Türkiye"de egemen Kemalist ideolojinin yıllar boyu uygulaya geldiği "anadil yasağı", yaptığı onca tahribatın ardından mezara gömülmek üzere. İnşaallah bu tabutun son çivisi de çakılır.
Bu meseleyi "PKK" ve "bölücülük" gibi isim ve deyimler etrafında tartışıyor olmak, insanlık dışı faşist dayatmaların üzerini örtme taktiklerinden başka bir anlama gelmiyor. Önce ortaya bir "umacı" çıkarmak ardından da, haklı ve meşru talepleri bu "umacı" ile ilişkilendirip "suçlu" üretmek ve göz korkutmak.
Hemen yaftayı vuracaklar; "bölücü müsün sen?"
O halde hemen cevap vermek gerekir: "Hayır, asıl bölücü sizsiniz!"
1992 yılında Tevhid adlı aylık dergide yazdığımız "Direnirsek Kazanacağız" başlıklı bir yazıdan dolayı, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığında ifade vermeye çağrıldığımızda, yazımızda geçen "mazlum Kürt halkı" deyimini gerekçe gösteren savcı hemen yaftayı vurmuştu:
"Senin PKK"lılardan ne farkın var? Senden önce onlar vardı burada. Hep aynısınız, hep bölücülük yapıyorsunuz!"
Ben de bu savcıya demiştim ki;
"Ben bölücü falan değilim; eğer bölücü olsaydım; ulusal sınırlar içerisinde ayrı bir ulusal sınır ister, bunun davasını giderdim. Ama benim isteğim, var olan ulusal sınırların kaldırılmasıdır; bizim dünya görüşümüzde bu sınırların hiçbir meşruiyeti yoktur. Bizim hedefimiz İslam dünyasındaki tüm ulusal sınırların aradan kaldırılıp ümmet devletinin kurulmasıdır."
Bu söz, savcının daha çok zoruna gidince, "burada bana karşı propaganda mı yapıyorsun?" diye azarlı bir tepki vermişti"
Ardından TCK 321/2 maddesince 10 ay hapis cezası gelmişti. Ben de bu hapis cezasını temyize göndermeyecek, cezaevine gitmiştim"
Öyle ya "Kürt halkı" da nereden çıkmıştı, böyle bir halk mı vardı?
Her karış toprağına, dağına taşına "Ne mutlu Türküm Diyene" yazılan bir ülkede, "Kürt halkı"nın varlığından söz etmek, ülkeyi parçalamaktan, bölüp ayırmaktan başka bir şey olmayacaktı.
Bu kez Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde iken, Selam gazetesinde yazdığımız "Ateist de Olsa Mazlumların Yanında Olmalıyız" yazısı üzerine İstanbul DGM açtığı davada, yine TCK"nın 321/2 maddesi uyarınca 15 ay hapis cezasına çarptırılmıştık.
İlginç olanı, DGM mahkumiyet kararının gerekçesinde, "sanık her ne kadar yazısında İslam birliği vurgusu yapıyor olsa da "Kürt halkı" deyimini kullanmakla, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarına göre, halkı din, kavim ve mezhep ayrımı gözeterek birbirine kışkırttığı suçunu işlediği sabit görülmüştür" ifadelerine yer vermişti.
Bunun üzerine Bandırma cezavinden bir temyiz dilekçesi yazıp şunu belirtmiştim:
"Halkın tamamına yakınının Müslüman olduğu bir ülkede, İslam temelinde Kürt ve Türk halklarının kardeşliğini savunuyor olmak, nasıl kavimleri birbirine kışkırtmak olarak değerlendirilebilir? Evet ortada bir kışkırtıcılık ve bölücülük vardır; bu da, Kürt halkı gerçeğini yok sayarak, bu halkı Türk halkı ile olan bağlarını koparmaya zorlamaktır."
Tabi Yargıtay ceza dairesi oy birliği ile verilen cezayı onamıştı. Yani adına "Yüksek Yargı" denilen makam bir kez daha "ilahlarımıza dokundun, putlarımıza iliştin" zılgıtı çekmişti.
Eğer ortada hakça ve adil bir yargı olsaydı, bu ülkede sıfatı ve statüsü her he olursa olsun "Kürt halkı"nın varlığını yok sayan herkesi "ırkçılık, bölücülük" suçuyla yargı önüne çıkartıp cezalandırması gerekirdi. Ancak Kemalist resmi ideoloji bu ülkede Kürt ve Türk halkı arasındaki kardeşlik, sevgi, saygı ve dayanışma bağlarını koparmak için elinden geleni hiçbir zaman ardına koymadı. Allah'ın ayetlerine savaş açanlar, bu kez yukarıdan ayet yazılı bildiriler atmaya başladı. Allah'ın ayetleri "Kürt halkı"nın varlığını mı reddedecekti? "diller" ve "kavimler"in "Allah'ın ayetleri"nden olduğunu buyururken...
İşte bu faşist zihniyetin bir ürünü de yıllar boyu kendini "anadil yasağı" esasta "Kürtçe yasağı" olarak gösterdi. "Kürt halkı" olmadıktan sonra, "Kürtçe" de olmayacaktı elbette. Onun içindir ki içinde "Kürtçe" kelimeler geçen cümleler kurarsan, bildiğin bir Kürtçe şarkısını başkalarının duyacağı şekilde terennüm etmeye kalkarsan, yersin cezayı, boylarsın kodesi.
Peki şimdi?
"Kürtçe TV" "Kürtçe radyo" "Kürtçe gazete" "Kürtçe gramer" "Kürtçe sözlük" "Kürtçe şarkı"...
Nereden çıktı tüm bunlar? Kim icat etti olmayan bir şeyi?
Tüm bunlar, var olan bir "Kürt halkı"nın sosyo-kültürel sonuçlarıdır; yıllardır üzeri baskıyla, dipçikle, zindanla örtülmek istenen gerçek. Türkçe"nin dışında da bir "anadil" olduğu gerçeği olduğu gerçeği.
Resmi ideoloji buz gibi eriyince, bu gerçek de yalın bir şekilde kendini dayatıyor.
Oh ne güzel, Faşizmin yenilgisidir bu.
Bir kez daha diliyorum;
İnşaallah bu tabutun son çivisi de çakılır.
velfecr