Objektif bir değerlendirme yapalım. Duygusallıktan uzak, retorikten arınmış bir geçmiş okuması yapalım. Neden AK Parti diye soralım. Benim için, yani başörtülü bir kadın için, hayatı, çocuklarının hayatı, anne babasının hayatı, kardeşlerinin hayatı velhasıl ailesinin ömrü, başörtüsü yasağı gibi son yüzyıla damga vuran en bariz zalimliklerden biriyle şekillenmiş bir müslüman kadın olarak yasağı kamusal alanın tamamına yakın bir alanda kaldırdığı için “AK Parti”. Hakimler ve savcılar için de yasak dün itibariyle kalktı! Şimdi sıra askeriye ve emniyet’te inşaallah…
Sivil haklar dediğimiz, insan haklarının hayatın kalitesini artıracak, yani insanın insan olduğunu anlamasına imkan verecek hakların, yani, insanın nefes alıp vermek gibi hayatı fonksiyonlarının da ötesinde “insan” gibi yaşamasına vesile olacak, yani insanın onuru ile yaşamasını sağlayacak, hasılı insanın insan gibi muamele görmesi anlamına gelecek sivil hakların kurumsallaşmasında yol katetmemize vesile olduğu için AK Parti! Bu şu demek, bugün Kürt halkının haklarından söz ediyoruz. İnsanın en tabii haklarından olması gereken ana dilinde konuşmaktan söz ediyoruz. Buna kim imkan sağladı, bunlardan söz ediyor olabilmemizin ortamını kim hazırladı. AK Parti! Hatırlayalım, Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı hatırlayalım. AK Partili yılların henüz başıydı, vesayet rejiminin havası her yerden solunuyordu. Büyükanıt’ın daha Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu yıllardı. Doğu’da Kürt vatandaşlarımızın yoğunlukta yaşadığı bir bölgeyi ziyaret ediyordu. Yanına yaklaşan ve yaşadığı köy için su, elektrik, yol her neyse, birşeyler istemeye çalışan, ama bir türlü dili dönmeyen yaşlı Kürt kadınını azarlayıvermiş, önce ülkenin dilini öğren sonra ne isteyeceksen iste babında sözler sarfetmişti. İşte o günlerin üzerinden çok günler geçti, Büyükanıt’lar çekildi gitti, hükmeden devletten, hizmetkar devlete geçiş yapıldı. Nasıl ve kiminle? Hiç şüphesiz AK Parti’yle!
Yani bugün Kürt vatandaşlarımız değil dillerini konuşmak, kimlikleri üzerinden siyaset bile yapabiliyorlarsa, bunu AK Parti’ye borçlular. Hatırlayalım, bu ülkede HDP benzeri kaç siyasi parti kapatıldı, ya şimdi? Siyaset alanını bütün topluma açmaya kim imkan sağladı? AK Parti! Benzer bir cümleler dizisi İslamcı siyaset için de rahatlıkla kurulabilir. Zira bu ülkenin rejiminin on yıllar boyunca iki iç düşman üreterek onlar üzerinden güç ve gövde gösterisi yaptığını sokakta oynayan çocuk bile bilir. Kürtler kadar İslamcılar da susturularak, partileri kapatılarak caydırılmaya çalışıldılar. Yakın geçmişimiz 28 Şubat’ın kanlı hatıraları ile capcanlı karşımızda duruyor.
Her ne kadar 28 Şubat’ı yapanlarla bir yüzleşme henüz gerçekleşmemiş olsa da o dönemin mağduriyetleri önemli evet “önemli” bir miktarda giderildi. Benim de aralarında bulunduğum bazılarımız istisna olsa da, önemli bir mağdur kesimine hakları iade edildi. Bunu görmezden gelemeyiz. Allah için gelemeyiz! Haklarının iadesi konusunda arpa boyu ilerleme kaydedilmemiş olan ben “bile” bunu söylüyorum.
Hastanelerde oluşmayan kuyruklardan, yol kenarlarında birikmeyen çöplerden, kokuşmayan sokaklardan, kesilmeyen sulardan, vatandaşı hor görmeyen memurdan, azarlamayan kamu personelinden, özel sektörde artan kaliteli hizmet anlayışından, insan odaklı yönetim şeklinden, önce insan diyen devlet zihnine geçişten söz bile etmeyeceğim. Sigara ve bütün kötülüklerin anası olan içki ile mücadele de cabası! AK Parti ile özdeşleşmiş bu değişimleri öyle benimsedik ki adeta kanıksadık. Sanki hep böyleymişcesine kıymetini bilmez olduk. Oysa nerelerden bugünlere geldik…
Eğri oturalım doğru konuşalım. Var mı bu işin başka bir yolu!
yeniakit