Omar… Guantanamo"nun çocuğu

Omar Khadr 15 yaşındayken ABD tarafından, korkunç bir şekilde yaralanmış, bir deri bir kemik kalmış ve kendinden geçmiş bir haldeyken esir alındı. Neredeyse dokuz yıl sonra Guantanamo Körfezinde bulunan tek batı vatandaşı o kaldı. Onun kız kardeşiyle Omar

2002 yılında Afganistan'da meydana gelen ve bir ABD askeri de dahil olmak üzere birkaç kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışma sonrası Omar Khadr Amerikan güçlerince tutuklandı. Omar gözlerinden ve ayaklarından şarapnel parçalarıyla sakat kalacak bir şekilde yaralandı. Bu hadiseden akıl almaz bir şekilde sağ çıkabilen Omar, Bagram'da ABD tesislerine (Bagram Theater Internment Facilty) götürüldü ve aynı yılın ilerleyen zamanlarında Guantanamo'ya götürülene kadar burada mütemadiyen sorgulandı. Esaret altında geçirdiği bu zaman zarfında, özellikle de ilk sene, işgenceye, gaddarlığa ve tecavüz tehditlerini de içeren haysiyet kırıcı muamelelere maruz kaldı. Savaşta çocukların tabi olduğu uluslar arası hukuktan doğan haklardan mahrum bırakıldı ve neredeyse tüm ergenliğe geçiş dönemini Guantanamo zindanlarında yetişerek geçirdi.
ABD ordusu Omar'ı bir Amerikan askerinin ölümünden sorumlu olmakla suçluyor ve onu gülünç olan ve şiddetle eleştirilen Ordu Yetkileri (Military Commissions) sistemine göre cezalandırdı.
Omar bu esareti boyunca babasının öldüğünü, bir erkek kardeşinin felç geçirdiğini ve diğerinin hapse atıldığını öğrendi. Bizler onun Kanada'daki kızkardeşi Zeynep'le, Omer Khadr ve Khadr ailesinin yaşadığı bu olağanüstü yargılanma sürecini konuştuk;
Soru: Selamun Aleyküm Zeynep. Lütfen bize kendinizi tanıtabilir misiniz?
Zeynep Khadr: Ve aleykümselam. Ben Omar ve Abdullah Khadr'in kız kardeşiyim.
Soru: Aileniz ilk olarak Omar'in kaçırıldığından nasıl haberi oldu?
ZK: Ben Lahor'daydım ve internetten amcamla konuşuyordum. Bana ailemin nasıl olduğu, durumlarının iyi olup olmadığı vb gibi sorular sordu. Özellikle de Omar hakkında sordu ve ben de onun iyi olduğundan emin olduğumu söyledim. Amcam bana Kızıl Haç'tan kendisine Omar'in Abdul Rahman'la birlikte Guantanamo'da olduğu bilgisinin verildiğini söyledi. Ben de ona ailemden gelen mektuba göre her şeyin yolunda olduğunun gözüktüğünü söyledim.
Bu hadise 2002 yılının Ağustosunda oldu. Ben annemin yanına geri döndüğümde onlar Omar'ın nerede olduğunu hala bilmiyorlardı. Ama onun Amerikalılar tarafından, tercüman olan bir kardeşle birlikte götürüldüğünü biliyorlardı. Sonunda ondan bir haber geldi; Bagram'da mahpus olarak bulunmuş birisi Omar'ı gördüğünü söyledi ama somut bir şey yoktu ortada. Amcamdan duyduklarımı kendime sakladım. Kasım ayındaydı sanırım, babam beni bir kenara çekerek Omar'ın Guantanamo'ya transfer olmuş olma ihtimalinin bulunduğunu söyledi. Bu haberi anneme nasıl söyleyeceğimiz noktasında kaygılıydı. Ve biz bütün bu farklı senaryolarla annemin karşısına gelecektik ve böylece o bu ihtimallere alışacaktı ve Omar'ın ismi çoktan televizyonda zikredilmeye başlayıncada ona bu haberi verecektik.
Soru: Anneniz bu habere karşıladı?
ZK: Bu hadise hakkında epeyce bir zamandır konuşuyorduk ve bence annem bunu duymaya şimdi daha hazırdı. Bunu çok sakin karşıladı. En azından şimdi Kızıl Haç vasıtasıyla onunla konuşabilme şansımız olduğunu hissetti. Ama bu haber onu aynı zamanda çok üzdü çünkü Omar'ın eve dönme ihtimali şimdi çok uzaktı. Annemin bu haber karşısında bir alarm tepkisi vermemesinin sebebi bizim onu Omar'ın Guantanamo'da olabileceği ihtimaline alıştırmış olmamız.
Soru: Omar'dan ilk defa ne zaman haber aldınız?
ZK: 2006 yılının Mart ayında.
Soru: Bu zaman zarfında kardeşin Abdullah Pakistan'da kayboldu. Onun nerede olduğunu ilk defa ne zaman öğrendiniz?
ZK: 2 Kasım 2005 yılında kapımızda gözükene kadar onun nerede olduğunu, hayatta olup olmadığını bilmiyorduk.
Soru: Hiçbir cezaya çarptırılmadan ve yargılamaya tabi tutulmadan mahkum edilen bu iki kardeşinin durumunu sen ve ailen nasıl karşıladınız?
ZK: Biz bunu Allah Subhana ve Teala'nın takdiri oloarak kabul ettik. Biz bir teste tabi tutulacağımızı biliyorduk. İlk başta bu zordu ama toplumdan (sanki kendileri de Pakistan'da aynı bu imtihan sürecinden geçiyormuş gibi) gelen destek bize yardım etti. Ama biz Kanada'ya geldiğimizde politik durumdan ve toplumsal desteğin yokluğundan dolayı durum daha da zorlaştı. Biz bu durumda bunlara katlanmayı denedik ve dinimize sıkı sıkıya sarıldık. Erkek egemen bir toplumdan olan bizler buraya gelerek, birçok kaba girmemiz gerektiğinin ve etrafımızda erkeklerin (ailenin) yokluğunda bir çok şeyi kendi başımıza yapmak zorunda olduğumuzun farkına vardık.
Soru: Abdullah 2006 yılında serbest bırakıldı ama serbest bırakılmasının üzerinden daha iki hafta bile geçmeden yeniden tutuklandı. Bu durum sen ve ailen için ne ifade ediyordu?
ZK: Onun serbest bırakılmasından sonraki bu durum bizim katlanmamız gereken en zor zamanlardan birisiydi. Sanırım biz hepimiz bilinç altında olayın bu bölümünün bittiğini düşündük ve şimdi odaklanmamız gereken bir tek Omar kalmıştı. Ama Abdullah yeniden tutuklandığında bu hiç beklenmedik bir şeydi ve bizim hepimizi bu çok derinden etkiledi.
Soru: Peki Abdullah neden tutuklandı? Herhangi bir suçtan cezaya çarptırılmış mıydı?
ZK: Boston'da bir mahkemede verilen bir tutuklama kararından dolayı tutuklandı. Silah alıp satma suçlarından dolayı ABD'ye götürülerek yargılanmakla karşı karşıyaydı.
Soru: Abdullah hangi koşullarda tutuklu tutuluyordu?
ZK: Haftada iki sefer toplam 40 dakikalığına onu ziyaret edebiliyorduk. Oradaki yaşam koşulları çok iyi değildi. 20 kişi için inşa edilen ama 40 kişinin bulunduğu bir hücrede tutuluyordu. Bu kalabalıktan dolayı zamanının çoğunu yerde yatarak geçiriyordu. Helal yiyeceklere ulaşmada sıkındılar yaşıyordu. İsminden ve geçmişinden dolayı gardiyanlar tarafından kötü muameleye ve aşağılanmalara tabi tutuluyordu. Şans bulabildikleri her zaman ona kötü muamele ediyorlardı.
Soru: Abdulah'ın durumundan ve sizin ailenizin ne durumlarla karşı karşıya olduğundan Omar haberdar mıydı?
ZK: Omar neler olup bittiğini çok iyi biliyordu ama ona çok fazla detaydan bahsetmedik çünkü onun endişelenmesini istemiyorduk.
Soru: Omar'dan ne sıklıkta haber alıyordunuz?
ZK: İlk iki sene için, ilk aramadan sonra, senede iki defa telefon görüşmesi yapabildik. Ve ilk iki seferinde Ottawa'ya gitmek zorunda kaldık çünkü telefon görüşmeleri Dış İşleri Bakanlığı departmanında organize ediliyordu. Ama daha sonra telefon aramaları Kızıl Haç vasıtasıyla yapılmaya başlandı ve son zamanlarda bu aramalar daha sıklaştı. Yani senede 3-4 kez onunla konuşabildik. Aynı zamanda bir sefer de onunla video görüşmesi yapabildik.
Soru: Sesinin nasıl geldiği hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?
ZK: Sesi olgunlaşmıştı ve çok daha yaşlıymış gibi geliyordu. Aynı zamanda bizim alışkın olduğumuzdan çok daha farklı bir aksanı vardı. Bazen bize söylediği şeyler çok yabancı geliyordu ve bazen da bize 15 yaşındaki Omar'ı hatırlatıyordu. O aynı kişiydi, ama öbür taraftan da değildi.
Soru: Onun moralini, haleti ruhiyesini nasıl anlatabilirsiniz?
ZK: Morali ve maneviyatı çok yüksek. Çok sakin bir halde ve Allah'ın takdirine tamamen boyun eğmiş bir durumda. Ve aynı zamanda Annemi üzmek istemediği için çok neşeli konuşuyordu. Bazen sesi aşırı neşeli geliyordu ve biz bunun neden olduğunu merak ediyorduk. Bize dua etmemizi ve güçlü kalmamızı hatırlatıyordu. O bizim hepimizden daha güçlü görünüyordu.
Soru: Bu sınırlı iletişiminiz ışığında Omar'ın 8 yıllık hapis döneminde nasıl değiştiğini bize anlatabilir misiniz?
ZK: Biz yanında değilken o yetişkin bir erkek olmuştu. Çok olgun görünüyordu. Biz hala aynı geçmişi paylaşıyorduk ama onun şimdiki halini pek tanımıyorduk. Onunla konuştuğumuz zaman eski Omar'dan sadece kısa bir görüntü görebiliyorduk. Duygularını çok iyi ifade edebiliyordu. Aynı zamanda bizim hepimizden daha yaşlı gözüküyordu.
Soru: Onun mahkemesi bu yıl 18 Ekimde yeniden başlayacak. Bunun hakkındaki duygularınız ve düşünceleriniz nelerdir?
ZK: Ne bizim nede onun bu sisteme bir inancı var. Bizler inancımızı Allah Subhanahu ve Teala'ya yönelttik ve Allah'tan en hayırlısını umut ediyoruz. Bizler yapabileceğimizin en iyisini yapmayı deniyoruz ama Allah'tan başka kimseden de çok fazla bir şey beklemiyoruz.
Soru: Annenizin bu durum karşısındaki durumu nasıl? Siz ve aileniz bütün bunlara dayanmak için gücü nereden buluyorsunuz?
ZK: Annemin durumu iyi. Kötü günler geçiriyor ve Omar'ı çok özlüyor ama onun Allah tarafından korunduğuna imanı tam ve Allah, Omar'ın neyin yanında durduğunu biliyor. Bizler gücümüzü Allah'tan ve onun dininden alıyoruz ki o din bize sabırlı olmamızı öğretiyor. Ve bizler bu işaretlerin Allah'ın bizim ailemize yönelik olan sevgisinin bir göstergesi olduğu için dua ediyoruz.
Soru: Omar için çok destek aldınız mı, özelliklede onun mahkemesi yaklaşırken?
ZK: Toplumdan çok fazla bir desteğe sahip değiliz ama bize muhteşem bir şekilde destek olan ve bu zor zamanlarda bizim yanımızda olmak gibi kolay olmayan bir seçimde bulunan bazı aileler ve kişiler var. Efendimizin hadisine göre Müslümanlar "bir vücudun azaları gibi olmalı." Bu destek ve yanımızda olmalar hayatımızda olumlu yönde çok büyük değişiklikler yaptı.
Soru: Kanada hükümeti Omar'ı Guantanamo'da tutma noktasında çok ısrarlı gözüküyor. Bu durum sizi nasıl etkiledi?
ZK: Bu durum bizim bu adalet sistemine hiçbir güvenimiz olmadığını yeniden vurgulamaktan başka bir şey yapmıyor. Bu aslında bizim insanlar ve hükümetler yerine Allah'a olan iman ve güvenimizi güçlendirdi.
Soru: Son zamanlarda Abdullah'tan bazı iyi haberler aldınız. Bunları bizimle paylaşabilir misiniz?
ZK: Pakistan'da sorgulanma sürecinde maruz kaldığı kötü muamele ve işkencelerden dolayı mahkeme tarafından serbest bırakıldı ve bu sorgulanma esnasında elde edilen bilgiler legal olarak geçersiz kılındı. Gerçi hükümet şimdi bu kararı temyize götürdü.
Soru : Onun serbest bırakılması sizi nasıl etkiledi?
ZK: Ailemize umut ve yaşama sevinci getirdi. Bu çok büyük bir süprizdi ve onu açıkça çok mutlu etti. Gelecek için plan yapmaya başladı şimdi ve bize bu yargılanma süreçlerinin çok yakında sona ereceği umudunu veriyor.
Soru: Abdullah şimdi ne yapıyor?
ZK: Sonunda hayatını kurmak için dört gözle bakıyor ve eğitimini tamamlayarak bir iş bulmaya çalışıyor. O daha ziyade normal bir hayat sürmek istiyor.
Soru: Omar'ın kendi avukatını azlederek mahkemede kendi kendisini savunma kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?
ZK: Her şeyden önce Omar kendi kendisini savunmuyor, ABD ordusunun ona tahsis ettiği avukatı muhafaza ediyor ama sivil olanı azletti. Sanırım neden böyle bir karar verdiğini anlayamadım ama zamanla onun kararlarına saygı duymayı öğrendik. Bütün bu zorlukları yaşama sürecinde bizim yoksun olduğumuz bir perspektif edindi o. En iyi kararları vermesi için Allah'ın ona yol göstermesi için dua ediyorum ve her ne karar verirse versin biz onu desteklemeye devam edeceğiz.
Soru: Çok yavaş bir süreçte olsa Guantanamo'daki insanlar regüler bir şekilde serbest bırakılıyorlar. Bu serbest bırakmaları duyduğunuz zaman ne hissediyorsunuz?
ZK: Elhamdulillah, bizler bu kardeşlerimizin serbest bırakılmasından dolayı çok mutlu hissediyoruz kendimizi. Onların hepsi bizim için tek bir ailedir. Onlardan birisinin serbest bırakılması aynı bizim kendi kardeşimizin serbest bırakılması gibidir ve onlar için çok sevinçliyiz ve her şeyin en iyisini diliyoruz onlar için.
Soru: Bu mücadelenizde aldığınız destekte Müslümanların ve Müslüman olmayanların oranı nedir?
ZK: Omar'ın davasıyla ilgilenen insanların büyük çoğunluğu Müslüman olmayan kadınlar. Tabi bu Müslümanlardan hiç destek gelmiyor demek değil ama bu pek görünür değil. Onlar gizlice dua etmekle yetiniyorlar gibi görünüyor.
Soru: Senin aileni ve kardeşlerini desteklemek için daha fazla olarak neler yapabileceğimizi düşünüyorsunuz?
ZK: Tutukluların statüsü hakkında insanları haberdar ederek onlara bu tutukluların ailelerinin katlanmak durumunda kaldıkları zorlukları hatırlatabilirsiniz. Ve aynı zamanda onlara, bizlerin suçlu ya da suçsuz olduğumuza bakmadan birbirimizin yanında durmamız gerektiğini de hatırlatın. En son olarak da sizlerden dualarınıza devam etmenizi talep ediyoruz. Çünkü sahip olduğumuz en muhteşem şey bu.




tımetürk

Röportaj Haberleri

Kudüs Tugayları Tulkarem Taburu Komutanı Al Mayadeen'e Röportaj Verdi
El-Menar TV Hizbullah'ın Topçu Birliğinde Görevli Subay ile Röportaj Yaptı
Hamas Lideri Abu Marzuk: Hamas Ve Hizbullah'ın Düşmanı Aynı
Hamas Operasyonun Gizli Belgeleri: Abdurrahman Dilipak Röportaj
Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı: Türkiye'nin Garantörlüğü Çok Uygun Olur