1 Şubat Pazar günü de yazdım... Birçok “siyasi”nin “demeç” veya“röportaj”larından “manşetlik bir lâf” çıkmazken; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, özellikle o günkü konuşması “manşetlik lâflarla dolu”ydu...
Diyordu ki;
“Biz, bize yeteriz.”
“Bize Allah yeter”
“Faizler mutlaka düşmeli”
“Kalkınma için inşaat sektörü şart”
“Yeni Anayasa için 400 vekil.”
PARALEL-MOSSAD İŞBİRLİĞİ!
Tayyip Erdoğan’ın ertesi günkü bazı gazetelere “manşet” olan bir sözü de şöyleydi: “Paralel Yapı’nın MOSSAD’la işbirliği yaptığını göremeyenlere yazıklar olsun!”
O sözün tamamı şöyleydi:
l “Bu yapı (paralel yapı) aynı zamanda bu aziz milletin ahlâk değerlerine de suikast düzenledi. İftirayı, şantajı, montajı, yalanı, takiyeyi, her türlü haksızlığı meşru gördüler, meşru gösterdiler. Bu milletin ahlak damarlarını tahrip etmeye çalıştılar. Bunlar, milli değiller, yerli değiller... ”
l “Paralel yapının tabanındaki samimi insanlar, bu yapının kimlerle iş birliği yaptığını, kimlerle yan yana geldiğini, kimlerle aynı karede fotoğraf verdiğini lütfen görsünler ve bu gidişi sorgulasınlar. Hâlâ bu yapının MOSSAD’la işbirliği yaptığını göremiyorlarsa yazıklar olsun!”
Sözler, gayet net ve açık;
“Milletin ahlâkına da suikast düzenlediler!.. İftirayı, şantajı, montajı meşru gördüler!..
MOSSAD’la işbirliği yaptılar!”
Bunlar, sadece “manşetlik lâflar” değil, aynı zamanda “müthiş tesbit”lerdi!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paralel Yapı’nın kucağı”na öyle bir “bomba”koymuştu ki; ha patladı, ha patlayacak!..
Bu “müthiş iddia”ya mutlaka bir “cevap” verilmesi gerekiyordu!..
Meselâ, her sıkıştıklarında dedikleri gibi; “Bizim Paralel Yapı ile bir ilgimiz yok!” diyebilirlerdi!..
Ya da;
“Tayyip Erdoğan, Paralel Yapı’nın MOSSAD’la işbirliği yaptığını ispatlamalıdır” diyebilirlerdi!..
Gerçi buna hiç kimse inanmazdı ama yine de “üzerlerine yapışan bu iddiadan sıyrılabilmek” için bir “bahane” uydurabilirlerdi!..
Yine de, kimse inanmazdı!..
DARBE... GÜLEN... İSRAİL
Öyle ya;
“Halka karşı Topyekûn Savaş”ın başlatıldığı “Karanlık 28 Şubat Süreci”nde, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’e mektup yazıp;“Genelkurmayımızın çok değerli İkinci Başkanı, sayın komutanım” diye hitap eden, dahası “okullarımız emrinizde!.. İster kapatın, ister kontrolü elinize alın!” diyen, Fetullah Gülen’den başkası değildi!..
Yine o süreçte;
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a; “Beceremediniz, bırakın” diyen,“28 Şubat Cuntası’nın generalleri”ne övgüler yağdırıp; “Yanlış yaparlarsa bir sevap, doğru yaparlarsa iki sevap kazanacaklarını” söyleyen de,Fetullah Gülen’di!..
Gülen’in övgü yağdırdığı Çevik Bir ise; 2002 yılında ABD dergisi Middle East’e yazdığı “istikrar için formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı makalede;“Erbakan’ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiğini, Post Modern Darbe ile bunun bertaraf edildiğini” yazıyordu!..
Demek oluyordu ki;
“İsrail, Erbakan’a karşıdır!..
Fetullah Gülen de Erbakan’a karşıdır ve onun iktidarı bırakmasını istemektedir!”
“Fetullah Gülen Çevik Bir’i seviyorsa, Çevik Bir de İsrail menfaatlerini gözetmek için darbe yapıyorsa”, bu demektir ki; “Darbeciler ile Fetullah Gülen arasında bir bağ var”dır!..
Bu “bağ ve bağlantı”yı görebilmek için, aslında “akıl yürütmeye” de gerek yok!.. Bu Fetullah Gülen değil midir, İsrail’i “otorite” kabul eden ve onlardan “izin alınması gerektiğini” söyleyen?!?..
BU, NASIL CEVAP?
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri, “taşların yerine oturmasını” sağlayan bir “tesbit” olmuştur!..
Öyle ya;
“İsrail ile bu kadar sıkı-fıkı olan bir yapının MOSSAD ile işbirliğine gitmemesi düşünülebilir mi?”
Dediğim gibi; sıkıştıklarında “Paralel Yapı ile ilgilerinin olmadığını”söyleyen ama “Her olayda Paralel Yapı’nın arkasında duran” Cemaat(!) mensuplarının, “Erdoğan’ın iddiaları”na bir cevap vermeleri gerekirdi...
Ama, “beklenen cevap” Paralelci Medya’dan değil, Fetullah Gülen’den geldi!..
Ama, ne cevap!..
Dünkü “internet siteleri”nde, Fetullah Gülen’in sohbeti, şu başlıkla verildi:
“Fetullah Gülen’den Erdoğan’a MOSSAD yanıtı... Fetullah Gülen; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cemaat’in İsrail ile işbirliği yaptığı yönündeki suçlamasına yanıt verdi.”
Merakla okudum;
“Acaba ne cevap verdi?”
Meselâ;
“Bizi MOSSAD’la işbirliği içinde gösterenler iftira atıyorlar” mı dedi?..
“MOSSAD’la uzaktan-yakından bir bağımız, bağlantımız yok” mu dedi?..
Ne dedi?..
Daha önceki “beddua seansları”nda yaptığı gibi; hop oturup hop kalkarak;“Bizi MOSSAD’la işbirliği yapmakla suçlayanların yuvalarına ateş düşsün!”mü dedi?..
Yoksa;
“Bizim İsrail’le bağımız-bağlantımız olduğunu söyleyenlerin ocakları sönsün!.. Dirlikleri bozulsun!.. Önleri kesilsin!.. Birbirlerini kırsınlar!” diye“beddua” mı etti!..
Öyle ya;
Madem “MOSSAD’la işbirliği” iddialarına cevap veriyor, bu cevabın içinde“MOSSAD” veya “İsrail” kelimelerinin geçmesi gerekmez mi?..
Sen ne dersen de;
Fetullah Gülen’in Pensilvanya’daki konuşmasını baştan sona okudum!..
Cümle cümle okudum.
Kelime kelime okudum!..
Noktasına, virgülüne kadar okudum...
Evet, yine“beddua” var!..
Daha önceki“beddua”sında;
“Ocakları sönsün!.. Dirlikleri bozulsun!.. Önleri kesilsin!.. Birlikleri yıkılsın!.. Birbirlerini kırsınlar” demişti ya; “son beddua”sında da Erdoğan’a “densiz” demiş, onu “kibir, büyüklenme ve böbürlenme” ile suçlamış ama, o konuşmanın içinde ne“MOSSAD” var, ne de “İsrail!”
Hatta, o konuşmanın bir tek yerinde “işbirliği” kelimesi bile geçmiyor!..
HANİ, MOSSAD NEREDE?
İnternet sitelerindeki, “Fetullah Gülen’den Erdoğan’a MOSSAD yanıtı”başlıklı haberin özetini vereyim de, bunun, nasıl bir “yanıt”(!) olduğuna siz karar verin...
Haber, özetle şöyle:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Paralel Yapı” olarak nitelendirdiği Gülen Cemaati’nin İsrail’in Dış İstihbarat Servisi MOSSAD’la işbirliği yaptığı suçlamasına Fetullah Gülen’den cevap geldi.
Gülen’in bugün yayınlanan sohbetinin ilgili kısmı şöyle:
“Kendini yerden yere vurmayan bir insan, dışta suçlu arar ve onları yerden yere vurmaya çalışır. Kendi konumunu belirleyemeyen ve enaniyet girdâbı içinde çırpınıp duran kimseler kusurlarını, kabahatlerini, fezâetlerini ve fecâetlerini setretmek için sun’î gündemler oluşturarak dışta suçlular ararlar” diyen Fetullah Gülen, Cumhurbaşkanı Erdoğan için, densiz imasında bulundu:
“Böyle yapar ve sun’î mücrimler oluşturursak, milletin dikkatini onlar üzerinde yoğunlaştırmış oluruz ve bizi mesâvimizle, densizliğimizle göremezler” mülahazaları hâkimdir onlarda. Bütün mücrimlerde, günahkârlarda fasl-ı müşterek, ortak düşünce, ortak payda bu evsaftır.”
İyi, hoş da;
Hani “MOSSAD” nerede?..
“MOSSAD’la işbirliği” nerede?..
Hani, İstanbul için; “İçinden deniz geçen şehir” deriz ya...
Bunun delili vardır, ispatı vardır!..
Öyle ya;
“Boğaz” vardır,
“Haliç” vardır!..
Peki, içinde “Erdoğan’a cevap” geçen bir cümlede ne ararsınız?..
“MOSSAD” ararsınız,
“İsrail” ararsınız değil mi?..
İçinde “MOSSAD” ve “İsrail” olmayan bir konuşma, nasıl “Erdoğan’a cevap” oluyor, bir türlü anlayamadım!..
Fetullah Gülen; nihayetinde bir “lâf kalabalığı” yapmış, tam bir “ortada kuyu var, yandan geç” taktiği uygulamış ama, “cevap-mevap” hak getire!..
Benim bildiğim Fetullah Gülen;
“Şeytana pabucunu ters giydirecek” kadar “zeki” ve “cin” gibi bir adamdır... Dolayısıyla, Erdoğan’a “doğrudan” cevap vermez!..
Vermez değil, veremez!..
BU, HERKESİN BİLDİĞİ BİR SIR!
Öyle ya;
Eğer cevap vermeye kalkarsa; “Çevik Bir’le muhabbetleri” çıkarılır ortaya!..
O Çevik Bir’in “İsrail menfaatleri için darbe yaptığı” dökülür ortalığa!.. Ve yine; “Çevik Bir’le ortak hareket ederek, Erbakan Hükümeti’ni nasıl devirdikleri” gelir gündeme!..
Fetullah Gülen, bütün bunların “ortalığa saçılacağını” ve kendi müritleri arasında da “itibar kaybı”na uğrayacağını çok iyi bilir!..
İyi bildiği içindir ki;
“MOSSAD” demez,
Hele hele,“MOSSAD’la işbirliği” yaptıkları iddiasını ağzına bile almaz!..
Niye alsın ki?..
“Herkesin bildiği sırrı” gündeme getirip de, rezil olmanın ne âlemi var?..
Bu yüzdendir ki;
“MOSSAD”diyemez, “İsrail”diyemez!..
Eğer “İsrail”den söz edecekse, meselâ “Otorite” der, “Otorite’den izin alsaydınız” der,“İsrailli çocukların ölmesine ağladım” der!..
“MOSSAD” sözkonusu olduğunda ise;
“Ortada kuyu var, yandan geç!”
Kalıbımı basarım;
“Teğet” bile geçmez!..
Geçsin de, “İsrail lobisine yaptıkları yardım ve bağışlar” ortaya mı çıksın?!?..
Dedim ya;
Fetullah Gülen, uyanık adam!..
Kaldı ki, dalgınlığına gelip “tonga”ya düşer gibi olsa bile, Erdoğan’ın sözünü ettiği “Üst Akıl” hemen devreye girer ve onun “pot” kırmasını engeller!..
Dolayısıyla;
Fetullah Gülen’den, “Üst Akıl’a zarar verecek” bir konuşma yapması asla beklenmez, beklenemez!..
Nokta!..
NURAY MERT’E YAMUK!
Yazıya, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri” ile başlamıştık...
Erdoğan diyordu ki;
“Paralel Yapı; iftirayı, şantajı, montajı, yalanı, takiyyeyi, her türlü haksızlığı meşru gördü, meşru gösterdi!”
Bunların örneği çok!..
Bugünkü manşetimizde de göreceğiniz gibi, Erdoğan’ı; “Süfyan” diye kodlamışlar, gideceği cezaevi olarak da “Sincan Cezaevi”ni ayarlamışlar!..
Dahası, “12 kişi” için dinleme kararı aldırıp, “18 bin küsur insanı”dinlemişler!..
Bunlar, “sır”olmaktan çıktı!..
Peki, “kendi sempatizanları”na yaptıklarına ne demeli?..
Biliyorsunuz;
“Yeminli bir AK Parti düşmanı”Siyaset BilimciProf. Dr. Nuray Mert; eskiden beri Paralel Yapı’ya“anlayış” gösterir!..
İşte bu Nuray Mert’e atfen, önceki günkü“Zaman gazetesinin sürmanşeti”nde şu sözler yayınlandı:
“Cemaat, otoriter gidişe dur dedi.”
Herkes şaşırmıştı!..
Öyle ya, aynı Nuray Mert, daha 11 ay önce, yani 25 Şubat 2014’te,“Diken” adlı internet sitesine verdiği bir röportajda; “Gülen Cemaati çok hasmane ve hiçbir toplumsal barış vaadi taşımayan bir grup” demiş ve eklemişti: “Büyük bir yapı ve kolları bir ahtapot gibi her yere dağılmış!”
Daha 11 ay önce bunları söyleyen bir Nuray Hanım’ın, Zaman’daki sözleri“mert”lik miydi, “namert”lik mi?..
Herkes bunu merak ederken, Nuray Mert; dün açtı ağzını, yumdu gözünü!.. Zaman gazetesine öyle “suçlama”lar yöneltti ki; itin önüne atsan yemez!..
Nuray Hanım, “Cemaat otoriter gidişe dur dedi başlığını görünce, gözlerime inanamadım” demiş ve eklemiş:
“Bilen biliyor, ben sözünü sakınan biri değilim... Öyle düşünsem, öyle söylerdim. Bu veya buna benzer hiçbir cümlenin yer almadığı bir söyleşi, nasıl bu başlıkla verilir? Anlamaya anlıyorum, ama bu benim sessiz kalabileceğim bir şey değil.
Cemaat’in siyasi hedef olduğu bir dönemde, bu çevrenin yayın organlarında yer almaktan kaçınmamaya özen gösteriyorum, ama böyle bir tavır sergilediğim için istismar edilmeyi hak ettiğimi düşünmüyorum.
Dahası, böylesi işgüzarlıklar faydadan fazla zarar getirir... Hiç olmazsa bunun hesap edilmesi gerekirdi. Nitekim, olan oldu ve hiç istemediğim halde bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım.
Bir daha ne demeç, ne söyleşi!”
SIRA FETULLAH GÜLEN’DE!
Gördünüz ya;
Bunlar, sadece “düşman” gördüklerine değil, kendilerine “anlayışla”bakan insanlara bile “numara” çekiyorlar, “sözlerini çarpıtıyorlar!”
Erdoğan’ın dediği gibi;
“İftira” bunlarda!.. “Şantaj” bunlarda!.. “Montaj” bunlarda!.. “Yalan”bunlarda, “takiyye” bunlarda!..
“Nuray Mert mülâkatı”nda bir defa daha görüldü ki, “çarpıtma” da bunlarda!..
Kabul etmek gerekir ki;
Nuray Hanım, “mertçe” çıktı ortaya, “Zaman’ın çarpıtması”na cevap verdi!..
Peki, Fetullah Gülen?!?..
O ne zaman cevap verecek?..
Ya da, verebilecek mi?..
Kendisinden;
“MOSSAD’lı bir cevap” bekleriz!..
*********************************************************************
Hoşgeldiniz Haşim Bey... Dönüşünüz muhteşem oldu!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, bir yazımdan dolayı, bana“dâvâ” açmıştı... Dolayısıyla “mahkemelik” durumdayız ama, ben ona,“demokrasiye dönüşü”nden dolayı, yine de “hoş geldiniz” diyorum...
Dönüşü muhteşem oldu!..
Daha önce; Erdoğan’la “polemik”ler yaşamış, Türkiye’ye “korku iklimi”nin hakim olduğunu söylemiş, AYM’nin “Twitter’a özgürlük kararı”nı eleştirip,“kararı milli bulmadığını” söyleyen Erdoğan’ın eleştirisini “sığ” bulmuş, yine Erdoğan’ın “gömlek” benzetmesini kullanıp; “Biz gömlek değiştiren bir karakter değiliz” demiş, Erdoğan’ı; “Yargı üzerine baskı kurmakla”suçlamıştı!..
Hemen herkes, “N’ooluyor?” diye sorup; “Haşim Bey de mi Paralel’in etkisine girdi?” diye merak ederken, öyle anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, geçenlerde “Yüksek yargıya verdiği yemek” esnasında diyalog kuruldu, buzlar çözüldü...
Öyle olmalı ki; Haşim Bey; dün “Anayasa Mahkemesi’ndeki yemin töreni”ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kapıda karşılamış... Konuşması esnasında da, “kendisine yakışan” ifadeler kullanıp; “Kurum ve kişilere ülkeyi kurtarma çağrısı yapılan dönemler kapanmıştır... Sorunların demokratik yollarla çözülmesi gereken bir süreç başlamıştır” demiş...
Kendisine “hoş geldin” diyorum...
Dönüşü, gerçekten de muhteşem oldu!..
yeniakit