Seyyid Hasan Nasrallah'ın büyük Kudüs mitinginde yaptığı konuşmanın tam metni şöyle oldu:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah’ın selamı rahmet ve bereketi hepinizin üzerine olsun.
Bu büyük organizasyonunuz için sizlere teşekkür ediyorum.
Bu büyük dayanışmadan ötürü teşekkür ediyorum.
Sizler direniş ve vefa ehlisiniz. Sizler her zaman meydanları dolduran kimselersiniz.
Tekrardan Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi sizlerin üzerine olsun ey insanların en şereflileri, ey insanların en onurluları, ey insanların en temizleri..
Sizler birkaç hafta önce, bu meydanda, efendiniz Abdullah’ın babası İmam Hüseyin (AS) ile beraber Filistin’e, Kudüs’e mazlumların meselelerine, kutsallarımızı korumaya olan bağlılığınızı ilan ediyordunuz.
Siz ona 10. Günde dediniz. Bugün tekrar ABD ve Siyonist düşmanlara diyorsunuz ki; Kudüs’e, Müslümanların ve Hristiyanların mukaddesatına, Filistin halkına ve bütün ümmete karşı olan duruşumuzu, sebatımızı, bağlılığımızı zafer veya şehadete kadar buradan yeniliyoruz. Bu meydanda birkaç hafta önce söylediklerimizi tekrarlıyoruz; Seni terk etmedik ey Hüseyin.
Hüseyin, bugün mazlumların, kendisine düşmanlık yapılan semaların dininin, düşmanlıklara maruz kalan yeryüzü mukaddesatının ünvanıdır.
Değerli kardeş ve bacılarım!
Hepinize hoş geldiniz diyorum. Bu büyük mitinge iştirak eden herkesi, partileri, siyasi grupları, İslami ve vatani güçleri selamlıyorum. Emel Hareketi’ndeki kardeş ve bacılarımı ve kamplardaki Filistinli halkımızı özellikle zikretmek istiyorum. Mülteci kamplarında kalıp vatanlarına dönüş haklarına bağlı olarak yaşayan, yerleşimci politikaları reddeden, alternatif bir vatanı reddeden, çocuklarını ve torunlarını vatanlarına, bütün Filistin topraklarına dönüş rüyalarıyla yetiştiren Filistinlileri anıyorum. Bu rüya inşallah yakın bir zamanda mutlaka gerçekleşecektir.
Değerli kardeşlerim!
Bir araya gelmemize neden olan durumdan ötürü detaylara girmeden mevzuya geçiş yapmak istiyorum.
Öncelikle hepinizin adına işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilere büyük selamlarımızı iletiyorum. Trump tarafından, düşman ABD’nin ilan ettiği Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması kararının ardından hızlıca harekete geçen Gazze’de, Batı Şeria’da, Kudüs’te, 1948 topraklarında yaşayan, Beytul Makdis ve çevresinde yaşayanlara selamlarımızı iletiyoruz.
Bu onurlu halk, kurban veren halk, bedenlerini feda eden halk, göğsüyle, taşıyla, bıçağıyla düşmana karşı durmakta ve bütün ümmetin mukaddesatını, dünyadaki tüm Müslümanların ve Hristiyanların mukaddesatını müdafaa etmektedir. Tüm selam, övgü, takdir, tazim ve hürmetler bizden onlara olsun.
İkinci husus, Amerika’nın Kudüs meselesine ve ümmetin onuruna kasteden bu düşmanca kararına karşı gösterilen tüm tepkileri büyük bir takdirle karşılıyoruz. Aynı şekilde dünya çapında Trump’ın karını reddeden, desteklemeyen tüm devlet, hükümet ve liderleri takdir etmemiz gerekir. Bu büyük bir olaydır. Tüm Arap ve İslam milletleri çatışma odaklı bu karara karşı uyanık olmalıdır.
Kibrine şahit olduğumuz Trump ve hükümeti Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararı açıklamalarının ardından tüm dünyanın onlara boyun eğeceğini tasavvur ediyorlardı. Avrupa’dan Arap ve İslam alemine, Rusya, Çin, Kanada ve Latin Amerika’ya kadar tüm dünyanın onların kararını kabul etmekte yarışacaklarını düşünüyorlardı. Onların peşinden gidip, onların tanıdığının tanınacağını, onların yaptığının yapılacağını düşünüyorlardı. Ancak tüm dünyanın tepkisiyle karşılaştılar. Kibrinden dolayı Trump ve hükümeti tek ve dışlanmış halde kaldı. Bu kararda kesin çıkar sahibi olan İsrail sadece Amerika’yla birlikte kaldı. Bu çok önemli bir olay. Bunun üzerinin inşa edilmesi gerekir.
Arap ve İslam alemindeki hükümetlerin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması kararını reddeden devletlerle ilişkilerini iyileştirmeleri gerekmektedir. Çünkü yarın tek tek devlet ve hükümetlerle uğraşacaklar, gizli ve açık görüşmelerle peş peşe bu kararı tanıma açıklamaları gelecektir. Netenyahu’da dün yaptığı açıklamada bunu ummaktadır.
'Şiisiyle Sünnisiyle dini mercilerin duruşu takdir edilmeli'
Aynı şekilde tüm Şii ve Sünni’siyle İslami dini mercilerin duruşunu takdir etmemiz lazım. Necef El Eşref’ten mukaddes Kum’a kadar, İmam Seyyid Ali Hamaney’in daimi güçlü duruşundan Ezher’in Şeyhul Ekber’ine kadar, Hristiyan dini mercilere, Kıptilerin Papasına farklı Hristiyan dini mercilere, özellikle de doğudaki mercilerin duruşunu takdir ediyoruz.
Farklı şekilde gerçekleşen tüm halk eylemlerini, basın açıklamalarını, gösterileri büyük bir takdirle karşılıyoruz. Özellikle de Arap ve İslam aleminde ve tüm dünyada sokaklara çıkıp gösteri yapan, bu düşmanca kararı kınayan, Kudüs ve Filistin meselesine verdiği değeri haykıran kitleleri takdir ediyoruz.
Siyasi analizcileri, hatipleri, özellikle de aynı mihverde olduğumuz şahsiyetleri bu olayı basit görmemeye, doğal hakkını vermeye davet ediyorum. Doğru, bunlar yeterli değil ama gerçekten çok önemlidir. Arap ve İslam aleminin geçtiğimiz senelerde gördüğü ve Filistin ve Kudüs davasını unutturmayı amaçlayan acı ve fitnelerden sonra bugün bölgemizde yaşanan tüm olumsuzluklardan sonra, insanların farklı şekilde protestolar düzenleyerek, insanların, seçilmişlerin farklı yöntemlerle Amerika’nın Kudüs’e karşı bu düşmanca kararını reddettiklerini haykırmaları ve Filistin meselesinin yanında durduklarını ilan etmeleri istenen bir duruştur.
Geçtiğimiz senelerde yaşadığımız sıkıntılara galip gelmemiz için medyanın, siyasetin halkın bu konuya önem göstermesi üzerimize vacip bir durumdur.
Bugün burada, vefa yeri Güney Beyrut’ta toplanan sizlere ve tüm protestolara katılanlara, Tüm Arap ve İslam alemine, dünyadaki tüm Arap ve İslami topluluklara hitap ediyorum ve diyorum ki, sizlerin düzenlediği gösteriler düşmanla mücadelemizin seyri içerisinde büyük bir ehemmiyet arz etmektedir.
Düzenlediğiniz gösterilerin, mitinglerin, protestoların, sosyal medya paylaşımlarınızın ve diğer yöntemlerle gösterdiğiniz tepkilerin kıymetini biliniz.
Çünkü esir olmak, unutmak, bırakmak ve yorgun düşmekledir ve bu imanın zayıf noktasıdır.
Ey kardeş ve bacılarım!
Halkın gösterilerle ve diğer yollarla göstermiş olduğu tepki, direnişçiler ve meydanlarda savaşanlara büyük bir manevi destek olmaktadır. Biz Temmuz harbinde bunu tecrübe edindik. Gazze’deki kardeşlerimiz defalarca karşılaştıkları savaşlarda bunu tecrübe edindiler.
Dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın her gösteri, miting ve protesto bize kuvvet vermekte, azmimizi ve bağlılığımızı artırmaktadır ve bizim tek olmadığımızı bilinçlerimizi zihnimize yerleştirmektedir. Bugün ön saflarda duran Filistin halkının bu gösterileri ve protestolarınıza ihtiyacı vardır. Bugünkü gösteriler düşmanla çarpışan tüm direniş hareketleri için kucaklayıcı bir ortam oluşturmaktadır. Bu nedenle bu düşmanca karara tepki gösterip meydanlara inen herkese teşekkür ediyoruz. Ve bu hareketliliğin devam etmesini temenni ediyoruz. Bu da direniş türlerinden biridir.
Tabii ki, bazı ihlalleri de müşahede ediyoruz. Bahreyn heyetinin işgal edilmiş Filistin topraklarına gitmesi gibi.. Bu heyet, Bahreyn halkını, Bahreyn ulemasını ve Bahreyn iradesini temsil edemez. Bu heyet Bahreyn’deki ahlaksız yönetimi temsil etmektedir. Böyle bir zamanlamayla o heyeti gönderen Bahreyn idaresidir. Bahreyn Kralının sözde barış, birlikte yaşam ve sorunlarla ilgili mesajını göndermek için gitmişler. Kiminle bunları gerçekleştireceksiniz! İşgalci ve mukaddesatımızı gasp edenlerle mi? Kudüs’ü Yahudileştirenlerle mi? Filistinli çocukların kemiklerini ezenlerle mi? Bu, Bahreyn halkını yansıtmamaktadır.
Bahreyn halkı, alim ve liderlerinin çağrısına uyarak Cuma günü tüm köy, belde ve şehirlerde gösterilere çıkmıştır. Filistin ve Kudüs davasıyla dayanışma içerisinde olduğunu yansıtmış ve üzerlerine kurşunlar sıkılmıştır. Onlardan bazıları yaralanmış, bazıları da tutuklanmıştır. Bu, Bahreyn idaresi için bir rezalettir. Halkının gösteri yapmasını engelleyip, Filistinle dayanışma içerisinde olmasına tahammül etmeyip aynı zamanda düşman ve gaspçı yapılanmayla ilişkilerin normalleşmesi için de heyet göndermektedir.
ABD’nin kararının bir diğer yansıması da, “Siz bir şeyden tiksinirsiniz ama o sizin için hayırlıdır” “Güzelin çirkinden ayıklanması” ayetlerinin tecelli etmesidir. Sadece Bahreyn için değil, tüm Arap ve İslam aleminde ve tüm dünyada aynı şey geçerlidir.
Tekrar halk hareketliliği ve gösterilerin akışı içerisinde şunu da özellikle iki halkı hatırlatmak gerekir; Dünyanın, Arap ve İslam aleminin tümünde, Endonezya’dan son İslami beldeye kadar meydanlara çıkan halka hürmetimiz vardır. Fakat Filistin Yemen halkı kurşunlara göğüs gererek meydanlara çıkmıştır. Bu iki halk ateş altında meydana çıkıp kurşunları karşılamıştır. Yemen halkı Sana ve Sa’da’da yüzbinlerle meydanlara çıkmış ve bu beldeler, bu halk her gün ve her gece düşman Amerika ve Suudi Arabistan bomba ve silahlarıyla bombalanmaktadır.
Bu Yemen halkının asaletini, mazlumiyetini, bu ümmetinin meseleleri karşısındaki duruşunun hakikatini göstermektedir.
Meselenin siyasete tekabül eden yönüne geçmeden önce, halk muvacehesinden bakınca; Bu hitap Filistinlilere ve tüm ümmetedir. Biz bugün Lübnan’da ülke olarak bir oluşumuzla iftihar ediyoruz. Lübnan bir konu etrafında bütünleşmek zordur. Tüm Lübnanlıların Kudüs, Filistin ve Trump’ın kararını reddetme meselesi etrafında toplanmasıyla iftihar ediyoruz. Aynı şekilde Lübnan’ın Sayın Cumhurbaşkanı’nın duruşundan Sayın Parlamento Başkanı’ndan Parlamentoda yer alan grupların duruşuna kadar, Sayın Başbakan’dan Lübnan’ın siyasi ve toplumsal yapılanmalarına kadar, Lübnan Dışişleri Bakanı’nın Kahire’deki Arap Birliği Zirvesinde yapmış olduğu konuşmaya kadar.. O toplantıda iki seçkin konuşma vardı; Bunlar Lübnan ve Irak temsilcilerinin konuşmasıydı.
Bu gösteriden, Lübnan ve Beyrut’un güneyinden şimdi ve sözlerimin sonunda sizin adınıza söz ve misakımızı yeniliyoruz. Lübnan’da Filistin ve halkıyla birlikte kalacağız. Kudüs ve Kudüs halkıyla, İslami ve Hristiyan mukaddesatıyla birlikte olacağız. Onları savunacağız.
Düşman ABD’nin ve Trump’ın Kudüs ve mukaddesatımıza kasteden kararının iki önemli ve aziz günün yıldönümü arasında çıkması da acayip bir durumdur. Bu karar, Müslüman ve Hristiyanlar için aziz olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (AS) mevlidi ve Efendimiz İsa’nın (AS) doğum gününün yıldönümü arasındaki bir tarihe denk getirilmiştir.
Ve bugün ruh, fikir, akıl, irade, meydanlar ve sokaklarda, Müslümanlarla Mesihiler arasında dayanışma içerisinde gerçekleşen bir intifadaya şahitlik ediyoruz. Mukaddesatlarını savunmak için..
Değerli kardeş ve bazılarım!
Konuyla ilgili siyasi şıkka gelecek olursak, Süratli bir şekilde Trump’ın kararının neticeleri ortaya çıkmaya başladı. Kararın ikinci gününde düşman Siyonistlerin hükümeti toplanıp Kudüs’te 14 bin yerleşim yeri yapmaya olan azmini açıkladı. Caddelerdeki Arapça isimleri değiştirerek buna başladılar. Günler önce bahsettiğim tüm tehlikelerdi bunlar. Bu mesuliyeti omuzlamayı farz kılmaktadır. ABD’nin bu kararının bir süreç içerisinde alındığını bilmemiz gerekmektedir. Bunun öncesi ve sonrası vardır. Öncesine bakacak olursak bölgemizde son yıllarda yaşananları daha iyi anlarız. Biz bölgedeki bazı devletlerin de desteklediği Amerika-Siyonizmin devletlerimizi, hükümetlerimizi, askerlerimi halklarımızı yıkım projesinden bahsettiğimizde.. 2011’de söylemiştik, bugün de hatırlatıyoruz, DAİŞ’in öncelik ettiği ABD tarafından desteklenen tekfirci örgütlerin hedefi bizim toplumumuzu yıkıp hakiki hedef olarak Filistin davasını tasfiye etmektir. Öyle bir duruma gelecek ki, insanlar Filistin davasını unutacak ve Amerika çözüm için gelip Siyonistlerin çıkarına uygun anlaşma planını ortaya koyacak. Bugün müşahede ettiğimiz tam da budur. Ama onların emelleri kursaklarında kalacak ve kalmıştır da.
Bu önceden planlanandı. Bir de sonrası için planlanan var. Amerika tüm Arap hükümetlerine ve Filistin’e diyecek ki, Kudüs bitti. Gelin anlaşmamızı tamamlayalım. Anlaşma, Amerika-İsrail projesi ve görüldüğü üzere bazı Arap devletler tarafından da destekleniyor. Bunun hedefi, Filistin davasını tasfiye etmektir.
Filistin’i, Filistin’in kalan toprağını, Filistin halkını ve Filistin onurunu, Filistinli mültecileri bekleyen tehlikeleri planlıyorlar. Bu da, bir akış içerisinde olup bundan sonraki aşama için planlanandır. Şimdiki duruma odaklanıp kalmıyoruz. Şimdiki durum çok tehlikeli ama bu duruma donup, odaklanıp kalamayız. Sadece bu durum için mücadele ederiz. Tüm ümmet üzerine bu Amerika düşmanının tehlikeli projesiyle mücadele etmek vaciptir. Mesuliyet sadece Filistin halkına yüklenemez Ey kardeşler. Mesuliyet hepimizindir. Birinci derecede mesuliyet Filistinlilerindir. Çünkü onlar ilk sıradadırlar. Çünkü onların duruşu esastır. Çünkü onlarım mücadele ve intifadası en kararlılık değeri olan iştir.
Ey kardeş ve bacılar!
Buradan Filistinlilere yönelip onlara şunu demek istiyorum; Tüm Filistinlileri kastediyorum. Filistinli güçler, Filistin yönetimi, Filistin Kurtuluş Hareketi, Filistin ve dışarıda yaşayan Filistin halkı; Siz Amerika bazı Arap devletlerinin diktalarına boyun eğmeyi reddettiğinizde, Bu tarz hiçbir projeyi imzalamadığınızda, Kudüs’ün Filistin’in ebedi başkenti olduğu esasında ısrar ettiğinizde, Ebu Dis, Ummu Dis ve Ebu Dis’in tüm ailesini reddettiğinizde Ebu Dis’in arkasında duranları reddettiğinizde Trump ve binlerce Trump ve bütün dünya sizden mukaddesatlarınızı, Kudüsünüzü ve namusunuzu almaya güç yetiremeyecektir. Esas olan sizlersiniz. Siz dik durduğunuzda dünya da sizinle birlikte duracaktır. En azından Dünyanın bir kısmı sizinle olacaktır. Ama siz vazgeçtiğinizde, sizin arkanızda durup sizi desteklemek isteyenlere, ‘Filistinlilerden daha çok Filistinli olmak mı istiyorsun? Kraldan daha çok kralcı olmak mı istiyorsun’ diyecekler.
Bugün sizin duruşunuz, ey şerefli, direnişçi, sabırlı, büyük, kurban sunan Filistin halkı! Gelecekteki tüm tarihi aşamalar için bir anahtardır. Bahis sizin üzerinizedir. Biz de tümümüz sizinle birlikteyiz.
Kardeş ve bacılarım!
Önceki süreçlere ve bu kararın neticelerine binaen bugün açıkça şunu söyleyebilirim, Tüm hüccetler, deliler tamamlanmıştır. İlahi deliller, akli deliller, aklınıza gelebilecek her türlü deliller tamamlanmıştır. Trump’ın kararı ve ABD yönetiminin son adımından sonra Amerika’yı çağırıp, ondan bahsedenler ve dengeli bir duruş bekleyenler için, Amerika’nın Filistinlilerin maslahatı için veya Arap devlet ve halkları için değil de İsrail’in çıkarını gözeteceğine dair deliller tamamlanmıştır. Akamete uğramış görüşmelere yönelenler için hüccetler tamamlanmıştır. Ve herkesin şunu bilmesinin vakti gelmiştir; Muhakkak ki Amerika, Filistin’de ve bölgede barışı gözeten değildir. Amerika İsrail’in onaran ve destekleyendir. Amerika terörü, işgali, yıkımı, tehciri yakımı, yıkımı, fitneleri gözetendir. ABD, DAİŞ’i ve tekfirci örgütleri kurandır. Ve ümmet Amerika karşısında tek bir duruşa sahip olmalıdır. Bunu da iki kelime özetlemektedir; El Mevt Li Amerika (Amerika’ya Ölüm)
Hepimizin Amerika’ya güvenilmeyeceğini anlamasının vakti gelmiştir. O, hepimizin sakınmasını gerektiren, karşısında durulması, kınanması gereken bir düşmandır.
İkinci derecede, hepimizin şunu merkezine alması gerekir. Burada halklar, hareketler, devletler ve hükümetlerden işitip kabul edenlere yapıyoruz bu çağrıyı. Halk bazında, siyasi ve medya alanında kalın harflerle tekrar Siyonist yapıyı azletmeyi merkezimize almalıyız. Ben gerçekçi, somut noktalara temas etmeye çalışıyorum. Slogan atmamız önemli değildir. Bu kamuoyunda ve siyasi duruş açısından güzeldir, talep edilendir ama müsaadenizle direkt olarak şunu söylemek istiyorum. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması kararı ve İsrail’i bölgemizde kutsamasına karşı en önemli tepki, bu yapının tamamıyla azledilmesi, ortadan kaldırılmasıdır. Somut şeylerden söz ediyorum.
Bu, toplumsal baskılar yoluyla, parlamentolarla hükümet ve partilerle, sosyal medya ve tüm yollarla yapılmalıdır.
Arap ve İslami hükümet ve yönetimlere ayrıca bazı seçilmişlere, Arap ve İslam devletlerinin İsrail’le ilişkilerini kesmeleri yönünde baskı oluşturulmalıdır. Bu, mevcut aşamada merkezimizdeki hedef olmalıdır.
Hükümetlere İsrail’le ilişkilerini kesip, büyükelçiliklerini kesmek ve tüm ilişkileri bitirmek için baskı oluşturulmalıdır. Siyonistlerle tüm ilişkiler kesilmeli. Arap ve Filistin ilişkileri, normalleşme adımları durmalı . Bu, tüm Arap ve İslam beldelerinde uygulanmalı.
Ben Kudüs ehline, ve Filistin’deki halkımıza demek istiyorum ki; Size kim normalleşme söylemiyle gelirse, isterse imam elbiseleriyle gelsin, isterse hilalle gelsin, isterse boynunda bir haçla gelsin, veya bir aşiret şeyhi olsun, büyük olsun veya küçük olsun, normalleşme teklifini getirirse onu kovun. Onun ardına verin. Onu taşlayın. Çünkü o, halkını temsil etmemektedir. Geri döndüğünde ise onu hükümeti hesaba çekmeli. Olmazsa halk onu hesaba çekmeli
O zaman İsrail’in yok edilmesi için, siyasi baskı olmalıdır. En önemli adım da tüm somutluğuyla Filistin yönetiminden istenmektedir. Pragmatik ve müzakere taktikleri üzerine konuşmak yerine onlara ciddi bir şekilde şunu söyle; ‘Biz müzakereleri bitirdik’ Ta ki Trump bu kararından dönünceye kadar. Trump kararından vazgeçerse tekrar müzakerelere başlaman sana kalmış bir şeydir.
Buradaki en zayıf iman noktası; Filistin yönetiminin, Arap Birliği’nin, 2 gün sonra İstanbul’da toplanacak olan İslam İşbirliği Zirvesi’nin İsrail’le müzakerelerin durdurulduğunu ilan etmesidir. Masaya barış girişimiyle gitmek değildir. Amerikalılara bitirdik desinler. Masada hiç bir şey yok. Bu karardan dönün ki biz de masada oturup konuşalım deyin. Siyasi ve taktiksel açıdan da bu güçlü, tesirli ve iş yapıcı bir mantıktır. Biz her ne kadar müzakere sürecine asla inanmasak bile..
Üçüncü olarak…
Değerli kardeş ve bacılarım!
Trump’ın kararına tepki olarak önemli bir şeyin yapılması gerekir. O da Filistinli liderlerin de çağrı yaptığı üzere intifadadır. Biz Lübnan’dayız. Biz Filistinlilere ne yapacaklarını dikte edemeyiz. Filistinliler zaten mücadelede her zaman öncü olmuşlardır. Halk hareketlerinde ve intifadada öncü olmuşlardır. Onlar bu medresenin büyük öğretmenleridir. Filistinliler yapacakları işe kendileri karar verirler. Söz sahibi onlardır. Sorumluluğu da hepimiz onlarla birlikte omuzlayacağız.
Bugün şunu söylemek istiyorum. Trump’ın düşmanca kararına karşı verilecek en önemli cevap 3. Filistin intifadasını ilan etmek olacaktır. Tüm işgal edilmiş Filistin topraklarında.. Büyük ve hakiki tepki, cevap bu olacaktır. Bu, birinci derecede Filistinlilerin sorumluluğudur. Arap ve İslam aleminin tümüne de onlarla birlikte hareket edip dayanışma içerisinde olmaları vaciptir.
Bugün buradan ilan etmek istiyorum ve şunu diyorum; ben bugün burada sadece Hizbullah adına değil tüm direniş cepheleri adına konuşmak istiyorum. Onların görüş ve duruşlarını da biliyorum. Hepsiyle iletişim halindeyiz. Devletlere, halklara, gruplara ve hareketlere şunu söylemek istiyorum;
Ey kardeş ve bacılarım! Ey Filistin ve bölge halkı!
Bugün mukavemet cephesi ve direniş cephesinde yer alan devletler önceki senelerin mihnet ve acılarından çıkmaktadır. Yara ve acılarına rağmen bu süreçten zaferle ve güçlenerek çıkmaktadır. Bu cephenin bölgede girdiği çatışmalar bitmek üzeredir. Amerika ve İsrail’in kullandığı tekfirci örgütlere hezimeti yaşatmak yakındır.
Direniş cephesi tekrar dönüyor ve en önemli meselesi olarak sadece Kudüs’le, Filistin’le, tüm grup ve tugaylarıyla Filistin direnişiyle birlikte duracağız. Hepsinden bahsediyoruz. Tüm gücümüzle bugün tüm direnişçileri birleşmeye davet ediyorum. Tatsız senelerin ardından safları sıklaştırıp doldurmaya davet ediyorum. Son senelerde bu şerefli bedene isabet eden acı ve yaraları pansuman etmeye davet ediyorum.
Bölgedeki tüm direniş hareketlerine çağrımdır.. Ve bölgede mücadeleye inanan herkese çağrımdır..
Bizim duruşumuza dair konuşmuyorum. Bizim duruşumuz zaten açıktır. O da, bu düşmanla savaşmaktır. Kudüs’ü tekrar almak, Kudüs ve Filistin davasını diri tutmak için savaşmaktır. Düşmanla yüz yüze gelmek için ortak stratejiye sahip olmaya çağırıyorum. Hepimiz birlikte, açık ve tanımlanmış aynı strateji etrafında mücadele edip, savaş sahası ve operasyon için aynı projeyi ortaya koyalım. Görev ve rollerin dağıtıldığı, mücadelenin de kemale ereceği büyük karşılaşma için birlikte olalım.
Biz, Hizbullah ve Lübnan İslami Direnişi olarak bu noktadaki tüm sorumluluklarımızı yerine getireceğiz.
Ey Filistin halkı ve Ey bölge halkları!
Rabbinize ve size vermiş olduğu söze güvenmeniz vaciptir. “Siz Allah’a yardım ederseniz o da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” “Allah size zafer verirse sizi yenecek yoktur.”
Allah’ın nasrı, zaferi, yardımı bizim hazır olmamızla, birliğimizle, görüşmelerimizle, sorumluluğu omuzlamamızla, meydanları doldurmalarımızla, birbirimize sırt dönmemizle, korkmamamızla, geri dönmememizledir. Allah bize yardım edecektir. Rabbinize güvenin. Halkınıza, ümmete güvenin ki bundan ümidinizi kesmeniz istenmektedir. Girdiği her meydandan, her savaştan zaferler çıkan direniş hareketlerine ve direniş cephesine güvenin. Direniş cephesi, ümmeti hezimetler çağından zaferler çağına taşımıştır.
Ey kardeş ve bacılarım ve Ey Filistin halkı!
Bu kararın Kudüs ve Filistin davası için sonun başlangıcı olmasını istediler. Ama gelin hep birlikte Amerika’nın bu aptal ve ahlaksız kararını bu gasıp yapılanmanın sonsuza kadar bitişinin başlangıcı yapalım. Bizim şiarımız, menhecimiz, programımız da El Mevt Li İsrail (İsrail’e Ölüm) olsun.
Tehditleri fırsata çevirmemiz gerekmektedir. Bu tehlikeyi başarıya çevirmemiz lazımdır. Arap hükümetlerinin siyasi ve diplomatik hezimetlerini de ümmet, halk, Filistin ve mukaddesatlar için zafere çevirmeliyiz.
Bugün veya dün Netenyahu, Paris’ten Lübnan’a, Lübnan direnişine ve Lübnan halkına tehditler savurdu. Şöyle şöyle şöyle dedi. O, gündemi saptırmaya çalışıyor. Meseleyi Hizbullah’ın silahlarına, füzelerine Lübnan’daki füze üretimlerine getirmek istiyor. Ona bugün cevap vermeyeceğim. Gündemimizin, merkezimizde olan konunun, teveccühümüzün Kudüs’e olması gerekmektedir.
Kudüs, ebedi başkenttir. Kudüs’ten asla vazgeçmeyeceğiz. Filistin halkının Kudüs için söylediği gibi Lübnan halkı ve Arap ve İslam halklarımızın Filistin halkıyla birlikte bu sloganları yükseltmelidirler. Lil Kuds Reyhin, Şuheda bil Melayin. (Kudüs için ayağa kalktık, milyonlarca şehitlerle)
Sizin, Filistin halkının ve ümmetin ümitsizliğe kapılmasını istiyorlar. Tüm yakin ve güvenle sizlere şunu söylüyorum. Rüya veya rivayetten bahsetmiyorum. İki kere iki dört etmektedir. Dengelerde, zaferlerde, çatışma kurallarıyla, hazırlanan imkanlarla, yeniden yükselen direniş cephesiyle, dünyada yaşanan değişikliklerle ve Allah’ın vadine olan güvenimizle, Trump’ın kararı İsrail için sonun başlangıcı olacaktır inşallah.
Bu konuşmamı uzatmak istemiyordum ama uzattım. Ancak bu bizim duruşumuzdur. Bu bizim ebede kadar olacak bağlılığımızdır. Biz direniş beldesi, direniş halkının kurbanlar beldesi, şehitlerin, büyüklerin beldesi, zaferler beldesi Lübnan’dayız. 1948’den önce dedelerimiz ve babalarımız Filistin’le beraberdi. Biz de Filistin’le beraber durduk. Ve Filistin’le birlikte durmaya devam edeceğiz. Ta ki Müslümanlar Mescidi Aksa’da namaz kılana, Hristiyanlar da Kıyamet Kilisesinde ibadetlerine yapana kadar. Sloganımızı tekrarlıyor ve diyoruz ki, Filistin’i terk etmeyiz. Kudüs’ü terk etmeyiz. Aksamızı terk etmeyiz. Çünkü o, bugün Ebu Abdullah İmam Hüseyin’in (AS) kendisi için şehit olduğu şeyi temsil etmektedir. Başladığımız gibi bitiriyoruz ve diyoruz ki; (Seni terk etmedik Ey Hüseyin)
Allah’ın selamı rahmet ve bereketi üzerinize olsun.
Allah tarafından bir fetih ve yakın zamanda bir zafer inşallah. (Mukavim.net)