Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Karahasanoğlu, Reina'daki terör saldırısına ilişkin olarak, "Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının bir farkı yoktur. Bu gece yapılan bu terörü diğer olaylardan ayıran tek fark toplumda fitne oluşturarak yaşam biçimlerine göre toplumu bölmek ve karşı karşıya getirmektir" açıklamasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e yönelik olarak "Madem vatan görevini ifa sırasında, saldırıda ölenin kutsiyeti ne oranda yüksek ise, eğlence yerinde ölenin de kutsiyeti aynı oranda yüksek ise niye birisi vatanı koruma görevinde de diğeri eğlencede?" dedi.
Ali Karahasanoğlu'nun "Görmez Hocam, o kadar da uzun boylu değil" başlığıyla yayımlanan (3 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Reina saldırısının hemen ardından açıklama yaptı..
Yapmak zorunda bırakıldı:
“Yeni yılın ilk saatlerinde savunmasız insanlar üzerine hunharca yapılan silahlı saldırı bütün milletimizi derinden yaralamıştır. Bu bir vahşettir, dehşettir, cinayettir ve katliamdır” dedi..
Doğrudur, saldırı vahşettir, katliamdır..
Açıklamanın bu bölümüne, biz de destek verelim..
Ama devam etti Mehmet Görmez:
“Bu insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur.”
“Bu insanlık dışı katliam” nitelemesine de eyvallah..
Ama ondan sonrasında yapılan benzetmeye ben biraz takıldım..
Nasıl “pazarda, eğlence merkezinde ve mabette yapılmasında fark yok”tur?
Saldırı yanlıştır.
Eyvallah.
Katliamdır, eyvallah.
Yapılan tasvip edilemez, eyvallah.
Ama, “İbadet yeri ile, pazar ile, eğlence merkezi aynıdır” mealindeki cümlenin anlamı nedir?
Mehmet Görmez’in de, açıklamasının sonrasında belirttiği gibi, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
“Teröristlerin hedefi mekanlar değil, insandır, ülkedir, millettir ve topyekün insanlıktır. Terör nerden, kimden ve kime gelirse gelsin asla kabul edilemez.”
Buna da eyvallah..
Ama ben yine takıldım:
“Bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının her hangi bir farkı yoktur” cümlesine..
•
“Hiç kimsenin, eğleniyor diye, bir başkası tarafından öldürülmesi gerekmiyor..”
Bu tespit doğrudur..
“Herhangi bir kişinin, ‘içki içiyor’ diye, veya bir başkasına göre ‘yanlış davranışta bulunuyor’ diye, bırakın öldürülmeyi, silahlı saldırıya muhatap olması”nın onaylanması da mümkün değil..
Burda da bir ihtilafımız yok..
Ama..
Tam da benim takıldığım cümle sebebi ile..
Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamasını, bir adım daha öteye taşıyanların söylemine ne diyeceğiz:
“Dolmabahçe’de ölen polisler için nasıl ki ‘Şehit’ diyorsak, Kayseri’de ölen askerlerimiz için nasıl ki ‘Şehit’ diyorsak, kimseden çekinmeyelim, kimseden korkmayalım, hep birlikte bağıralım: Reina’da ölenler de şehittir!”
Katliamı kınadık, saldırganı lanetledik ama..
Bunun daha ötesine geçip..
Kişinin “evinin ihtiyaçlarını satın almak üzere pazara gitmesi” ile..
“Zevk amacı ile eğlence merkezine gitmesi arasında fark yoktur” söylemine sürüklenmemizin ne gereği var?
“Eğlenmek için gece klübüne gitme ile, mabede gitme arasında bir fark yoktur” anlamına gelecek yorumlara kalkışmanın ne alemi var?
Diyanet İşleri Başkanı’nın sözünü çarpıtmıyorum..
“Böyle söyledi” demiyorum..
Ama yaptığı benzetmenin gideceği hedef, işte budur..
Nitekim, durumdan vazife çıkaran birileri de, “Eğlence merkezinde ölenlere de ‘Şehit’ demeliyiz” çağrısını çoktan yaptı zaten..
•
Şunu yapmayalım..
Bir mağdura kutsiyet tanınmıyor diye..
İlla onu suçlamamız gerekmiyor..
“Ölümü haketti” yorumunda bulunmamız gerekmiyor..
“Senin yolun sana, benim yolum bana” deme hakkımız var..
“Allah’ın sana verdiği canı, benim alma hakkım yok. İstediğini yap, hesabını Allah’a verirsin” deme hakkımız var..
Yok, illa onlara dokunmamanız, dokunanları tasvip etmemeniz yetmez..
Dokunanları kınamanız yetmez.
Bir de..
Sizin “güzel kabul ettiğiniz davranışları yapanlar”la, “Reina’da ölenler”i eşit sayacaksınız..
Neden?
Affedersiniz, bu söylem de nereden çıktı?
Bu mecburiyet nereden geliyor?
Daha önemlisi..
Böyle bir çelişkiyi bize yaşatmaya ne hakkınız var?
Madem vatan görevini ifa sırasında, saldırıda ölenin kutsiyeti ne oranda yüksek ise..
Eğlence yerinde ölenin de kutsiyeti aynı oranda yüksek ise..
Niye birisi vatanı koruma görevinde de..
Diğeri eğlencede?
Tabii ki, “Eğlenenler saldırıyı hakketti” demiyorum..
Ama vatan görevini ifa sırasında şehit olanların makamını sıradanlaştırmaya çalışanlara da, eyvallah demiyorum, diyemiyorum...
“Vatanı korumak da, eğlenmek de aynı kutsallıktadır” çelişkisini, kimse bize dayatamaz..
Dayatmamalıdır.
•
Saldırının hedefi, tabii ki Reina’da eğlenenler değildi..
Tabii ki hedef, yılbaşını kutlayanlar değildi..
Aksini iddia ederseniz, sanki dünyada sadece Türkiye’de yılbaşı kutlanmış gibi bir çıkmaza girersiniz..
Dünyada tek gece klübü, Reina imiş gibi yanlışa düşersiniz..
Amaç tabii ki..
Türkiye’yi karıştırmak idi..
Taha Akyol’lara, “hayat tarzına saldırı” ihtimalini dile getirterek, fitneye sebep olacak yazılar yazdırmaktı..
Pusuya yatmış ahlaksızların, “İçki içenler hedef gösterildi. Katliam da, bu hedef göstermenin sonunda yaşandı” saldırıları yapmalarına zemin hazırlamaktı..
Tekrar altını çizelim..
Bizim çizgimizde, “yılbaşı kutlamak isteyen”e, “içki içmek isteyen”e, “Yanlış yapıyorsunuz” demek vardır ama..
Vurmak, kırmak, öldürmek, kan akıtmak yoktur..
Bize göre “doğru olan”ı söyleyebiliriz..
Ama..
Kimseye silah da doğrultamayız..
El de kaldıramayız..