‘Oğlum bir gün serbest kalacak’

Mısır’da sekiz ay önce gözaltına alınan Al Jazeera muhabiri Abdullah Şami ocak ayından beri açlık grevinde. Ailesi kötüye giden sağlık durumuna rağmen bir gün serbest bırakılacağından umudu kesmiyor.

Tora Hapishanesi'nde tutulan Al Jazeera çalışanının sağlığı son haftalarda hızla kötüye gitmeye başladı.

Şami Mısır hapishanelerinde haksız yere tutulan dört Al Jazeera çalışanından biri. Muhabir Peter Greste ve prodüktörler Muhammed Fehmi ve Bahir Muhammed de ‘yalan haber yaymak’ ve terör örgütü ilan edilen ‘Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile işbirliği yapmak’tan yargılanıyor.

Al Jazeera, çalışanlarına yöneltilen suçlamaları reddediyor ve derhal serbest bırakılmalarını istiyor.

Onlar hapisteyken dışarıdaki aileleri ve yakınları da bir an önce serbest bırakılmaları için kampanyalar yürütüyor.

Şami’nin annesi Turaya Şami, oğlunun durumunu ve ailenin bu zor günleri nasıl geçirdiğini Al Jazeera’ye anlattı.

Abdullah üç aydır açlık grevinde. Sağlığı ile ilgili son durum nedir?

"Abdullah açlık grevine 21 Ocak'ta başladı. Aslında daha önce başlamak istiyordu, çünkü bunun tek çare olduğu ortaya çıktı. Diğer tüm yollar tıkalı. Suçu açıklanmadı, yargılama da yapılmıyor. Biz de bu kararında onu destekledik, çünkü bu onun için tek çare. Sağlığı üzerinde çok büyük bir etkisi oldu ki bunun olacağını biliyorduk. Şu anda sadece su içiyor. 35 kilodan fazla kaybetti, organlarının çoğu ağır tahribat içinde. Kemiklerini de etkiledi. Biliyorum çünkü son mektubunda 30 dakikalık molalara bile çıkamadığını yazmış. Yürümek ve hareket etmek çok zor hale geldi. Gözaltına alındığında sağlığı yerindeydi. Onu üç aydır görmedim, eminim çok büyük etkisi olmuştur. Üç ay açlık grevi hiç kolay bir şey değil."

Aile gözaltı süreciyle nasıl başa çıkıyor?

"Abdullah’ı ilk kez tutuklandıktan üç hafta sonra tellerin arkasından gördüm. Burası suçluların kaldığı bir yer olmalı. Oğlumu hapishane forması içinde görmek çok zordu. Ama Abdullah gazetecilik yapmayı ve Al Jazeera ile çalışmayı seçtiğinde bunun kolay olmayacağını biliyorduk. Daha önce ona defalarca sorumlu davranması konusunda telkinde bulunduk çünkü zor bir kariyer seçti. Zorluklarla ve tehlikelerle karşılaşacağını bekliyorduk ama kendi ülkesinde değil."

Abdullah’ın gazeteci olarak yaptığı işler hakkında ne düşünüyorsunuz?

"Biz aile olarak insanlıkla ve insanlarla ilgili konularla fazlaca ilgiliyiz, çocuklarımızı da böyle yetiştirdik. Abdullah’ın Al Jazeera için takip ettiği ilk haber Libya devrimiydi. O dönem tabii anne olarak endişeleniyordum çünkü tehlike altındaydı. Ancak asıl korkum haberde gerçeği tamamen verememesi ihtimaliydi. Ben insan hayatının Allah’ın ellerinde olduğuna inanıyorum ama meslekte yeni olduğu için gerçeği verememesinden korkuyordum. Ancak Abdullah’ın performansı bizi çok şaşırttı. O dönem Misrata’ya girmeye cesaret eden tek gazeteciydi. Orası çok tehlikeliydi."

Oğlunuz hapishane şartları ile ilgili size ne anlattı?

"Abdullah yaşadığı her şeyi anlatma konusunda fazla açık değil, çünkü ailesinin bu ağır yükle ezilmesini istemiyor. Ama hücresinin üç metreye üç buçuk metre olduğunu, aynı mekânda açık bir tuvaletin de olduğunu söyledi. Bu hücrede 18 tutuklu kalıyordu. Hiç yer olmadığı için eşyalarını tavana asıyorlarmış. 18 kişinin aynı anda uyuması mümkün olmadığı için dönüşümlü olarak uyuyorlarmış. Açlık grevinden önce de verilen yemekleri yiyemiyordu, çünkü gerçekten mide bulandırıcı ve yenebilecek durumda değildi. Sağlık hizmeti hiç yok. Ziyaretçiler geldiğinde dört polis başlarında duruyor. Abdullah ile özel konuşmamıza izin vermediler, o yüzden ne söylediğinize çok dikkat etmelisiniz, söyleyeceklerimiz Abdullah’a zarar verebilirdi. 5-10 dakika içinde de bağırarak ziyaretin bittiğini söylediler."

Abdullah sekiz aydan uzun zamandır yargılanmadan tutuluyor. Bu süreci izlemenin aile için zorlukları neler?

"Biz aile fertlerine, karakterlerine göre takma adlar veririz. Abdullah’a iki yaşından beri “Kalp” deriz, çünkü o ailemizin kalbi, çok içten, çok duyarlıdır. Düşünün ki bu aile şimdi kalbi olmadan yaşıyor. Bizim için çok zor, kesinlikle. Ama başından beri Abdullah’a büyük bir inancımız var; hayatta verdiği mesaja, dünyaya ve insanlığa verdiği mesaja… Eminiz ki Abdullah aracılığıyla ödememiz gereken bir bedel var ki yoluna devam edebilsin."

Adil bir yargılama görüp serbest bırakılacağı konusunda ne kadar iyimsersiniz?

"Çok iyimserim. Allah’a çok güçlü bir inancım var, çünkü Allah adildir ve bu adaletsizliğin olmasına izin vermeyecektir. Oğlumuz suç işlemedi, yanlış bir şey yapmadı. Eminiz bir gün kesinlikle serbest kalacak. Bu gördüğümüz haksızlıklardan, oğluma yapılanlardan sonra insanlara güvenim kalmadı. Prosedürlere inanmıyorum. Sadece Allah’a inanıyorum ve bu yüzden serbest bırakılacağından eminim."

Mısırlı yetkililere bir mesaj iletecek olsanız ne derdiniz?

"Onlara, oğlumun sağlığı ve hayatı üzerindeki her türlü etkiden ve zarardan onları sorumlu tutacağımı söylerdim. Ve onlara oğlumun tüm işlerinin internette olduğunu ve yanlış bir şey yapmadığından emin olabileceklerini söylerdim, çünkü kendileri de görebilir ve izleyebilirler."

"Gazetecilere de bir mesajım var. Abdullah Şami sizden biri, o sizin meslektaşınız ve bu savaşı, açlık grevini sadece kendisi için değil özgür gazetecilik için, herbiriniz için veriyor. Açlık grevi onun parmaklıklar arkasındaki sesi. Bu ondan dünyaya bir çağrı, gazetecilerin öldürülmekten, taciz edilmekten ve susturulmaktan korunması için bir çağrı. Abdullah, Mısır’ı seviyormuş gibi yapan birçok kişiden daha çok seviyor. Mısır’a yanlış bir şey yapmadı, Mısır’a zarar vermedi. Abdullah ile ilgili duyduğunuz her şey propagandadır."

Afrika Haberleri

Arap Baharı değil; Siyonizm Baharı(!)
Mısırlı Askeri Uzman: İran Demir Kubbeyi Şaşırttı
Darbeci Sisi, iade-i ziyarete geliyor
Mısır'dan İsrail-ABD önerisine ret
Dünya Ekonomik Forumu: Afrika'nın yarı iletkenlerde parlama zamanı geldi