Ne oldu şimdi!

Abdurrahman Dilipak

Charlie Hebdo tartışması batıyı böldü. Tartışmaya Papa da katıldı.

Katolik dünyasının dini lideri Papa Francesco, Filipinler’e giderken, uçakta gazetecilere ifade özgürlüğünün sınırları konusunda açıklama yaptı. Papa, bir kişinin inancı aşağılandığında ya da inancıyla dalga geçildiğinde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabilmesi gerektiğini söyledi. Papa, ziyaretlerini organize eden Alberto Gasbarri’yi kastederek, “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasbarri anneme küfrederse, bir yumruk yemeyi bekleyebilir” dedi. Papa, “İnsanları provoke edemezsiniz. Başkalarının inancını aşağılayamazsınız. Başkalarının inancıyla alay edemezsiniz” diye devam etti. 

Haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo’nun kurucularından Henri Roussel, derginin ofisine düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Genel Yayın Yönetmeni Patrick Charbonnier’i sorumsuzlukla suçladı.

Bu arada AA’dan geçen bir haberde, Charlie Hebdo’nun kurucusu da saldırıyı kınarken, derginin genel yayın yönetmenini de provokatörlükle suçladı. Derginin kurucularından 80 yaşındaki gazeteci Roussel, 7 Ocak’taki saldırıda hayatını kaybeden “derginin Genel Yayın Yönetmeni ‘Charb’ kısaltma adıyla bilinen Patrick Charbonnier’in provokatif karikatürlerle kendisi dahil 12 kişinin ölümüne sebeb olduğunu” ifade etti.  Fransız Nouvel Observatuer dergisine konuşan Roussel, 2011’de Hz. Muhammed’i tasvir ettiği öne sürülen karikatürü yayımlayan derginin sonrasında birçok tehdit aldığını hatta internet sitesinin bile saldırıya uğradığını belirterek, Charb’ın bu gergin ortamı bildiği halde provokatif çizimlere devam ettiğini, kendi ekibini de peşinden sürüklediğini söyledi. 1970’de De Gaulle öldüğünde dergi De Gaulle ile alay eden yazı ve karikatürü sebebi ile toplatıldı. Daha önce de zararlı içerikli yayın sebebi ile toplatıldı ve kapatıldı. De Gaulle’e hakaret edemezsin ama Müslümanların Peygamberine hakaret edersin. 

Bu mantığı biliyoruz. Mesela Erdoğan’a da her şeyi söyleyebilirsiniz, ama Netanyahu’ya söylerseniz bu ayırımcılık, nefret suçu olabilir.

Bizimkiler sazan gibi hemen atladı ama Charlie Hebdo’ya içeriden giderek artan bir tepki var..

New Jersey yüksek mahkemesi yargıcı Andrew F. Napalitano’ya göre bu tartışma burada bitmeyecek. Batı da hakların çerçevesini yasama, yürütme ve yargı çizer ve haklar politik bir olgudur. Mesela, Charlie Hebdo basına bir özgürlük eylemi olarak sunuldu ama, “ ‘ben Charlie Hebdo’ değilim diyenler engellendi.” Bir gözlemci ise şöyle diyordu: “Mizahi olarak ironik bir şekilde de olsa, ‘Ben Kouachi’yim diyenler hemen gözaltına alındılar. Muteber olmayan bir şey söylüyorlardı. Şiddet kullanmadıkları, silahları olmadığı ve saldırgan bir tutum içinde olmadıkları halde engellendiler ve kimse bu konuda sesini yükseltmedi.” 

Napolitano’ya göre batıda hükümetler, ulusal çıkarlar ve güvenlik için özgürlükleri sınırlandıran yeni düzenlemeler yapacaklar.. Mesela sosyal mediada sınırlamaya gidilebilecek. En azından güvenlik gerekçesi ile sosyal mediadaki haberleşmelerin, güvenlik gerekçesi ile kaynak kodları istenebilecek, haberleşmeler izlenebilecek.. İngiltere ve Fransa hükümet çevrelerinden bu konuda şimdiden ilginç açıklamalar gelmeye başladı bile. En azından bu konularda Avrupa’daki insan hakları kuruluşlarından bir tepki gelmedi. Türkiye’den bu yönde talepler geldiğinde içeriden ve dışarıdan bir anda sesler yükselivermişti hatırlarsanız.

Göreceksiniz batıda, güvenlik gerekçesi ile bir dizi radikal önlemler alınacak, özgürlükler sınırlandırılacak ama kimsenin gıkı çıkmayacak.

Bu arada Napolitano’nun bir başka ilginç tesbiti var. “ABD 11 Eylül’ü bahane ederek, 11 Eylül’de hayatını kaybeden insan sayısı ile kıyas edilemeyecek sayıda insanın ölümüne sebeb oldu. Irak’ta 650.000 insan öldü.” Kadın, çocuk, yaşlı.. Radikal İslam sakın bu yanlış politikaların biriktirdiği öfkenin bir patlaması olmasın.. Bu işler bu noktaya nasıl geldi, herkes kendini savunmak ve karşısındakini suçlamak yerine biraz da kendi içine bakmalı.

Amerikalı ünlü politikacı Ron Paul, Charlie Hebdo’yu saçmalıklarla dolu bir komplo olarak tanımlıyor..

Bu arada, Paris saldırısından sonra AB ülkelerinde Müslümanlara yönelik saldırılar %50 arttı. Dünya mediası Charlie Hebdo’nun yeni provokasyonuna pek iltifat etmezken; en fazla media desteği Türkiye’den.. Hatta Le Monde Diplomatic yayın yönetmeni, derginin yaptığını provokatif buldu ve “Ben Charlie değilim” dedi. Sırp Ortodoks kilisesi de Charlie Hebdo’yu kınadı. Bu arada o günden bu yana birçok Avrupa ülkesinde Müslümanlara yönelik eşzamanlı operasyonlar ve gözaltılar yapılıyor. Charlie Hebdo’ya verilen destek, anlayış Müslümanlara karşı gösterilmiyor. Bunu da bir kenara not edelim ve tabii, Müslümanlara yönelik baskılar karşısında batı basını ve insan hakları örgütlerinin sessizliğini de.

Ha! Bu arada Avrupa Parlamentosu, Türkiye’yi basın özgürlüğü konusunda kınama kararı aldı. Harika! Garp cephesinde yeni bir durum yok. Sonuç sürpriz değil, Avrupa “Avrupalığını” yaptı.. Batı’nın Sisi ya da Baradey’e bakışını hatırlıyorsunuz değil mi, ya da Netanyahu’ya bakışlarını. Selâm ve dua ile..

Günün sözü: “Onlar Charlie Hebdo, onlar Ebu Cehil, onlar Belam.. Biz de ‘anam babam Allah yolunda feda olsun ya Resulullah’ diyen Ebubekir’ler, Ömerler, Osman’lar, Ali’ler, Ayşe’ler, Fatıma’larız..” (bu sözler Niğde’den M. Ali Şahin’den alıntıdır.)

yeniakit