Notlarla Gerçekler

Zaman gazetesi yazarı ALi Ünal'ın yazısı...

Metin Sever, Kürt Sorunu'nda Mustafa Kaplan'dan naklediyor: "PKK'nın mahiyeti belli değil. Türkiye Cumhuriyeti, 12 Eylül'de bütün Kürt ayrılıkçı hareketlerini söndürdü. Peki, PKK niye söndürülemedi? PKK hareketinde MOSSAD ajanları var, sünnetsiz Ermeniler var, MİT'in adamları var."
Uğur Mumcu, öldürülmeden önceki son yazısında şunları yazıyordu: "Kanıtlanan son ilişki, MOSSAD-Barzanî ilişkisidir. 70'li yıllardaki bu ilişkiler bugün de sürüyor. Kürtler, sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?"

MİT eski müsteşarı Teoman Koman'ın 100 metre yakından takip ettiklerini söylediği Öcalan için, Türkiye'ye teslim edilinceye kadar resmî arama emri, tutuklama kararı çıkarılmadı. Yardımcı olması için İnterpol'e de başvurulmadı. Yakalanmasında kullanılabilecek ailesi korumaya alındı. Öcalan, gıyabında da olsa mahkeme edilip cezalandırılmadı ve vatandaşlıktan çıkarılmadı. Güneydoğu'da PKK'ya karşı en güzel mücadeleyi veren Özel Tim, zamanla geri çekilip pasifize edildi. Jandarma için ihdas edilen özel bölgelere Özel Tim'in girme izni verilmedi.

Nasıl PKK meselesi çok karışık ve karmaşık bir mesele ise, şu son dönemde yaşadıklarımız da aynı derecede karışık ve karmaşık. Fakat bu karmaşıklık içinde, eğer Güneydoğu'yu Türkiye'nin kanayan yarası olmaktan çıkarmak gerekiyorsa şu bir noktaya çok dikkat etmek gerekiyor.

Bölge Hz. Ömer zamanında Müslümanlaştı; Yavuz Sultan Selim döneminde İdris-i Bitlisi'nin gayretleriyle ve barışçı yoldan Osmanlılara katıldı ve 19'uncu asrın ikinci çeyreğine kadar tam bir sükûn içinde yaşadı. Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, "Yüksek dağlar içre altı bin Kürt aşiret ve kabilesi güçlü bir set olmasaydı, Acem kavmi için Anadolu'yu istilâ etmek kolay olurdu. Devran tükenene kadar Al-i Osman ile Şah-ı Acem arasında Kürdistan ülkesi müebbed olsun. Amin, yâ Muîn!" der.

Nihayet 20. asrın başlarında İngiliz ajanı Binbaşı Noel, Mezopotamya'daki İngiliz ekonomik ve stratejik çıkarlarını garanti altına almak maksadıyla "Kürt davası" için çalıştı ve Kürtlerle Ermenileri uzlaştırma gayretinde bulundu. Ama Kürtler, İslâm'a ve devletimize ihanet etmediler. 18-26 Nisan 1920 San Remo Konferansı'nda İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Kürtlerin Türklerle beraber yaşamaya alışmış olduklarını ve Kürtlerle Türkleri birbirinden ayırmanın zorluğunu dile getirirken, İnönü, "Biz, Lozan'da millî davalarımızı 'biz Türkler ve Kürtler' diye bir millet olarak müdafaa ettik" demiştir. Meseleyi ve bölgeyi iyi bilen birkaç kişiden biri olan Müfit Yüksel, PKK ve ona destek olan İslâm karşıtı Kürt entelijansının Müslüman Kürt halkını İslâmiyet'ten koparma ve dinsizleştirme politikası da güttüğünü ve diğer Müslüman halklardan kopartıp, Ermenilere ve Asurlulara yanaştırma çabası içinde olduğuna dikkat çeker. Bu noktada özellikle üzerinde durulması gereken husus, Nakşî mürşid Halid-i Bağdadî hz.lerinin 19'uncu asrın ilk yarısında ve daha sonra halifelerinin muazzam çalışmalarıdır. Bu çalışmaların da çok büyük katkıda bulunduğu Kürt halkının Müslümanlığı o kadar önemlidir ki, resmî sistem, irtica ve bölücülüğü baş düşman ilan ederken, irticada Nakşîliği, bölücülükte Kürtleri ön plana almıştır. Dolayısıyla Kürtler, iki yönlü bir düşmanlığa maruz kalmış ama onları büyük ölçüde Türkiye'de tutan yine Müslümanlıkları olmuştur. Öcalan, teröre karşı verilen mücadeledeki yanlışlıkları, meselâ meşhur Cizre hadisesini yorumlarken, "Cizre'yi biz 50 yıl uğraşsaydık, bu kadar yanımıza çekemezdik. Ordunun, zorun Türkiye siyasîleri tarafından ölçüsüz kullanılması, işkenceler, tutuklamalar, halkın akın halinde PKK'ya taraftar olmasına yol açtı." demiştir.

AK Parti'nin 22 Temmuz seçimlerinde bölgedeki başarısı, Müslüman Kürt halkının onları "kendileri"nden, yani halkın içinden ve samimî Müslüman görmesi sebebiyledir. Muazzam hizmetine rağmen, Halid-i Bağdadî Nakşiliği, modern dönemde İslâm'ı tam temsil etme kapasitesini koruyamadığı için, bölgede asıl vazife, "kafa-kalb izdivacı"nı ve hoşgörü-diyaloğu öne alan hizmet ehline düşmektedir.

Ali Ünal / Zaman

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!