Bugün 1. sayfamızda “manşet”ten verdiğimiz SİNPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik’in sözleri, gerçeğin tam ifadesi...
Avni Çelik demiş ki;
“Ekonomik hamlelerin önü kesilmesin, gerilimler olmasın, istikrar devam etsin, önümüzdeki 20-30 yılı görelim, işte o zaman Türk işadamını kimse tutamaz!..”
Doğru bir tesbit;
“Bizi, kimse tutamaz!”
Yani, bir “reklâm’daki sloganın ifadesiyle; “Bu Türkkler de çok oldu”lar, bundan sonra da olacaklar!..
Peki, nasıl?..
“Ekonomik hamleler”in önü kesilmezse,
“Gerilim” olmazsa,
“İstikrar” devam ederse...
İşte o zaman, “20-30 yıl sonrasını görebileceğiz” ve bizi kimse tutamayacak!..
Mümkün mü bu?..
Elbette mümkün!..
GEZİ ZEKÂLILAR’IN GÖREMEDİĞİ
Ne var ki;
“Batılılar”ın gözünde Türkiye, “Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke” olduğu için, bizi elbette rahat bırakmayacaklar sürekli “engel” olmaya, “çengel” atmaya ve “diz çöktürmeye” çalışacaklar.
Hiç şüpheniz olmasın ki;
“7 Şubat MİT krizi”nin altında, “Gezi Kalkışması”nın altında, “Darbe amaçlı Kirli 17-25 Aralık Operasyonu”nun altında ve son olarak “Paralel Yapı ile Muhalefet arasındaki seçim ittifakı”nın altında, “Türkiye’ye diz çöktürme” stratejisi yatmaktadır!..
Biliyorsunuz; “birkaç ağacın sökülmesi” üzerine başlayan “Gezi Kalkışması”nda asıl amaç;“3. Köprü’nün, 3. Havaalanı’nın ve Kanalistanbul Projesi’nin durdurulması” idi...
Söyleyin Allah aşkına;
Bu ülkenin “yerli” insanları bu “proje”lere karşı çıkar mıydı?.. Türkiye’nin değişik bölgelerinde ve özellikle de İstanbul’da “ağaç katliamları”na, “çevre felâketleri”ne gıkını çıkarmayan, “yeşil katledilip villalar dikilmesine” göz yuman insanlar sırf “çevre kaygısı” ile bu projelerin durdurulmasını isterken “samimi” olabilirler miydi?..
Tek kelimeyle, hayır!..
Amaç, başkaydı!..
“3. Havaalanı, 3. Köprü ve Kanalistanbul projeleri”nden vazgeçilsin ki; Türkiye, “Batı’nın dümen suyunda” kalmaya devam etsin, “kendi ayakları” üstünde duramasın!..
Maalesef bunu göremeyen “Gezi Zekâlılar” taifesi, “Batı’nın oyunu”na geldiklerini fark edemediler!..
Özellikle Almanya; “Frankfurt Havaalanı bir transit merkezi” iken, Türkiye’nin merkez olmasını hiç ister mi?..
527 YILIN İNTİKAMI!
Geçenlerde, A Haber’deki Yaz-Boz programında bir uzman diyordu ki; “Başbakan Tayyip Erdoğan; 3. Havaalanı, 3. Köprü ve Kanalistanbul projeleri ile, 527 yılın intikamını alıyor...
Ümit Burnu’nun keşfi ile Batı’nın eline geçen ticaret üstünlüğünü yeniden ele geçirmesinin adımlarını atıyor!..
3. Havaalanı yapıldığında, uçuşlar 1 saat kısalacak ve İstanbul transit merkezi olacak... 3. Köprü yapıldığında, ortasından geçecek demiryolu ile, Türkiye; Hindistan ve Çin’den gelecek malların hiç duraksamadan ulaştırılacağı bir güzergâhın merkezi olacak... Kanalistanbul ise; daha önceki Boğaz sözleşmelerini kısmen rafa kaldıracağı için, Türkiye, gemilere istediği şartları uygulayıp, gemilerden istediği parayı alabilecek!
Kısacası Türkiye;
Modern İpek Yolu’nu yeniden diriltiyor ve Türkiye’yi, yeniden ulaşım güzergâhı haline getiriyor!”
ÜMİT BURNU’NUN ÖNEMİ
A Haber’de, Ergun Diler ve Bekir Hazar’ın sunduğu Yaz-Boz programında konuşan “uzman”ı dinlerken; “Erdoğan, 527 yılın intikamını alıyor” sözüne takıldı kafam... “527 yıl önce ne oldu” ve “Ümit Burnu’nun keşfi” ile ne değişti?..
Efendim, bir adı da Fırtınalar Burnu olan Ümit Burnu, Güney Afrika’daki Cape Yarımadası’nın güneydeki en uç noktasıdır.
Tarih kitaplarında, Ümit Burnu’nu ilk keşfeden kişinin Portekizli kâşif Vasco da Gama olduğu iddia edilse de, orayı ilk keşfeden Müslüman denizci Ahmet bin Mâcid’tir!..
Ümit Burnu’nun keşfi ile, uzun deniz yolu daha da kısaldı ve Süveyş Kanalı’nın açıldığı 1869’a kadar Avrupa ülkeleri ile Doğu ülkeleri arasında “tek deniz yolu” olarak kullanıldı.
Ümit Burnu’nun keşfi ile “Baharat ve İpek Yolu’nun önemi” azalmış, Ümit Burnu yolu ile Portekiz’in Lizbon şehrine getirilen Hint ve Çin ticaret malları, buradan Avrupa’ya ulaşmıştı.
Uzun lâfın kısası;
Ümit Burnu’nun keşfi ile “Osmanlı’nın izni olmadan Hint ve Çin mallarına ulaşamayan Avrupalılar”ın yüzleri gülmeye başlamıştır... Yüzleri gülmüştür, çünkü; “Osmanlı devredışı”bırakılmış ve ticaret üstünlüğü İspanya ve Portekiz’in şahsında Avrupa’nın eline geçmiştir!..
Süveyş Kanalı’nın açılması ile bu üstünlük bir nebze gerilese de, “deve kervanları”nın güzergâhı olan Baharat Yolu ve İpek Yolu tarihe karışmıştır!..
Başbakan Tayyip Erdoğan; “3. Havaalanı, 3. Köprü ve Kanalistanbul projeleri” ile, “Modern İpek Yolu”nu yeniden diriltmeye ve Türkiye’yi yeniden “Ticaret merkezi” haline getirmeye çalışmaktadır!..
Tabiî ki, bu bir “ufuk” ve “vizyon” meselesidir ki, “Gezi zekâlılar” ile onların “tarih yazdığını”iddia eden muhalefette, böyle bir “ufuk ve vizyon” aramak, abesle iştigaldir... Zaten böyle bir“ufuk ve vizyon”ları olsaydı “iktidar” olurlar, ya da iktidar olabilmek için “İsrail ve ABD güdümlü Paralel Yapı” ile “kirli ittifak”lara girmezlerdi!..
ERDOĞAN’IN PARMAĞI
Erdoğan’ın “Büyük Türkiye Stratejisi”ni anlayamayan sadece “muhalefet” değil... Maalesef,“Papyon kravatlı monşer eskileri” de, hâlâ “Eski Türkiye’de” kaldıklarından “Erdoğan’ı anlamakta” zorlanıyorlar!..
4 Mayıs Pazar günü, Fatih Altaylı’nın köşesinde; “bir eski diplomat”ın söylediklerini okudum da, hem üzüldüm, hem acıdım.
Demiş ki;
“Alman Cumhurbaşkanı Gauck, Batı dünyasının ortak fikrini aktardı... Amerika’da da durum farklı değil... Meselâ geçen yıl, Başbakan’ın ABD ziyareti, ikili ilişkiler tarihinin en kötü ziyaretiydi... Daha kötüsü olamazdı!
Erdoğan’ın; Obama ile yaptığı son görüşmede ABD Başkanı’na parmak sallaması, toplantıda buz gibi bir hava estirmiş... Sırf bu yüzden belki de bir daha Obama ile karşılıklı görüşmeleri olmayacak. Bunların üzerine bir de Türkiye’de olan biten her şeyin, kendisine yönelik her olumsuz tavrın altında Batı’yı görmesi, Batı’yı şeytanlaştırması, Batı’daki Türkiye, daha doğrusu Türk hükümeti imajını yerle bir ediyor.
ABD yönetimi, Çin’e daha doğrusu transpasifik projesine odaklı. Başkan Obama da İran meselesini halletmek istiyor ve İran’la barışıp İran’a giden lider olmak istiyor. Aynı, Çin’e giden Nixon gibi... Türkiye umurlarında değil... İlişki sürer ama çok düşük düzeyde gider.
Zaten ABD, İran ile barışırsa, Türkiye’nin stratejik önemi de yüzde 70 azalır. Çünkü herkes biliyor ki, İran bölgede çok daha etkin. Bölgede İran isterse barış olabilir. (...) Benim gördüğüm şudur: Bundan böyle Avrupa’da Türk hükümetinin elini sıkacak çok az lider vardır. Sıcakkanlılıkla sıkacak kimse ise artık yoktur.”
İRAN, DİK DURMASAYDI!
Fatih Altaylı’nın konuştuğu “diplomat eskisi” kimdir, bilmiyorum ama; bir “halt”tan anlamadığı ortada!..
“Obama’nın İran’la barışmak istediği”nden, çünkü, İran’ın “bölgede etkin” olduğundan söz ediyor...
Peki ama, niye sormuyor;
İran, bu noktaya nasıl geldi?.. ABD ve Avrupa karşısında “dik” durarak mı, “yamularak” mı?..
İran, son 35 yıldır “Emperyalist ABD ve Avrupa” karşısında “dik” durdu ki, bugün ABD ve Avrupa, İran’ın önünde “eğilme” noktasına geldi!..
Peki, Erdoğan’ın şahsında Türkiye ne yapıyor?.. “Obama’ya parmak sallayacak” kadar bir“özgüven”i var ki; ABD ve Avrupa bundan rahatsız!.. Erdoğan; “Yola gelmeyen, kontrol edilemeyen, diz çöktürülemeyen bir çılgın adam” ki; onun “projelerinin hedefi”ni görenABD ve Batı,şimdi İran’a yanaşmaya” çalışıyor!..
Haa, yine “yanlış” yapıyorlar, yine “hayal kırıklığı” yaşayacaklar, o başka... Çünkü, “geleceğin dünyası”nda; içinde “Türkiye’nin olmayacağı” hiçbir proje, hiçbir strateji başarıya ulaşamaz!..
“Hayati projeler” gerçekleştirildiğinde,
Avni Çelik’in dediği gibi;
“Türkiye’yi kimse tutamaz!”
Yeter ki;
“İçeriden çelmeleme” ve “sırtımızdan hançerleme” olmasın!..
Türkiye, “çok olacak”, çoook...
Bugün, “Obama’ya parmak sallayan” Erdoğan, yarın “el sallayacak!”
“Good bye America”.
Tencere-Tava çalarken, AK Parti’ye oy verince!
Bugün, bana “ilginç” gelen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum... İstanbul’un Büyükçekmeceilçesinde bir “aile” vardır... Bu aile, “tencere-tava” çalarak “Gezi kalkışması”na destek vermiştir.
Ne var ki, “30 Mart seçimleri” öncesinde, bazı “gerçek”leri görmüşler ve “180 derecelik bir dönüş” yaparak, “AK Parti’ye oy vermeye” karar vermişler, seçim sürecinde hem “ev”lerini, hem de Cafe”lerini, “AK Parti’nin mahalle toplantıları”na açmışlar, dolayısıyla, “ailece”tanıştıkları “CHP adayı Hasan Akgün’ü fena halde kızdırmışlar”dır!..
Seçimleri tekrar Hasan Akgün kazanınca da!.. “Vayy, siz misiniz bize bunu yapan, o halde çekin cezanızı” denilmiş ve “AK Parti’ye çalışan aile”nin çalıştırdığı “Cafe” kapatılmış ve üstelik “9 bin lira da ceza” kesilmiş!..
“Aile”nin ve “Cafe”nin adını vermiyorum ki, daha fazla “zulüm” görmesinler!..
Bu olayı anlattım ki, “zihniyet farkı”nı göresiniz!.. Gördüğünüz gibi; “CHP’ye oy vermeyen” AK Partililer, ceza üstüne ceza yerken; “AK Parti’ye oy vermeyen” ve hatta “sırtından hançerleyen” Paralel Yapı elemanları, hâlâ at oynatıyor!..
Gerçekten “çok saf”ız!..
yeniakit