Ne acayip şey; Türkiye-Suriye ve Türkiye-Irak yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri, Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan ortaklığı projesi, Türkiye-İran dayanışması, Türkiye-Körfez İşbirliği Şurası yakınlaşması ve Türkiye'nin Filistin'e gösterdiği hususi alâka ABD ve Avrupa'da "Eyvah! Türkiye'nin ekseni kayıyor" feryadıyla karşılanırken ve İsrailliler "28 Şubat 1997'deki Türk ordusu nerede?" diye ağlayıp sızlarken bizdeki bazı aydınlar ve siyasetçiler -HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş bile- bu bölgesel bütünleşme siyasetini Batı menşeli "Neo-Osmanlı" projesiyle (yani bölge ülkelerini Türkiye vasıtasıyla emperyalizmin ağlarına çekme tezgâhıyla) izah edebiliyor.
Bozulması gereken 'ulusalcı bir ezber'dir bu.
Bazı Batılılar AK Parti hükümetinin Ortadoğu açılımlarında kendilerine uygun şeyler (veya uygun olduğunu zannettikleri şeyler) gördüler diye, Türkiye'yi ve bütün Müslüman bölge ülkelerini Batı karşısında güçlendiren / güçlendirmekte olan bu sürece 'emperyalistlerin Neo-Osmanlı siyaseti' lekesini sürmek hakkaniyetle bağdaşmaz.
Şu da var:
Falanca Amerikalı stratejist veya filanca İngiliz gazetesi "Neo-Osmanlı" kavramını kendince müsbet manada kullanmış olabilir; ama aslına bakarsanız Batı'nın genelinde bu kavram hiç de müsbet çağrışımlar yapmıyor, tam tersine tüyleri diken diken ediyor; Türkiye'nin "Neo-Osmanlı" siyaseti güttüğünü söyleyenler bunu genellikle bir kaygıyı dile getirmek, bir tehlikeye işaret etmek için söylüyorlar.
* * *
Dün Ankara'da bir grup Suriyeli gazeteci-yazar ile görüştüm.
ABD ve İsrail'e tepkilerini ortaya koymak için hiçbir fırsatı kaçırmayan keskin anti emperyalist arkadaşlar...
Türkiye'nin bölgesel entegrasyon siyasetiyle ilgili onların da bir kaygısı var, ama şöyle:
"Bir gün AK Parti hükümeti giderse bu siyaset acaba değişir mi diye endişe ediyoruz."
Ulusalcılar buyursunlar, buradan yaksınlar.
GAGAVUZ MİSAFİR
Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkan Adayı Dr. İrina Vlah, iki gündür Türkiye'de.
Hoş gelmiş sefa getirmiş.
Gagavuzya ("Hıristiyan Türkler"in memleketi), oradaki başkanlık seçimi ve Dr. İrina Vlah konusunda zırcahil olduğum için, bölgeyle yakından ilgilenen Selçuklu Vakfı Başkanı Eyüp Gökhan Özekin'e telefon açıp "Bu ziyaretin mana ve ehemmiyeti nedir?" diye sordum; sağ olsun, kısa bir 'bilgi notu' hazırlayıp gönderdi.
Şöyle:
"Moldova'ya bağlı özerk Gagavuzya'da 12 Aralık'ta başkanlık seçimi var. Seçimde üç kuvvetli aday yarışıyor. Birisi Mihail Formuzal. Gagavuzya'nın hali hazırdaki başkanı. Halk desteğini kaybetmiş, gücünü farklı odaklarla ilişki kurarak sürdürmeye çalışan asker kökenli Formuzal, Ortodoksluktan Baptitstliğe geçti. Tıpkı başka Gagavuzlar gibi. Şu an itibarı ile Gagavuzya'nın yüzde yirmisi mezhep değiştirmiş ve Baptist olmuş durumda. Hıristiyanlar için mezhep değişikliğinin çoğu zaman din değiştirmekten bile daha büyük bir tabu olduğu malum. Ama buna müsait bir toplum yapısına sahip Gagavuzya'da Baptist misyonerler canla-başla çalışıyor. (Not: "Din değiştirmekten bile daha büyük bir tabu" yıkılabiliyorsa, İslam davetçilerinin Gagavuzya'da hayırlı neticeler almaları işten bile olmasa gerek. H.A.)
Diğer aday Nikolay Dodoglo. Gagavuzya'nın başkenti Komrat'ın belediye başkanı. Rusya ile yakın ilişkileri olan Dodoglo, Gagavuzya'da Moldovanca'nın yanında Rusça'nın resmi dil olması için meclise dilekçe verdi. Şimdiye kadar Formuzal'ın en büyük rakibiydi. Şu anda ise ilginç bir ittifakları söz konusu.
Gagavuzya'da iki turlu seçim sistemi yürürlükte. Birinci turda ilk ikiye giren adaylar ikinci tura kalıyor ve birisi seçiliyor. İşte yukarıdaki iki rakibin tuhaf işbirliğinin sebebi, üçüncü aday İrina Vlah.
Türkiye ile iyi ilişkileri olan, diyaloğa açık, başkan seçilmesi halinde Türkiye-Gagavuzya ilişkisini daha verimli hale getirmesi beklenen Dr. İrina Vlah, rakipleri için hiç hesapta yokken aday oldu ve halk tarafından da benimsendi. Şu an Moldova Parlamentosu'nda Gagavuzya'yı temsil eden üç milletvekilinden biri olan Vlah, aynı zamanda hukuk fakültesinde hocalık yapıyor."
yenişafak