NTV'deki 1,5 İnsan Üstüne

NTV'deki Ruşen Çakır ve Mirgün Cabas'ın yaptığı yazı işleri programı bir süredir Serdar Turgut'un hedefinde. İşte Turgut'un 1,5 insana yönelik sert eleştirileri..

Serdar Turgut - Akşam

Medyadaki yeteneksizler bir an önce ayıklanmalı

İnsanın aklını durma noktasına getiren siyaseten doğruculuk, kanserli hücreye benziyor. Başka hücrelere de atlayıp onları da öldürebiliyor.

NTV'de siyaseten doğrucu tavır, zirvesini günlük medya programları olan 'Yazı İşleri' adındaki şeyde yapıyor. O programı sunan bir buçuk insan sürekli olarak seçtikleri konular ve özel ilgi gösterdikleri yorumlar, ağırladıkları konukları ile Türk medyasındaki akıl tutulmasının en büyük suçlusu olarak ortaya çıkıyorlar.

O tavır o ruh hali yazıları iyi denilerek okunan yazarların da zaten pek parlak durumda olmayan beyinlerini tamamen durma noktasına getirdi.
Onlar her gün belki yeniden ekranda okunuruz diye bir gayret içinde, hep aynı türde boş yazıları yazıp duruyorlar.

Korkunç bir kısır döngü bu. Merak etmeyin yakında isimlendireceğim aklı tutulmuş olan bu insanları. Bir liste tutuyorum ve liste her gün uzuyor. Bunu siyasi bir amaçla filan da yapmıyorum. Çünkü siyasi amacım yok benim. Onu büyük olduğunu sanan yazarlara bıraktım çoktan. Sadece mesleğime, yazı sanatına duyduğum saygı nedeniyle yazıyorum bunları. Listeyi de bu nedenle açıklayacağım. Onlar da yazarsa, o tuhaf şeyler de yazıysa, peki ben niye uğraşıp didiniyorum ki düşüncesinden kaynaklanan bu durması gerekiyor diyerek yapılan bir mücadele benimki.

Kendim için kavga verirken belki de arada entelektüel kara deliğine düşmek üzere olan NTV'yi de hiçlikten kurtarırım diye de umuyorum. Ama bunun kolay olabileceği yolunda fazla bir umudum da yok. Çünkü siyaseten doğrucu tavır yukarda edindiğim gibi öylesine bir illettir ki insanı ve kurumları için için yer bitirir.

NTV'nin medya programı ve haber programları dışındaki programlarında da bu çürüme etkisinin yayılmaya başladığını görüyorum ne yazık ki... Kaybedecek vakit yok. Büyük çabalarla kurulan kanalı bu badireden kurtarmak gerekiyor. Bu nedenle genelde hafta içinde yazdığım türde bu yazıyı bir an önce çıksın diye bir cumartesi gününe almak zorunda kaldım.

ELEŞTİRMEN DEĞİL HALKLA İLİŞKİLERCİ
Geçenlerde NTV'nin Cannes Film Festivali'nden yaptığı bir programa denk geldim. Gördüm ki iyi yazıdan ve haberden anlamamamaları doğal olan ama kültürel konularda biraz olsun olmalarının beklenebileceği bu insanlar o konuda da temkinli olmanın getirdiği entelektüel kabızlık içindeler.
Tek bir program izledim. Çünkü diğerlerine yaptıklarını görmeye tahammül edemeyeceğimi düşündüm. 'Kültürel siyasi doğruculuk'un dünya ölçeğinde çok arasa zor bulacağı ideal bir konuğu vardı programda; Atilla Dorsay.
Şimdi bir parantez açayım. Bu isimle benim ta Hürriyet yıllarından gelen bir itişme tarihimiz vardır. O ve arkadaşları bunu şahsi bir konu zannediyor ama değil. Atilla Dorsay çok efendi ve hoş sohbet bir insan olabilir ama eleştirmen değil. Film veya bir başka sanat dalında eleştirmenlik yapan bir insan kafayı, gözü yarmayı göze almalı. Gerekirse üzüntü de vermekten ürkmemeli. Zehir gibi dili olması ve aynı zehirlikte yazılar yazabilmesi gerekiyor. Bu eleştirmenliğin olmazsa olmaz koşuludur.

Dorsay ise bir film eleştirmeni değil ama sinema dünyasının bir halkla ilişkilercisi olarak çalışıyor. Sevmediği film neredeyse hiç yok. Deneysel olan ve risk alan hatta rahatsız edici olabilen filmler onu ilgilendirmiyor. O gün konuşmasında kendisini heyecanlandıran festival filminin, geçmişte en meşhur filmi 1959 yılındaki 'Hiroshima Mon Amour' olan Alain Resnais'in yeni filmi olduğunu söyledi. Bunda her şeyin eskiliği ve ihtiyarlığı dışında kendi başına pek kızılacak yanı yok ama insaf yahu; aynı festivalde Quentin Tarantino'nun yeni filmi de var. İnsan biraz da bundan heyecanlanır değil mi? İçinde bir şeyler hissetmiyorsan heyecanlanmış gibi yap hiç olmazsa.

BENİM GİBİ HERGELELER
Yok ama hayır onlar illa da düzgün olacaklar, sabah medya programında okunmak için seçilen yazılar gibi ciddi ve ağırbaşlı olan filmlerle özel olarak ilgilenecekler. Hasan Cemal'in filmdeki muadili Alain Resnais olabilir. Tarantino ise benim gibi hergelelerin muadilidir olsa olsa... Belki de 'İnglorious Basterds' şeklinde müthiş bir ada sahip olan filmin adı NTV gibi edepli, düzgün, aile değerlerine saygılı bir kanalda söylenemeyecek kadar edepsiz sayılmış da olabilir. Onlar düzgün ya terbiyesiz laf söylerlerse ağızlarına biber vurulur ya; hiç söylemezler daha iyi.

YAZI İŞLERİ PROGRAMI YASAKLANSIN
NTV bir an önce risk almaya başlasa iyi olur. Amerika'daki kardeş kanalları her geçen gün risk almayı bilen ve siyaseten doğruculuğu entelektüel düşman olarak gören FOX kanalı karşısında eriyip gidiyorlar.

NTV ilk önce sabah medya programına bir an önce çeki düzen versin. Hala ayakta olmalarının sadece bir tek nedeni var, aynı saatte karşılarına CNNTURK tarafından çıkarılan medya programı, onların yazı işlerinden çok daha kötü. Ayşegül Arslan Hanım evdeki işlerini yarıda bırakıp aceleyle stüdyoya uğrayıp zoraki program yapıyormuş gibi duruyor.
Verdiği zarar da sadece kendisine değil rakip kanaldaki bir buçuk insanın sanki iyilermiş gibi, iyi gibi algılanmalarına neden oluyor.
O nedenle Ayşegül Arslan'ın da suçu büyük. Medyadaki kalitesizliğe, seviyesizliğe katkıda bulunuyor.
O 'Yazı İşleri' programının içeriğini hemen tamamen değiştirin ya da yayından kaldırın. Yayından kalkarsa belki yeteneksizlerin yazıları artık her gün ekranlardan okunmayacak olabilir ama kısa süre içinde genel seviyenin yükselmeye başladığını göreceğiz.
Artık medyada ideolojiler çatışmıyor. Sadece yeteneksizler ile yetenekliler arasında mücadele var. Büyük bir savaş aslında bu. Yeteneksizlerin büyük çevreleri, bağlantıları var. İnsanın küçük parmağıyla yazabileceği türde yazıları gönderiyorlar gazetelerine. Kimsenin 'Bu ne hal, utanmıyor musun? Al şunu da yeniden yaz' dediği de yok. Gelen geçeni basıyorlar. Ertesi gün birbuçuk insan bunlar, hemen ekranda okuyor onları, yazanları ağırlıyor. Bu yetmezse internet sitelerindeki  bağlantılar devreye sokuluyor.
Böylece aslında hepimizi bitirip tüketen, seviyemizi aşağıya çeken bir iğrenç kısırdöngü kurulmuş durumda.
Bunu kırmak için mücadele de iyi yazarların onur savaşıdır.

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı