Depremin ilk saniyeleri için söylenebilecek yegâne gerçek budur; ölümle sıcak temas, Allah (cc) ile aradaki bütün mesafelerin kalkması halidir bu hal.
Bakmayın siz on bir vilayet ve 13,5 milyon insanın etkilediğini söyleyenlere, en azından bir o kadar insan daha sallanmış ve ölümle burun buruna gelip sıcak temas halini yaşamış, tabii aynı anda Allah Teala ile insanoğlunun arasındaki bütün perdeler kalkıvermiştir.
Bizzat görmedik ama göçük altında kalarak vefat edenlerimiz de canlarını teslim edinceye kadar Rableriyle aralarındaki bütün uzaklıkların kalktığını, isteyecekleri ne varsa doğrudan O’dan istediklerini, O’na olan imanlarını en samimi bir şekilde telaffuz ettiklerinden eminiz.
Ölümle burun buruna gelmek, ölümle sıcak temas kurmuş olmak üzerinde çokça durulması gereken bir olaydır.
İnsanoğlunun var olduğu günden bu yana belki üzerinde en çok konuştuğu, düşündüğü, yazıp çizdiği şey ölümdür. Tarih boyunca başta peygamberler olmak üzere (Allah’ın selamı onların üzerine olsun) insanlara ölümü hatırlatmış, ölümü hiçbir zaman unutmamalarını söylemişlerdir.
Aslında onlar bizi öğütlemeseler bile ölüm her an gözlerimizin önünde vuku bulan bir gerçektir. Her şey bu kadar gerçekken nedense şahit olduğumuz bütün ölümleri biz hep “Başkasının ölümü” olarak görmeye meyyaliz.
Demek ki ne okuduklarımız ne bizzat gördüklerimiz hatta cenaze namazlarını kılıp taziyelerinde bulunduklarımız bile bizi ölümle burun buruna getirmiyor, ölümle sıcak temas kurdurmuyor.
İşte şu depremler hariç. Şu ana kadar ölüm hakkında okuduklarımız, dinlediklerimiz, bizzat şahit olduklarımız bir yana, Rabbimiz ölümü getirip gözümüze dayamış, bizzat dokundurmuş, sıcak bir bağlantı kurdurmuştur.
Ve daha da önemlisi, en azından bu kadar büyük bir kitleyle Zatı hakkındaki bütün mesafeleri kaldırmış, varlığından hiç tereddüt edilmeyecek şekilde haberdar eylemiştir. O esnada “Allah Allah” diye çığrışmayan kim vardı?
Söyleyin, bunu kim yapabilirdi, başka şekilde bu nasıl gerçekleşebilirdi?
Bir o kadar daha önemli olan; insanoğluna bundan daha net bir şekilde acizliğini, hiçliğini, zavallılığını kim hatırlatır ve itiraf ettirebilirdi?
Keşke biz ölümle bu sıcak temasımızı ve Rabbimizle aramızdaki mesafesizliğimizi depremsiz ve afetsiz de yaşayabilsek, bu halimizi sürdürebilsek.