Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir!

Abdurrahman Dilipak

Derin Gerçekler

Dün kaldığımız yerden devam.

Bugün Cuma.
Hep birlikte Cuma'nın ruhaniyetine sığınalım.
Olimpos tartıları dağdan indiler, insan kılığı ile aramızda dolaşıyorlar”, bir bakıma.. Aman dikkat!
Evet, dileyen dilediği oluktan içer. Dileyen iman etsin, dileyen inkar. Elbette bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin Hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. O gün göreceğiz kim kimdir! Bu dünyayı cehenneme çeviren zalimler için yaşasın cehennem.

Bu gün Şeytani aklın ele geçirdiği okullar, media, kültür/yaşam tarzı, yığınları, oltalarına taktıkları fuhuş, uyuşturucu, bilim yalanları ile cehenneme hazırlıyor.

Milli Eğitimin, o olimpiyatların meş’alesinin anlamını biliyorsunuz değil mi? O yalanlar Olimpos Tanrıları ve Promete diye biri ile başlayan bir mitolojik hikaye ile ilgili. “Aydın” dediğiniz, o “Şeytani bilgi” ile “aydınlanma”yı ifade eder. “İllumunati” ise bu aydınlanmasının örgütü, felsefesi, mektebi hükmündeki bir örgüttür. Onlar, görünen gerçeği, ezoterik bir derin gerçekle bütünleştirerek beşeri aklı tanrısal bir iradeye dönüştürürler, kendi akıllarınca! Masonluk da böyle bir akılsızlıktır aslında.

Bu Şeytani aklın elinde, siyaset, ekonomi, bilim, sanat, felsefe, hatta din bir illizyon aracıdır. Ele geçirdikleri herşeyi, kendilerine hizmet edecek bir şeyle dönüştürürler. Sahi, AK Parti'ye amblem olarak “Ampul” fikrini kim verdi acaba? Benim bildiğim Abdullah Gül! Meşalenin yerini Edison ampülü almıştı, şimdi o da dönüştü, “Led ampul”e dönüştü, bazı grafiklerde onu görüyorum. Mason locasının olduğu sokak “Nur-u ziya sokağı”. Şimdi biri dijital haritada bu adı “Nuri Ziya sokağı” yapmış. Hür ve kabul edilmiş Masonlar Büyük Locası bu sokakta bulunuyor. Beyoglu'nda ki bu sokağın eski adı “Polonya sokağı” idi.

Kabbala yorumcularına göre şeytanın 2. ismi “Nur-u ziya”dır.
Şeytan'ın masonlara ışık saçtığı sokaktır bu sokak bir bakıma.
Şeytan'ın masonlara ışık saçtığı sokaktır... Onu Lucifer olarak görürüz eski metinlerde. Bazı yorumlarda “nur-u ziya, “bilim ve aydınlanma” tanrısının adıdır. Onu insanlar Horus, Enki, Azazil, Melek-i Tavus, Evil, İfrit, Lucifer, Demon, Zebani, Baal gibi 100den fazla isimle anılır.
Şeytan'ın eşi olarak da Lilith’diye mor derili bir kadından söz edilir. Mecusiler, Nur-u Ziya olarak Ateşe taparlar. Yerli ve Milli Ezdiler ise, ''nasıl Azrail can almaktan dolayı mes’ul değil se, Şeytan da Rab tarafından bu görevle, insanların ve cinlerin imtihanı için görevlendirilmiş bir melektir. Onun kendine musallat olmaması için ona da selam vermek gerekmektedir.'' derler.


İnsanoğlu ALLAH'IN İPİNİ BIRAKINCA ŞEYTAN DA ONLAR BU TÜR YALANLARLA KANDIRIP OYALAMAKTADIR. Eğer Hakikate ulaşmak istiyorsanız, “İman ettik” dediğiniz Allah’ın kitabını okuyun. Aklınızı kiraya vermeyin. Din ve devlet büyüklerinizi, Allah'tan başka hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyin.

Dün bıraktığımız yerden devam edecek olursak, İlk “Ulus devlet” ve “Uluslararası düzen”i, 1700’e gelirken Vestfalya’da Kilise ve Derebeyler Kızılderililerin yok edilmesi, kara derililerin köleleştirilmesi, sarı ırkın topraklarının işgal edilerek sömürgeleştirilmesinin ardından, sömürge mirasını paylaşamadıkları için 1550-1650 arası devam eden yüzyıl savaşlarını bitirmek, Kilise ve derebeyler arasında bundan sonrası için mütareke, paylaşım ve işbirliği için kurgulandı.

Protestanlık, Laiklik, Ulusal kimlik, Kültür, Ulus iradesine bağlı Ulusal egemenlik fikri ve kavramları 1700-1900 arası şekillendi daha çok. Bilim, Akademi, sanayi-teknoloji bu dönemin eseri. 1500’lerde başlayan süreç dünyayı kan gölüne çevirdi. Dünyanın dörtte üçü işgal edildi. Toprak, kan ve göz yaşlarına boğuldu. 1700’lerde ulus devletlerin, ulusal kiliselerin kendi aralarında çatışmaları devam etti. Bu defa din ve mezhep savaşları. 1789 Fransız devrimi. Ardından 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı, soğuk savaş, devrimler. İdeolojik çatışmalar, Terör. Darbeler ve bitmeyen savaşlar derken, bu güne gelindi. Şimdi 2. Vestfalya süreci başlıyor. Yeni tek kripto para sistemi için düğmeye bastılar. Yeni BrettonWoods kapıda.
Bunlar Cumhuriyetçilik yaparken de kan döktüler, Demokrasi derken de.

Tanrı Kral, TEK ADAM rejimi MONARŞİ’ler, TEK PARTİ rejimleri, Diktatörlük rejimleri, Cumhuriyet, Demokrasi, İnsan Hakları , Çevre filan dedikleri hep işin kandırmacası, Şeytanın maskesi, batılıların makyaj malzemesi. Bazen ellerinde başkalarına müdahale etmek için bir sopa. Bilim, Sanat, Basın, Sivil toplum onlar için hep aynı şey. Onların ilkeleri yok, çıkarları var sadece. Ahlakları da yok. Bize özgürlük dersi verenler, insan hakları dersi verenlerin kendileri hala sömürge mirası üzerinde yükseliyorlar. Bize çevrecilik dersi verenler, dünyayı en çok kirletenlerin başında geliyor. Yerelleşmekten sözdenler de onlar, Globalleşmeden söz edenler de.

Dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi düşünce ve vicdani kanaat farklılıklarını özgürlük ve demokratik çeşitlilik adına örgütleyenler de kendileri idi, tek devlet tek ulus, tek dünya diye ortaya çıkanlar da. Liberalizm de sosyalizm de, Demokrasi de aynı aklın eseri idi. Globalizm de onların fikri, Lokalizm de. Hani yerli ve Milli diyorsunuz ya, bu da onların fikri. Glokalizm de. “Milli İrade” dediğiniz şey kurgu, 1920’de Mussollini’nin uydurduğu bir şey. Aslında “Ulusun iradesi”. Faşist diktatör bu perde arkasında cinayetlerini gerçekleştiriyor. “Her şey vatan için” , “her şey benim ulusumun çıkarları için” diyen faşist aklın ürünü bir slogan.

Kutsal Roma hala devam ediyor. Vatikan “Tanrının krallığı”nı temsil ediyor. “Ulus devletler” ise Sezar’ın otoritesini. Nasıl olsa sonuçta Sezar da Tanrıya aittir. Onun kitabına bağlılık yemini ederek meşruiyet kazanır. Laiklik, Katolik aklın İncil yorumu, Sekülerizm ise Protestan aklın yorumu. Tanrı/Kral dan buraya geldiler. Bu gün “Tanrı öldü” daha doğrusu “Tanrıyı öldürdük” noktasına geldiler. 5-10 yaş grubundaki çocuklarının babasının futbol takımının bütün oyuncularının adını sayar ama 10 Emri sayamaz. İmanın ve İslam’ın şartını say desen onu da sayamaz. “Ne mutlu Türküm diyene”. Nitekim dün olduğu gibi bugün de “Az zamanda çok işler başardık”!?

İngiliz kralı Angilikan kilisesinin başıdır. İngiliz, Fransız Milletler topluluğu var. Kiliseler Birliği var. ''Dünya Müslüman Halklar birliği” niye yok. Geç onu! ''Osmanlı Milletler Topluluğu”nu niye kurmuyoruz. Biliyor musunuz, dünyada evrensel birliği olmayan tek Müslüman topluluk, Müslümanlar.
“Kutsal İsrail”(!?) devletine kimse karşı çıkıyor mu?
Chabat’a karşı çıkan var mı?
Bu gün Beştepe’de ayin yapacak Müslüman bir cemaat var mı?
Öyle olsa CHP mangalda kül bırakmazdı.
Chabat yapar, kimsenin sesi çıkmaz. İyi ki, Chabat’çılar LGBT perukları ile gelmemişler Beştepe’ye.
G20’nin Satanist Lobisinden müthiş övgü alırdı. Beştepe bürokrasisi. Türkiye’de İstanbul, Müslüman halkların, Ortodoksların merkezi olmayacak ama, yakında Chabat, İstanbul’da, Türk ve İslam dünyasının, (Yerli ve Milli, Karay Türk Toplumu) Hazaraların Hahambaşılığının merkezi olursa şaşmayın bu akılsız gidişle.
Ha zaten Rothchiltlerle de akraba oluyoruz, onlar da Hazaralardanmış. Yani onlar da yerli ve milli. O zaman haydin şu Yerli ve Milli Sabatay Sevi’yi de millileştirelim. Şimon Zwi’nin adını Şemsi efendi koymakla bitmiyor bu iş. Şimon Zwi mektebi açalım İstanbul’da.
Kapısına da , hani şu “Müslümanların halifesi” Sultan Abdulhamid'i evine sürgüne gönderdikleri Yahudi iş adamı, Tütün Tüccarı yok mu, onun heykelini dikelim kapısına. O da nereden çıktı derseniz, o mektebin sahibi Yahudi Alatini Efendi idi.

Ya hu Taksim Camiinin önüne İtalyan heykeltraşa, NESTLE’nin yardımıyla zafer anıtı diktiriyorsunuz Mustafa Kema'lin arkasına da Rus generalin heykelini koyuyorsunuz suç olmuyor da, Alatini Efendinin heykelini dikelim deyince mi suç oluyor.
Madem İklim miklim, mRNA, Carbon ayak izi filan, birilerinin ayak izinde yürüyorsunuz, bu tür işler sizin için sorun olmasa gerek.
Durmak yok, yola devam..

esselam ve dua, menittebeal Huda!