeyim ki bu gruplar bölge ülkelerini, onların onurunu, şerefini, bugününü ve geleceğini tehdit ediyor. Açıktır ki onların tehlikesi, siyasi tehlike olmanın da ötesindedir. İslam’ın, Peygamberin ve Kuran’ın onuruna yönelik bir tehdittir. Dolayısıyla İslam’ı savunmak söz konusu olduğuna göre mücadele için gerekli şartların birçoğu artık bahis konusu değildir. Çünkü durum artık İmam Hüseyin’in çok az dostuyla Kerbela’da İslam’ı savunmak için ayağa kalktığı bir noktaya ulaşmıştır.”
Hizbullah ve el-Mustakbel müzakereleri
Hizbullah genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasının bir sonraki bölümünde Lübnan iç politikasına değindi ve Sa’d Hariri liderliğindeki el-Mustakbel Partisi ile Hizbullah arasındaki müzakerelerin olumlu geliştiğini vurgulayarak şunları söyledi.
“Bazıları, bu diyalogun gerçekleşmesi konusunda kuşkular yaratmaya çalıştı. Ama bu kuşkular sona erdi, bu sefer de müzakerelerin neticesi ile ilgili kuşkulara sıra geldi. Ben onlara şunu söylüyorum: Geçen iki görüşme ile ilgili olarak son derece olumlu bir atmosfer olduğunu söyleyebilirim.
Biz, diyaloğun gerçekçi bir temelde devamını vurguluyoruz. Beklenti çıtasını yükseltmemek gerekiyor. Biz kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmanın zor olduğunu biliyoruz. Biz anlaşılabilecek tüm konularda anlaşmaya varmayı, ihtilaflı konularda da çerçeve belirlemeyi istiyoruz.
Diyalog mezhebi havayı olumlu etkiledi
Diyalog, Lübnan’daki mezhebi havayı olumlu etkiledi. Bazıları Müslümanların Hıristiyanlarla bir masa etrafında oturup konuşmasına tahammül edemiyor. Bazıları Müslüman-Hıristiyan savaşı çıkarmak istiyor. Aptal terörist gruplar da bunlara yardım ediyor.
Bir araya gelip konuşmak, diyalog kurmak bölgedeki tüm halkların çıkarınadır. Bizim peşinde olduğumuz şey budur. Müzakerelerden beklentimiz de bundan fazlası değildir.
Biz, diyalogun stratejik konuları halledeceğini söylemedik. Lübnan, bölgede şiddetli kasırgaların koptuğu şartlar içerisinde bulunuyor. Bu yüzden el-Mustakbel partisi ile diyalog programımızdaki beklenti çıtamız ülkenin korunmasıdır.
Bu müzakereler, diğer siyasi grupların temsilcilerinin katılımıyla yapılmıyor. Bu, sadece iki siyasi grup arasındaki bir diyalogdur. Bu diyalog, benim daha önce ikili ya da üçlü görüşmelerde davet ettiğim ulusal diyalog için bir adımdır.
Biz el-Mustakbel partisi ile olan diyalogun, diğer siyasi grupların ikili diyaloğunun ya da ulusal diyalogun bir alternatifidir demiyoruz. Biz, ülkedeki her siyasi grubun diyaloğunu destekliyoruz.
Hizbullah, el-Mustakbel partisi ile Ulusal Özgürlük Hareketi’nin diyalogundan rahatsız olmadı, tam tersine memnun oldu. Çünkü bu diyalogun sonuçları tüm Lübnan’ı etkiliyor.
Diyalogdan başka seçenek yok
İkili diyalogların kapsamlı ulusal diyaloglara dönüşmesi mümkündür. Bu şartlarda insan özgüven kazanıyor ve müttefikine güveni artıyor. Sonuç itibariyle bir masa etrafında diyalogdan başka seçeneğimiz yok.
Bölge ve dünya devletlerinin meşgul olduğu bu şartlarda iç diyalog için Hıristiyan grupların diyalogu için ciddi çaba göstermek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonuç alınması için de faydalı olabilir. Cumhurbaşkanını seçecek olanlar Lübnanlılardır. Uluslararası veya bölgesel anlaşmalar değil, cumhurbaşkanı yalnızca ülke içindeki uzlaşma ile seçilmelidir.”
Teröristler Lübnan’a saldırabilecek durumda değil
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasının bir sonraki bölümünde Lübnan’daki güvenlik durumuna değinerek şunları söyledi:
“Geçtiğimiz aylarda Lübnan ordusunun ve güvenlik güçlerinin kazanımları sayesinde güvenlik ortamı iyi oldu; ama yine de dikkatli olmak gerekiyor.
Medyamızın bazıları, özellikle de kaçırılan askerlerin aileleri ile ilgili olarak teröristlerin yarattığı psikolojik savaşa eşlik ediyor. Hizbullah’ın buradaki menfaati, halkın güvenliği, istikrarı ve psikolojik güvenliğidir.
Ordu, güvenlik güçleri ve Direniş, terörizmle mücadelede ağır bir sorumluluk yüklenmiş bulunuyor. Rehine askerlerin ailelerini zora sokmamak gerekir. Teröristler, Lübnan dağlarına geniş çaplı saldırı yapabilecek durumda değil.
Onların son aylardaki tüm çabası Flita, el-Cabe, ya da Asel el-Vard gibi hiç olmazsa bir köyü ele geçirmekti; ama bunu yapamadılar.
Ordu, halk ve Direniş, teröristleri yenecek
Ben, Beka’da ve sınırdaki halkımıza ve tüm Lübnanlılara sesleniyorum. Lübnanlılar terörizm karşısında zayıf ve aciz değil, kimsenin yardımına ihtiyaç yok. Biz, ordu, halk ve Direniş olarak ülkemizi savunabiliriz. Ne kar, ne şehitler veya yaralılar bizim halkı savunma kararlılığımızı değiştiremez.
Umarım basın korku oluşturmaya katılmaz. Terörist eylemler her ülkede olabilir. Biz dünyanın en güçlü ordularından birini yendik, terörist grupları yenemememiz mümkün mü?”
Bahreyn
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasının son bölümünde Bahreyn’de yaşanan gelişmelere değindi ve el-Vefak Partisi Genel Sekreteri Şeyh Ali Salman’ın tutukluluğunun devam ettirilmesinin yanlış olduğunu söyledi.
Bahreyn halkının meşru taleplerini barışçı yollarla dile getirdiğini ve asla şiddete başvurmadığını belirten Nasrullah, Bahreyn rejiminin bu barışçı halk hareketini durduramayacağını söyledi.
YDH