NECASET KAYNAĞI "PLAJ", AVANS CİNSİNDEN CEZA VE İKAZ: MÜSİLAJ
Geçim sıkıntısı, depremler, Korona Virüs derken şimdi de fesadın denizlere sıçramasına karşılık olarak denizden gelen uyarı çıktı: Müsilaj, yani deniz salyası.
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (30/Rum, 41). İşledikleri suçların bir kısmının cezasını Corona Virüs şeklinde tattığı halde, Allah’a dönüş yapan pek kimse olmadı. Fesadı artık denizlere kadar bulaştıran insan, yaptığının karşılığını görüyor. Allah’ın rahmetinin eseri oluşan o güzelim denizler, çıplaklar kampını andırıyor. Turistler ne kadar para bırakıyor bilmem ama ahlaksızlık ve fuhuş bıraktıklarını bilmeyen yoktur. Allah, toplumun müslümanca, namusuyla yaşamasının tümüyle zorlaşmasını istemiyor olmalı ki, deniz salyası turistkovan olarak görevini yapıyor.
Müsilaj nereden çıktı? Pislikten. Denizleri pis tutmaktan. Pislik denilince, çokbilmişliğiniz tutmasın. Kur’an neye, kime pislik diyor, önce ona bakmak lâzım. Turist, turist diye devlet başta olmak üzere, nice insanın ısrarla beklediği turist pis midir, temiz midir? “Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktir; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar…” (9/Tevbe, 28)
Allah’ın pis dediğinden sakınmaz ve denizlerinizi o pisliklerden temizlemezseniz, o pisliklerin neticesi olan müsilajdan kurtulacağım diye daha çok uğraşırsınız.
Şeriate göre murdar ve pis olan şeylere ‘necâset’ denir. Bunun kökü ‘necis’ kelimesidir ki, pis olan, temiz olmayan şey demektir. Necis kelimesi iki anlamda kullanılır: Birincisi, hislerle (duygularla) anlaşılan, ikincisi de gözle görülebilen, maddî olan necâset/pislik.
“Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkânı) yoktur. O, aklını kullanmayanların üzerine iğrenç bir pislik kılar. Onları rezil eder.” (10/Yunus, 100)
Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de müşrikler için ‘necis’ kelimesini, hem de pisliğin kendisi anlamında ‘neces’ şeklinde kullanıyor: "Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir (neces)..." (9/Tevbe, 28). Bu âyette "pis (necis)" tâbiri değil de; "pislik (neces)" kavramı kullanılmıştır. Bu, hayli önemlidir. Pis bir şeyin temizlenmesi, çok zor değildir; ama pislik öyle değildir ve ilişkide olduğu başkalarına da kolaylıkla pisliği bulaşabilir. Şirk, mânevî bir pisliktir. Bu pisliği/necâseti gönlünde taşıyan, murdar sayılmaktadır. Bu hüküm, elbette onların insan olmaları yönünden değildir. Allah (c.c.) bütün insanları temiz ve en güzel şekilde yaratmıştır. Hiç kimse doğuştan necis değildir. Ancak, müşrikler, şirk gibi çirkin ve pis bir yola girmişlerdir. Girmekle kalmamaktalar, şirklerini savunmaktalar, bu inançları uğruna İslâm'la savaşmaya kalkmakta, müslümanları dinlerinden vazgeçirip kendilerine benzetmeye çalışmaktadırlar. Devlet, dost ve müttefik saydığı Batılı rejimlerin vatandaşlarına kendi vatandaşına göstermediği kolaylıkları sunar. Devlet boşuna mı çarşaflı kadınlara out, çıplak turistlere in işareti gösteriyor? Öyleyse hiç şikâyet etmeyecek, onların ve onlar gibi olan yerli turistlerin salyalarına da katlanacak. Katlanmasına katlanır da, turistlere ayıp olmaz mı? Turistler denizlerimize küsüp başka ülkeleri tercih etmezler mi? Devlet yalvarır; aman turist gel, biz her türlü fedakârlığı yapar, salyaları temizler gibi yaparız. Turistleri sever devlet, hem de tesettürlü müslüman hanımları sevdiğinden çok fazla bir sevgiyle...
Müşrikler ayrıca müslümanlar gibi istincâ yapmazlar (tahâretlenmezler), tahârette su kullanmaz, ayakta tuvaleti tercih ederler, abdest almazlar, gusül bilmezler, İslâm'ın necâset dediği pisliklerden sakınmazlar. Evlerinde mikroplu, virüslü ayakkabı ile otururlar. Köpekleri dışarıda her türlü pisliğin üzerine basan ayaklarıyla koltukta, yatakta dolaşır. Yaşadıkları yerler dışarıdan temiz görünse bile, hükmen temiz sayılmaz. Müşrikler, ancak İslâm'a iman ederek ve imanın gereği olan tahâreti (temizliği) yaparak temiz olabilirler. O yüzden İslâm'ı kabul eden birisi, tevhid inancını söyleyerek mânevî kirlerden arındığı gibi, ikinci iş olarak gusül abdesti alarak maddî temizlikle de yükümlü tutulur.
Mü’minler, necis şeylerden uzak dururlar. Elbiselerini, bedenlerini, namaz kılacakları yerleri, evlerini, eşyalarını, çevrelerini... necâsetten temizlerler. Bilirler ki Allah, temiz kullarını sever (2/Bakara, 222). Mü’minler, en önemli ibâdet olan namaza kalktıkları zaman tertemiz olurlar. Bedenlerini, elbiselerini temizlerler, namaz kılacakları yeri ‘mescid, secde yeri’ ve Allah’a itaat edilecek mekân haline getirirler. En güzel bir temizlik olan abdest ibâdetini yerine getirirler. Abdest, namaz için önemli bir hazırlıktır. Kişi, en yüce makam olan Allah’ın huzuruna çıkacaktır. O’na kulluğunu, ibâdetini, zelil oluşunu, duâsını ve yakarışını sunacaktır. Namaz kılma, bu Yüce Huzura çıkış; namaz kılma yeri, bu Yüce Makamın dünyadaki sembolik yeridir. Âciz kul ile Aziz olan Yüce Allah’ın sembolik buluşması olan bu kulluk hazırlıksız, rastgele olmaz.
Abdest alırken yıkanan organlar, mânevî necâsetten de temizlenmiş sayılır. Yani mü’min, abdest organlarını yıkarken onları mânevî pislik sayılan günah, hata ve özellikle şirke bulaştırmayacağına söz verir. Bir taraftan da geçmişte yaptıklarını bu yıkayış/temizleyiş ile mânen temizlemeye çalışır, arınır.
Mü’min, insan olması dolayısıyla cünüplük (meninin gelmesi durumu) halinde olabilir. Bu duruma düştüğü zaman bilir ki, bu durum, gerçek bir pislik değildir; Allah’ın emrettiği gibi yıkanır, temizlenir, cünüp iken yapamadığı ibâdetleri yapmaya koşar.
Mü’min, Kur’an’ın necis dediği (9/Tevbe, 28) müşriklikten, müşriklere benzemekten, onların ahlâkını almaktan şiddetle kaçınır. Şeytanın pis işleri sayılan (5/Mâide, 90) içki, kumar, puta tapma hatalarına düşmez. Kalbini her türlü kirletici düşünce ve niyetlerden arındırır. Necâset sayılan şeylerden kendini korur. Necâsetten ve necis yerlerden uzak durur. Fıtratına uygun temizlikte yaşayan insanlara, doğa da ihanet etmez. Kendini temiz tutan insanlarla içindeki nimetleri cömertçe paylaşır. Ve gerçek mü’min; inancı temiz, ahlâkı temiz, çevresi temiz şekilde yaşar, tertemiz (müslim olarak) ölmeye çalışır. İçinde aşırı şekilde isyan edilmesine karşı denizin tepkisidir bu salya. Erkeklerin çıplak kadınlara bakarken ağızlarından dökülen salyalarının deniz tarafından yansıtılmasıdır bu salyalar. Kadın-erkek, şirk ve isyan pisliklerinizle denizi kirletmeyin. El kadar bezin dışında tümüyle çıplak olarak denize girmeyin, denize pislik dökmeyin; bakın bakalım salya kalacak mı?