Ölçü, tartı ve para

Abdurrahman Dilipak

Döviz yine patladı. Tekrar söylüyorum, “Faiz” tanımı üzerinden sorunu anlayamayız. “Riba” farklı bir şey. “Kaime / BankNote” ile kendisi gerçek değer olan para farklı bir şey. En son haramlardan biri. Bu altyapıyı oluşturmadan sisteme müdahale ederseniz geri teper. Tek başına “Katılım bankacılığı” ile de sorunu çözemezsiniz. Sadece Riba haram değil, “ölçü ve tartı” sadece terazide değil, paranın değeri de, adalet de bir ölçü ve tartı konusudur ve o konuda haramiyet, Riba’dan öncedir! “Ölçü ve tartıya hîle karıştıranların vay hâline! (Mutaffifin 1). Bu konuda daha 156 ayet var. Malın da paranın da değerini doğru tartmak gerek.

Leassing, icar, murabaha, muşaraka, mudaraba” bunlar doğru ve güzel enstrümanlar. Ama bunların da kendi içinde sürekli olarak geliştirilmesi “güncellenmesi” gerekirdi. Müslümanlar sadece Müslümanların kullanacağı bir sistem değil, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak, bütün insanlığın hayrına olacak bir düzen kurmaları gerekiyor. Eğer dünyadan mal alıyor ve mal satıyorsanız, mesela onlardan aldığınız malın maliyeti içinde faiz de var. Gayrimüslim bir ortak alıp, onun üzerinden faiz/Riba işlemi yaparak piyasaya mal üretirseniz oluyor mu mesela! Asrın idrakine söyletmek istiyorsak İslam’ı. Ve İslam toplumu diğer halklar ve ülkelerle ortak işler ve ticaret yapacaksa o zaman ötekilerle münasebetin adil bir denge noktasını bulmak gerek.

Museviler, kendi aralarında farklı, kendinden olmayanlara karşı farklı ve tamamen kendi çıkarlarına göre bir uygulamayı meşru kabul ettikleri için, özellikle de din büyüklerinin rehberliğinde her zaman kendilerine göre biz çözüm yolu buldular. Hristiyan dünyasında bu konu çok tartışıldı. Vatikan aslında 1500’lerden sonra toplumda piyasa üzerindeki kontrolü kaybetti. 1648 Westefelya anlaşmasından sonra kilise kendi içine döndü, derebeyleri, sömürü mirası üzerinde kendi politikalarını belirlediler. Amerika’da Evengelikler, İngiltere’de Anglikanlar, Almanya’da başlayan Protestan hareket, Hollanda da Kalvin döneminde faizi meşrulaştırması ile yeni bir evreye geçerken, 1789 Fransız devrimi ile laiklik güç kazandı. Artık rasyonel, determinist, pragmatik yeni bir dünya kuruluyordu. Dinde reform gerekli idi.

Bizde zaten 1700’e doğru Lale devri sürecinde batının Osmanlı’daki etkisi açıktı. Artık batı ile rekabet etmek için gayeye giden her yolu meşrulaştırmak, dünyaya önem vermek gerekiyordu. 1800’lere doğru, Fransız devrimi sonrası Tanzimat döneminde, batıyı taklit etmeye başladık. 1900’lerin başında İttihat Terakki kontrolü ele almaya başladı. Müslümanların halifesini, Selanik’e Yahudi işadamı Alatini efendinin evinde mecburi iskana tabi tutması ile aslında yeni bir dönem başladı. Zaten Galata dünyanın ilk ve en büyük serbest finans bölgesi idi ve orada her dine, pagan toplulukların geleneklerine göre her türlü işlem yapılabiliyordu. Müslümanlardan seküler unsurlar bu piyasada serbestçe hareket ediyordu. Özellikle Yahudi işadamları ile iş yapan birtakım Müslüman(!)lar kısa sürede de hızla büyüdüler. Sarayla yakın ilişkiler kurdular. Mesela 9 Mart 1913’te Adapazarı’nda “Adapazarı İslam Ticaret Bankası” kuruldu. Bu bankanın son geldiği yer neresi biliyor musunuz? “Hani şu Türk Ticaret Bankası” var ya, o! Bu banka bugün TMSF’de. Keşke bu banka D8 Ülkeleri arasında ortak bir katılım bankasına dönüştürülse. Aslında bu bankanın tarihi, bu konuda bizim tarihimizi anlatır. Cumhuriyetle birlikte zaten Hilafet fonundaki paralar ribalı bir bankaya sermaye yapıldıktan sonra geriye ne kaldı ki.

Abdülhamid döneminde, Abdülhamid’in Avrupa’da kullanılacak paralarının bir kısmı Alman bankalarında idi. Bazı kaynaklarda, Bursa’da 17. yüzyılda %10 ile %15, Kayseri’de %15-20 arasında değişen faiz oranının piyasada normal kabul edildiğini, bu işlemi “istiğlal” dedikleri hileli işlemler aracılığıyla gerçekleştiğini ifade etmiştir. Zaten zaman içinde faiz hukuki bir zemine kavuşmasının ötesinde faizsiz işlem kalmadı. Parayı üreten Merkez Bankası faizle işlem yaparken, daha sonra kurulacak faizsiz finans kuruluşlarının Merkez Bankasındaki munzam karşılıklarına faiz verilmesi rutin bir işlem olması devam etti. İslam’da faiz yasağı hep var oldu, ama İslam toplumunda faize karşı pratikteki direncin, eskisi gibi olmadığı bir gerçek.

Emin Erürk’e göre “Faiz oranlarında sınırlayıcı uygulamalara Sümerlerden beri rastlanmaktadır. Eski Yunan’da ve Roma’da da aynı sınırlamalar vardır. Ancak faiz yasağının uygulanması Kitab-ı Mukaddesle, Kilise geleneğinde yerini almıştır. Aquina’lı Thomas’a kadar katı yasaklarla gelinmiş, ilk doktriner gedik onunla açıldıktan sonra Luther ve Calvin’le ortaya çıkan yeni kiliselerle devam etmiştir. 15. yüzyıldan sonra hızlı iktisadi gelişme ve gelişen bankacılık karşısında yasağın doktriner gücü zayıflamıştır.”

Faiz konusunu siyaset dünyasında en çok tartışan siyasetçi Erbakan olmuştur. Erbakan “Faizsiz ekonomi”yi savunmuş ve faizi kalkınmanın önündeki en büyük engel ve soygunculuk olarak tanımlamıştır. Erbakan’ın, Süleyman Karagülle ile birlikte kurguladıkları “adil düzen”de “Siyonistlerin sömürü düzeninin hortumları” bu şekilde kesilecektir. Erbakan, faize karşı 7 tür kredi yönteminden söz etmektedir: 1-Ortaklık, 2-Yatırdığın para miktarı ve süresi kadar geri çekme hakkı, 3-Emek karşılığı ortaklık, 4-Sendika ya da Emek koop. üzerinde pazarlıkla kâr payı belirleme; 5-Rehin karşılığı kredi. 6-Kamu kaynaklı, ödenmiş vergi karşılığı kredi, 7-Teşvikli teminat mektubu. Bu işlemler enflasyondan etkilenmeyeceği için piyasada sorun oluşturmayacak. Devletin desteklediği ve denetlediği, teşvikli kredi ile yatırım projesinin SELEM SENEDİ (sipariş senedi; ön satış sipariş) ile desteklenmesi. Bu senet-para gibi değer görecek, vade olmadığı için faiz de olmayacak, finansal maliyet olmadığı için ucuzluk olacak. Paranın yerini üretime dayalı mal alacağından paranın spekülatif maliyetinin önüne geçilmiş olacak.. Her konuda olduğu gibi bu konuda da muhkemler her yerde her zaman için geçerlidir. Müteşabihler ise bütün zamanlarda yeniden yorumlanması gereken, genel istikamet ve muhteva, sebeb-sonuç, değişen şartlara rızaya dayalı uyum arayışına yönelik yorumu ifade edecektir. Bu arada biz BlockChane’i anlamaya çalışırken Sanal para çıkıyor, onu anlamaya çalışırken MetaVerse çıkıyor. NFT’yi ne yapacağız. Tek başına Murabaha, Muşaraka ve Mudaraba ile bügünkü sorunların tamamını çözmek mümkün değildir. Dahası Borsa, Leasing, Factoring, teşvik, fon kaynaklı kredi, uluslararası ticaret hepsini birden düşünmemiz gerekiyor. FED/BrettonWoods ve LIBOR gerçeğini birlikte düşünmemiz ve biz kendimizi düşünürken, dünyaya daha adil ve sürdürülebilir bir model sunmamız gerek. Global Sanal ticaret sisteminin altyapısını da iyi analiz etmemiz gerekiyor. Faizi kaldıracaksanız, ekonomideki dengeleri korumak için daha birçok düzenleme yapmanız gerekiyor. Tek başına faizde puan düşürmek, eski sistemdeki dengeleri de bozacağından bazan çok tehlikeli sonuca sebeb olabilir. Siz bir puan düşürürken faizi, kurdaki artışla dış borcunuzun TL karşılığı daha fazla artabilir, ithalatınız da aynı oranda artar. Eğer dış borç stoğunu kontrol edemiyorsanız, oltayı yutmuşsanız işiniz zor. O zaman kantarın ince ayarına dokunurken, efradına cami, ağyarına mani bir hassasiyet gerek. Manipülasyonlar konusunda dikkatli olmak gerek. Selâm ve dua ile.