Nerede kalmıştık

Abdurrahman Dilipak

Dünden kalan yerden devam edelim. Tabi bir çok konuyu atlayarak gidiyoruz.. Aksi halde olayların peşinden giderken asıl konumuzu unutabiliriz..

Hikaye çok ilginç, bu süreçte herkesin bir hesabı var. Derin yapılar kendi içinde çatışıyor, herşey bitti diyorsunuz, bir anda yeni bir kapı açılıyor, yola devam ediyorsunuz..

Erbakan’ı İsviçre’ye gönderenler ve getirip kendi sırtlarında iktidara taşıyanlar. Erdoğan’a siyaset yasağı getirip, sonra kendi sırtlarında, dün “muhtar bile olamaz” dedikleri adamı meclise taşımaları, son derece ilginç hadiseler..

Gülen 73’te yeni bir hamle başlattı. 74’te yaygın bir şekilde örgütlenmeye başladılar. İslam’ın siyasallaşma sürecinde Müslümanları siyasetten geri çekmenin Truva atı olarak sahne aldı Fetullah Gülen.. MSP hükümeti döneminde, ilk kez bakanlık koridorlarında sakallı insanlar görülmeye başlamıştı. Sakallı bakanlar vardı.. Anadolu sermayesi merkeze doğru bir yürüyüş başlatmıştı. Bürokraside yeni Müslüman karakterler ortaya çıkıyordu artık. Sanat ve Edebiyat alanında yeni adımlar atılmaya başlamıştı.. Müslümanların bu çabaları birilerini rahatsız etmeye başlamıştı. Cin şişeden çıkmak üzere idi.

1978’te büyük şok yaşandı.. Saddam, Humeyni’yi Irak’tan çıkarttı.. Humeyni Fransa’ya gitti ve 1 Şubat 1979’da büyük bir coşku ile Tahran’a geri döndü.. Humeyni gelmeden Şah ülkeden kaçmıştı.. Batı’nın desteklediği sol görünümlü laikçi batıcıları halkın mücahidleri diye örgütlenerek iktidarı ele geçirmeye çalıştılarsa da artık çok geçti.. 

4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD büyük elçiliği basıldı.. Bu tarih bir kırılma noktası. ABD’nin öteki yüzü ortaya çıktı.. Daha sonra Oliver Northya da İragate diye bilinen skandal ile ilgili tartışmalarda CIA’nin ABDelçiliğinde bölgede desteklemek istedikleri ya da ele geçirmeye çalıştıkları, Media, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi ve STK için adına “Proje doları” dedikleri özel seri numaralı tıpkısının aynısı para bastıkları anlaşıldı.. ABD daha sonra Irak’ı İran’ın başına bela edecektir..

Zaten 1978’den hemen sonra Türkiye’deki İslami hareketin üzerindekiİran etkisi hemen kendini gösterdi.. Batı Müslümanların siyasallaşmasından çekiniyordu, şimdi buna bir de İran etkisi eklendi..

Sovyetler 24 Aralık 1979’da Afganistan’ı işgale başladı. İşgal 9 yıl sürdü. İslam dünyasında Afganistan işgali sebebi ile Rusya’ya karşı büyük bir öfke patlaması yaşandı.. İran ve Irak savaşı sebebi ile ise ABD’ye öfke vardı..

1978’de bölgede önemli bir takım gelişmeler yaşanırken, Tükiye’deMaraş, Sivas ve Çorum’da karışıklıklar oldu.. Aslında 1977’de 1 Mayısolayları ile işler kontrolden çıkmaya başlamıştı.. Benim barış ve diyalogarayışlarım 1 Mayıs olaylarından sonra başladı..

Gülenciler artık İstanbul’daydılar.. Daha önce derin devlet ve özel harp gibi örgütlerle dirsek teması içindeyken, gelişme olaylar karşısında bu hareketin öncüleri kolkola girdiler. Doğrudan, yakın ve sıcak bir temas kuruldu.. Gülen hareketine yüklenen yeni bir misyon daha vardı.. Sadece Müslümanların siyaset dışına çekilmesi değil, İran etkisinin de kırılması gerekiyordu.. Zaten Sufiler üzerinden yürütülen Şii ve Vehhabi/Selefietkisine yönelik propagandalar çok eskilere dayansa da, bu yeni durum karşısında herşeyin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyordu..

Maraş, Sivas, Çorum olayları biraz da CHP-MSP koalisyonu ve MCdöneminin ardından, 12 Mart sonrası derin yapının istihbarata hakim olmak için karşıt kanatlar arasındaki örtülü savaşın bir sonucu idi bir yönü ile de.. 12 Eylül’ün darbesi, bu iç savaşı bitirmek, İslamcıların siyasetten uzaklaştırılması ve İran etkisinin Türkiye’deki İslami hareket üzerindeki etkisinin devre dışında bırakılmasını ön görüyordu.. Gülen hareketi bu gayeyle yeniden yapılandırılıyor ve destekleniyordu..

Özal’ın Evren’e danışman yapılması boşuna değildi. Daha önceKaraosmanoğlu niçin getirildi ise, daha sonra Derviş’le varılmak istenen hedef neyse, Özal üzerinden de Müslümanlara yönelik bir operasyon gerçekleştirilecekti aslında.. Bir bakıma Evren’i Sisi’ye benzetirsek, Özal Baradey rolündeydi. Mısır’da bu plan tutmadı ve oyun kısa sürede deşifre oldu.  İslamcıların sistem içine kontrollü olarak alınması ve sistem içinde tutulması için bir test yapacaklardı. Zorunlu din dersi, Diyanet’in yeniden ele alınmasındaki asıl gaye de buydu.. TSE damgalı bir din icad edilmek isteniyordu.. Ama Özal kontrolden çıktı. Anadolu sermayesini merkeze taşıdı, dindarların siyaset, bürokrasi, sosyal ve kültürel hayatta daha etkin bir rol oynamalarına zemin hazırladı.. Bu süreçte Hasan Celal Güzel çok önemli bir rol üslendi.. Hasan Celal Güzel, devleti, orduyu, bürokrasiyi çok iyi bilen, Demirel, Erbakan, Türkeş ve Özal’la çalışan bir entelektüeldi..

Özal’ı ve Muhsin Yazıcıoğlu’nu tasfiye edenler Erdoğan’ı tasfiye etmek isteyenlerle aynı çevreden geliyorlar..

Özal bütün taşları yerinden oynattı. Özgürlük, katılımcılık  ve değişimyönünde geri dönüşü mümkün olmayan bir süreç başlattı. Basın ve sivil toplumun örgütlenmesi, özel radyo ve televizyonların yayın hayatına girmesi ile Türkiye’de yeni bir dönem başladı..

Evren döneminde Gülen hem polis ve savcılık tarafından aranıyor, takip ediliyor, hem de resmi araçlarla taşınarak polislere ve belli gruplara dini sohbetler yapması için destek veriliyordu..

Dediğim gibi, bu konu bu gün de bitmedi, daha bir kaç gün devam etmemiz gerek.. 1980 12 Eylül sonrasına yarın devam edelim..

Selam ve dua ile.. 

yeniakit