Öfkeyle alınan kararlar, çıkarılan kanunlar…

Mehmet GÖKTAŞ

Öfkeli günlerden geçmekteyiz. Zaten aylardır öfkeliyiz ve hepimiz burnumuzdan soluyoruz.

İstanbul'da gerçekleştirilen saldırıyla toplumsal öfkemiz zirve yapmış durumda.

Bu saldırıyı yapanları şiddetle lanetliyoruz, vefat edenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz, yakınlarına da taziyelerimizi sunuyor, sabırlar diliyoruz.

Öfkemizle birlikte geldik bu dünyaya, yaratılışımızda öfkemiz de vardır.

Bazılarımızın zannettiği gibi öfke sökülüp atılması gereken lüzumsuz bir şey değildir.

Hele hele sıkça söylendiği gibi öldürülmesi gereken bir sıfat da değil aksine iyi şekilde değerlendirilmesi gereken, hâkim olunması gereken bir özelliğimizdir.

Hâkim olmaktan maksat, yüzde yüz bastırmak ve susturmak da değil, isabetli bir şekilde yönlendirmek, hatta hayırlı bir enerjiye dönüştürmektir.

Düşünebiliyor musunuz? Eğer insanın öfkesi olmasaydı, namusu, onuru, izzeti nasıl ayakta durabilirdi?

Bütün rivayetlerde Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.v) yeri geldiğinde öfkelendiği, bu esnada mübarek alnından bir damarın kabardığı belirtilir.

Yani insan öfkesiyle insandır.

Fakat her şeye rağmen öfke arızidir, geçicidir, bütün zamanlarımız öfkeyle iç içe değildir, bunu asla unutmamalıyız.

Durum böyle olunca bütün zamanlarda geçerli olacak kararları öfkeli zamanımızda almamalıyız. Ne güzel demiş atalar; öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.

Bir de kitlelerin öfkesi vardır. Kitlelerin öfkesini en güzel ve hayırlı istikamete yönlendirmek o toplumun ileri gelenlerine düşen bir görevdir. Aydınları, âlimleri, yöneticileri ve toplumun gözü kulağı mesabesindeki medyası kitlelerin öfkesini iyi yönlendirmelidir.

Nasıl ki bireyler öfkesini iyi kullandıklarında namuslarını, izzetlerini, haysiyetlerini, şahsiyetlerini ayakta tutarlarsa, toplumlar, milletler öfkelerini yerinde kullandıklarında özgürlüklerini, dünya milletleri arasındaki onurlu yerlerini korurlar.

Fakat yanlış zamanda, yanlış yerde ve yanlış istikamette kullanıldığında felaketle sonuçlanabilir.

Çünkü kitleler manipüle edilmeye çok daha müsaittir. Ve bir de kitlelerin öfkeyle alacakları yanlış kararların maliyeti çok daha fazladır ve bazen geri dönülmez, telafi edilmez boyutlara varabilir.

Evet, İstanbul'da meydana gelen menfur saldırıyla toplumsal öfkemiz zirve yapmış durumda.

Bu öfkenin toplum olarak bize ne yaptırdığına, ne yazdırdığına, ne söylettiğine, ne yöne sevk ettiğine iyi dikkat etmeliyiz.

Bunu birazcık uzaktan izlemeye çalıştığınızda, hepsini aynı anda görmeye çalıştığınızda bir şeyler söyleme gereği duyacaksınız.

Öfkeyle birlikte hamasi duyguların kabardığı bir günde toplumun bütün kesimlerine önemli sorumluluklar düşmektedir.

Aydınların, âlimlerin, medyanın iddialarında, ithamlarında, hedef göstermelerinde çok çok dikkatli olmaları gerekir.

Hepsinden önemlisi, yöneticilerin böylesi öfkeli zamanlarda atacakları yanlış adımlar, alacakları kararlar, çıkaracakları kanunlar, kanun hükmündeki kararnameler, yönetmelikler, daha da önemlisi hazırlayacakları anayasalar eski kamburların üzerine yeni kamburlar oluşturmasın.

Böylesi önemli kararlar alınırken sakin ve soğukkanlı olup olmadığımızı gözden geçirmeliyiz.

12 Eylül anayasası niçin değiştirilmek isteniyor? Sadece askerler tarafından hazırlandığı için mi? Öfkeyle hazırlandığı, öfkeli zamanlarda, olağanüstü bir zamanda hazırlandığı için değiştiriliyor.

Eğer hazırlanan yeni anayasa, çıkarılan kanun hükmündeki kararnameler, bu minval üzere uygulamalar hep böyle öfkeli günlerimizin ürünü olacaksa, bırakın değişmesin 12 Eylül Kenan Evren Anayasası.

dogruhaber